Okuya okuya fitne yapmak

Güzel şeylerle çirkin şeylerin bir arada kullanılması hiç mi hiç hoşuma gitmiyor. Meselâ, okumak ile fitne yapmak gibi.
Burada her halde okumakla vicdanını rahatlatıyor, ama zehirli balı da tüketmeye devam ediyor.

Yine kötü olan şeylerden birisi, kişinin okuya okuya yanlışını da devam ettirmesidir. Yani nasıl oluyor da okuyan kişi, kendi yanlışının farkına varamıyor? Bu nasıl bir okumak oluyor?

Bilginin yük olduğu, kişiye hayatı zorlaştırdığı günümüzde o kadar çok örnek var ki. Oysa normal şartlarda bilgi hayatı kolaylaştıran, kişinin yükünü hafifleten bir özellik ihtiva etmesi gerekmez mi?

Anlamakta iyice zorlandığım konulardan birisi de, bir insan nasıl oluyor da dinin hakikatlerini defalarca okuduğu halde, hak ve hukuk meselelerini ezbere bildiği halde bunları hayata tatbik ederken başarılı olamıyor?

Burada hakikatin önüne kendi yorumunu mu perde yapıyor yoksa benlik mi devreye giriyor?

Malûmatfuruş, ama kendi keline ilâcı süremeyen o kadar çok insan var ki günümüzde. Sürekli başkalarının hayatlarını tahlil edenlerin hanesindeki teseyyüpten habersiz olmaları ne büyük bir aldanıştır.

Hani uykusu ağır insanlar vardır ya, ne kadar uyandırmak için uyarsan da o bu uyarıların farkında değildir.

Kitapların her bir satırında aslında pek çok uyarıcı ile karşılaşıyoruz, ama insan onu kendisinin değil de başkasının uyarılmasına dönük okuyunca okunanların tesiri kalmıyor.

Satırın sadece kelime anlamlarıyla okumasını yapanlar elbette orada gizli yazılı olan mesajları okumakta yetersiz kalacaklardır.

On yıllardır okunan kitaplar bir istikamet, bir sebat, bir samimiyet, bir sadâkat, bir tesanüd oluşturmuyorsa, okunan satırlar sadece bir kez daha tekrar edilmiş olmaktan öteye geçmiyor demektir.

Okudukça cemaatten uzaklaşan, okudukça eleştirisi artan, okudukça kendini bir şey zanneden insan elbette bu okumaları onun zaaflarını güçlendirmeye katkı yapıyor demektir.

Okudukça az konuşan, okudukça daha çok hizmet eden, okudukça daha çok kardeşlerini seven, okudukça hak ve hukuku daha çok gözetir hale gelen, okudukça gıybeti azalan, samimiyeti artan, istifadesi ve istifazası artan insanların hayatlarında okumak bir hayat kaynağı olmaktadır.

İnsana kendini gösteren ilim ilimdir. İşte okumaklar bu sonuca hizmet ediyorsa anlamlıdır.

Yaşı ilerledikçe, okuması arttıkça, olgunluğu artıyorsa, sevgisi artıyorsa, hakka yakınlığı artıyorsa işte gerçek okuma budur.

Yoksa, kendi yanlışlarını göstermeyen okumaklar, hastalığı gidermeyen okumaklar o zaman ‘bu nice okumaktır’ grubunda yer alıyor.

İlmi arttıkça, makamı yükseldikçe, kazancı katlandıkça imandan, istikametten, şahs-ı maneviden, meşveretten uzaklaşanlar elbette ne acı bir kayıp içindedirler.

Okuya okuya gıybetleri arttıranlar, okuya okuya fitneler çıkaranlar, okuya okuya hak ve hukuku gasb edenler ne büyük bir aldanış içerisindedirler.

‘Bilenler de helâk oldular.’ cümlesi sanki bu gerçeğe hitabediyor. Bildiklerini hayata tatbik etmeyenler sırtlarındaki yükü arttırmaktadırlar. Oysa o bilgiler, kişiyi daha yükseye taşımak için varken, yaşanmayan bilgiler kişinin daha da aşağılara düşmesini hızlandırıyordur.

Bilgi malzemesi arttıkça gevezeliği artan, gıybeti artan, hak ve hukuku çiğnemesi artan, samimiyetsizliği artan ve ‘büyük bir tehlike ile karşı karşıya’ olan zavallılar ne acı bir görüntü içerisindedirler.

Cehenneme gidişi hızlandıran okumak, ne garip bir aldanıştır.

 

Sebahattin Yaşar

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*