Nurun kahraman şehidi: Mehmet Oğuz (1929 – 7 Ocak 1961)

Image
(Vefatının 49. yılında rahmet vesilesiyle…)

Maddî ve mânevî havanın adeta buz kestiği bir 5 Ocak akşamı, çevresinde “Terzi Mehmet” olarak tanınan Mehmet Oğuz’un evinde adeta sımsıcak bir bayram havası yaşanıyordu. Oğuz ailesi ve sevenleri bu sevinci fazlasıyla hak etmişti.

Çünkü “Dört Mehmetler”*, 7 aydır suçsuz yere tutuldukları hapishaneden beraat ederek sevdiklerine yenice kavuşmuşlardı. Yedi aylık hasreti doyasıya gidermeye çalışıyorlardı. “Geçmiş olsun” ziyaretine gelen dostlardan Teyp Tahir’in ezberden yaptığı risâle sohbetlerini sıcak çay sohbetleri ve hatıralar takip ediyordu.

Yedi aylık “Medrese-i Yusufiye” hayatı süresince canlarından aziz bildikleri Üstadları Bediüzzaman Hazretlerinin kerâmetlerine de şahit olmuşlardı. Bir gün Nazilli Merkez Hapishanesinde tutuklu bulunan ve Nazilli’de yargılanmakta olan “Dört Mehmetler”e, Üstadlarından bir tebrik, tesellî ve teşvik mektubu ulaşır. Mektup, şu cümle ile son bulmaktadır: “Kardeşlerim! Korkmayınız ve üzülmeyiniz. Aydın Ağır Ceza Mahkemesi sizin dâvânızı beraatle nihayetlendirecektir.” Bu son cümle hepsinin dikkatini çeker ve “Herhalde Üstadımız yanlış bilgilendirildi” diye yorumlarlar. Aradan bir hafta bile geçmeden “Dört Mehmetler”in dâvâsı Aydın Ağır Ceza Mahkemesi’ne kaldırılır ve Avukat Bekir Berk’in muhteşem savunmasından sonra yedi aydır devam eden mahkeme “Beraat ve Risâle-i Nur Eserlerinin İadesi” kararıyla son bulur. İşte Oğuz ailesi bu büyük sevinci bayram havasında kutlamaktaydı. Kim bilebilirdi ki bu sevinç kutlamalarının aynı zamanda adeta bir “veda toplantısı” olduğunu.

Genç Mehmet Oğuz, misafirlerini uğurlamış, ciğerpareleri küçük yavrularını tekrar tekrar öpüp koklayıp “iyi geceler” dileyerek ertesi günü karakoldan teslim alarak dükkânında sergilemeyi planladığı Nur Risâlelerine kavuşacak olmanın heyecanı ile yorucu bir günü sonlandırmıştı.

Mehmet Oğuz, terzi dükkânına ulaşır. Gerekli hazırlıkları ve temizliği yaptıktan sonra Nur Risâlelerinden iki-üç tanesini vitrine itinayla yerleştirdikten sonra diğer eserleri evine gönderir. Çok geçmeden dükkân sahibi “Halkçı Ekrem” kapıda belirir, asık bir surat ve öfkeli bir ses tonuyla kitapları derhal vitrinden indirmesini ister. Bu sert tavrın, kararlı muhatabında fayda etmeyeceğini anlayan Ekrem, hemen taktik değiştirir ve daha yumuşak bir ifadeyle rüşvet gibi bir teklifte bulunur: “Bu kitapları buradan kaldırman şartıyla bir yıl boyunca dükkân kirası almayacağım.” Reddedilmesi imkânsız gibi görünen bu teklifin de kabul görmediğini fark eden Ekrem, öfkeden adeta çılgına döner, “Bunun hesabını senden sorarım” dercesine bir ifadeyle dükkânı terk eder.

İkindi vaktine yakın işlerini tamamlayan Mehmet Oğuz, kapıda iki polis memuru belirdiğini fark eder. Sert bir ses tonuyla “Bizimle karakola kadar geleceksin, Komiser Bey sizi çağırıyor.” Terzi Mehmet, bu dâvetin merakı içerisinde polis memurlarının önünde hızlı adımlarla karakolun yolunu tutar. Daha kapıdan içeri girer girmez: “Beni çağırmışsınız Komiser Bey.”

– Sen misin o Nurcu?

“Evet benim” demeye kalmadan hışımla yerinden kalkan Komiser, şiddetli bir yumruk atar Oğuz’un yüzüne. Yumruğun etkisiyle yere yuvarlanan Mehmet Oğuz, toparlanmaya fırsat bulamadan diğer polisler devreye girer. En galiz küfürler eşliğinde tekmelerin, yumrukların, jopların ve tabanca kabzalarının en şiddetlisi defalarca iner masumun vücuduna. Kendinden geçmiş bir halde atarlar nezarete. Saatler sonra kendine geldiğinde vücudunun her bir zerresinin zonkladığını hisseder. Bütün dişleri kırılmış, gözleri darbelerin etkisiyle açılmaz bir haldedir. Kana karışmış gözyaşları damlamaya başlar yerlere. Geceyi bu halde geçiren Mehmet Oğuz’un çilesi henüz bitmemiştir. Ertesi gün kinini teskin edememiş olan Komiser Şükrü Gündoğmuş: “Her halde aklın başına gelmiştir. Buradan kurtulmak istiyorsan o kitapları bize teslim et” diye kükrer. Mehmet, “Komiser Bey, o kitaplar bana mahkeme kararıyla teslim edildi, ölsem de onları size teslim etmem” şeklinde cevap verir. O kitapları ele geçirdiğinde baş komiserliğinin kesin olduğuna inanan Komiser:

-“Ben ihtilâl Komiseriyim, mahkeme kararı falan tanımam” diyerek hışımla Mehmet’in üzerine yürür ve başından tuttuğu gibi defalarca duvara vurur. Mehmet yarı baygın halde yere yığılır. Komiser, polis memurlarından ikisini görevlendirerek onu evine götürmelerini ve evini didik didik aramalarını emreder. İki polis memurunun kollarında sürüklercesine karakoldan çıkarılan Mehmet, tamamen bayılmış halde yere yığılınca polis memurları öldüğünü zannederek oraya bırakıp karakola kaçarlar. Olaya şahit olan kalabalık arasından fırlayan Mehmet’in ağabeyi kardeşini kucakladığı gibi soluk soluğa Nazilli devlet hastanesine yetiştirdiğinde “Artık yapılacak bir şeyin kalmadığı” cevabıyla karşılaşır. Çaresiz, evin yolunu tutarlar. Nur sevdalısı Mehmet Oğuz, 7 Ocak 1961 gecesi çok sevdiği Üstadının diyarına, berzah âlemine göç eder ve Nazilli Eğriboyun Kabristanına defnedilir. Olayın canlı şahidinden dinlemiştim. Kabristan bekçisi, merhumun kabrini ziyarete gelen bir kişiye ürkek ve tedirgin bakışlarla yaklaşarak şöyle diyor:

“Abi, burada yatan şahıs kimdir? Defin gününün akşamı çok önemli bir olaya şahit oldum, o günden beri çok da korkuyorum. O akşam bu kabrin üzerinde daha önce hiç görmediğim yeşil ve beyaz renkli binlerce kuş dakikalarca dönüp durdu.”

Nurdan, ışıktan, aydınlıktan rahatsız olan yarasa ruhlular “Nur Aşığının” ebediyete irtihaline vesile olmakla kendilerince büyük bir zafer kazanmışlardı! Karşılığını da kısa süre sonra gördüler. Şükrü Gündoğmuş, başkomiser olarak Aydın Emniyet Müdürlüğü, diğer polis memurları da komiserlik rütbeleriyle ödüllendirilmişlerdi. Ancak daha sonra Merhum Avukat Bekir Berk’in gayretleriyle Şükrü Gündoğmuş, bir buçuk yıllık bir hapis cezasına çarptırılabilmişti.

Nurun aziz, fedakâr ve kahraman şehitlerine ve bütün şehitlerimize Rabbim sonsuz rahmet eylesin. Aziz ruhlarına binler Fatihalar.

Şefaatlerine nâil olabilmek ümit ve niyazıyla.

* “Dört Mehmetler”in isimleri şöyledir: Mehmet Büker, Mehmet Ali Özdin, Mehmet Tokyay, Mehmet Oğuz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*