Nûşirevân-ı Âdil (?-579)

İran Sasani Hükümdarı olan Nûşirevân’ın hayatı hakkında ayrıntılı bilgiler yoktur. Ne zaman doğduğu kesin olarak bilinmemektedir. İran Sasani hükümdarı Kubad’ın oğludur. Nakledilen bilgilere göre, Kubad iyi bir yönetim sergilememiştir. Döneminde, bazı bozuk fikirler ortaya atılmış ve bu fikirler toplum hayatını olumsuz yönde etkilediği halde her hangi bir tedbir almadığı gibi, yaşantısıyla toplum hayatının yozlaşmasına sebep olmuştur.

 

Sasani hanedanının on dokuzuncu hükümdarı olan Kubad döneminde ortaya atılan fikirlerle; tembellik, serserilik, kadına düşkünlük teşvik gören alışkanlıklar olmuştur. Ateşe tapma, “her şey herkesin malıdır” fikrinin ortaya atılması, herkesin birlikte olabileceği, şahsi tasarrufların olmayacağı, bütün insanların eşit ve her şeyde ortak oldukları tarzı sapık fikirler ortaya atılmıştır. Bu tür sapık fikirli kimseler, biri diğerinin zevcesini isterse vermesi gerekir, iddiasında bulunacak kadar durumu ileri götürmüşlerdir. Bütün bu fikirler Mejdek adını taşıyan bir kimse tarafından ileri sürülmekteydi. Bu bozuk düşünce ve fikirler Sasani hükümdarı Kubad döneminde yayıldı.

Devlet ve toplum düzeninin dejenere olduğu Kubad’ın hükümdarlığından sonra, yerine oğlu Hüsrev geçti. Yani Nûşirevân babasının yerine hükümdar olup 531 yılında tahta oturdu. Böylece hiç de iyi olmayan bir yönetim ve toplumsal yapıyı devraldı. Hükümdarlığının ilk yıllarında iyi bir idare sergilemediği, insanlara karşı sert davrandığı, zulmettiği şeklinde menkıbe halinde, idaresi hakkında bazı nakiller yapılmıştır:

Nûşirevân, hükümdarlığının ilk yıllarında zalim ve gaddarca halka yanaşmış, milleti canından bezdirdiği halde kimse sesini çıkarmamıştır. Bütün bunların farkında olan akıllı veziri durumu izah etmek için uygun bir ortam aramaktaydı. Ava çıktıkları bir gün, baykuşların nağmelerinden hoşnut kalan hükümdar aralarındaki iletişimi ve baykuşların ne konuştuklarını merak etmiştir. Bunun üzerine vezir, kuşların dilini anladığını belirterek aralarında geçen konuşmayı aktarmaya başlamıştır:

Kuşlardan biri oğluna diğerinin kızını istiyormuş. Kızı istenen de başlık parası olarak bir harabe istiyormuş. Bunun üzerine erkeğin babası, Nûşirevân hükümdar olduğu müddetçe bir değil on harabe verebileceğini söylüyormuş. Kuşların konuşmalarını bu şekilde aktaran vezirin ne demek istediğini çok iyi anlayan hükümdar sarayına dönmüş, memleketinde tek bir tane harabe kalmayıncaya kadar çalışmış ve adaletle ülkesini yönetmiştir.

Babasının yerine Sasani Hanedanının yirminci hükümdarı olarak tahta geçen Nûşirevân, hükümdarlığı boyunca çok önemli başarılara imza attı. Başta en büyük rakipleri olan Romalılar olmak üzere, Hunlar, Hintliler ve diğer komşularıyla yaptığı bir çok savaştan galip olarak çıktı. Sasani Devletinin sınırlarını genişleterek bir taraftan Akdeniz, diğer taraftan Karadeniz’e kadar vardırdı. Ayrıca Maveraünnehir bölgesinin önemli bazı yerlerini ülkesine kattı.

Nûşirevân döneminde Roma İmparatorluğu ile aralarındaki savaş devam etti. Bir ara Romalılar ilerlemeye başladı. İmparator Jüstinianos’un ilerlemesinden endişe edince hemen tedbir almaya başladı. Roma İmparatoruna savaş ilân etti. Yapılan savaşta Romalılar ağır bir yenilgiye uğratıldı. Savaş sonunda yapılan antlaşma ile, Romalılar Sasanilere elli yıl boyunca her yıl otuz bin altın vergi vermek zorunda kaldı. Ayrıca, Yemen ve Dara alındığı gibi, Kapadokya’ya da girildi.

Nûşirevân, sadece savaşlardan galip çıkmakla yetinmedi. Babası zamanında bozulmuş bulunan toplumsal yapıyı yeniden düzeltmek ve toplumsal huzuru sağlamak için çaba gösterdi. Bozuk fikirli Mejdek ve adamlarını ortadan kaldırdı. Böylece, toplum içine yaymış oldukları zararlı fikirlerin önüne geçme yoluna gitti.

Elli yıla yakın Sasani hükümdarlığı yapan Nûşirevân, ülkeyi büyük bir maharetle yönetti. Dönemi boyunca adaletle hükmetti. Adı Nûşirevân-ı Adil olarak zikredilmeye başlandı ve bu lakapla meşhur oldu. Devlet idaresinde önemli değişikliklere gitti. Askeri alanda reformlar gerçekleştirdi. Yeni bir vergi toplama sistemi geliştirdi. Başarılı bir idare sergilemesinde, yakın çevresindekilerin de olumlu etkisi oldu. İlim ve irfan sahibi kişilerle birlikte çalıştı. Bu tür insanları yanında bulundurmaya gayret gösterdi. İmar işlerinde de önemli çalışmalar yaptırarak kale, köprü vb. yapıları inşa ettirdi.

Risâle-i Nur’da, Hüsrev’in adı bir haşiyede Nûşirevân-ı Âdil olarak geçmektedir. İsrafın hırsı netice verdiği, hırsın da yol açtığı zararlı neticeler izah edilirken, söz konusu adil hükümdar ve akıllı, alim vezirinin ismi geçmektedir; “İran’ın âdil padişahlarından Nuşirevân-ı Âdil’in veziri, akılca meşhur âlim olan Büzünrcmehr’den (BüzürgMihr) sormuşlar: “Neden ulema, ümera kapısında görünüyor da, ümera ulema kapısında görünmüyor? Halbuki, ilim emâretin fevkındedir.” Cevaben demiş ki: “Ulemanın ilminden, ümeranın cehlindendir.” Yani, ümera, cehlinden ilmin kıymetini bilmiyorlar ki, ulemanın kapısına gidip ilmi arasınlar. Ulema ise, marifetlerinden, mallarının kıymetini dahi bildikleri için, ümera kapısında arıyorlar. İşte Büzürcmehr, ulemanın arasında fakr ve zilletlerine sebep olan zekâvetlerinin neticesi bulunan hırslarını zarif bir surette tevil ederek nâzikâne cevap vermiştir.” (Lem’alar, 1998, s. 207).

Âdil bir hükümdar olarak ün yapan ve Peygamber Efendimizin (a.s.m.) iltifatına mazhar olan Nûşirevânı Adil 579 yılında vefat etti. İyi bir miras devralmadı ama, iyi bir isim ve devleti miras bıraktı.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*