Okuyalım arkadaşlar

Mart ayının son Pazartesi günü ile başlayan hafta, 1964 yılından beri “Kütüphaneler Haftası” olarak kutlanıyor. Bu haftada düzenlenen çeşitli programlarla kitaba ve okumaya dikkat çekilip, insanlar evlerinde de kütüphane kurmaya teşvik ediliyor. Daha doğrusu böyle yapılmalı…

Eğitim, kitap ve kütüphane meselesini birbirinden ayrı düşünemeyiz. Eğitimde yaşanan sıkıntılar doğrudan ya da dolaylı olarak kitap ve kütüphane sıkıntılarını da gündeme getirmiş olur. Her imkân ve fırsatta ifade etmek durumundayız ki kitap ve kütüphane dostu olmadan düzlüğe çıkmamız mümkün değil. Ne kadar kitap, ne kadar kütüphane; o kadar eğitim ve o kadar zenginlik. Kitap ve kütüphane dostu olmayan bir eğitimin insanları iyi noktalara getirebilir mi?

Bu seneki Kütüphaneler Haftası’nda da isabetli tesbitler yapıldı, ama önemli olan bu vaadlerin hayata geçirilmesidir. Okuma alışkanlığının erken yaşlarda kazanılması için aile ve okula büyük vazife düşüyor. Erken yaşta, çocukken kazanılmayan bu alışkanlığın sonraki yıllarda kazanılması çok daha zordur.

Peki, eğitim sistemimiz bunu temin edebiliyor mu?

Bir öğrenci vesili olarak çok rahatlıkla ifade edebiliriz ki eğitim sistemimizin böyle bir kaygısı, böyle bir niyeti ve böyle bir maksadı da yoktur. Çocuklarımızı kitap okumaya teşvik eden bir eğitim sistemi göremiyoruz. Okullarda kitap okuyanlara mutlak sûrette pozitif ayrımcılık yapılmak durumundadır.

İdareciler yaptıkları futbol stadlarıyla övünüyorlar. Kütüphanelerle övünmek daha isabetli olmaz mı? Son yıllarda Türkiye genelinde kaç yeni kütüphane hizmete girdi? Hangi okulda güzel bir kütüphane açıldı ve haber oldu, örnek gösterildi?

2015 yılına ait şu habere bakalım: “Türkiye okul sayısı ile okul kütüphane sayısı arasında uçurum var. Okulların sadece yüzde 34’ünde kütüphane var. Millî Eğitim Bakanlığı’nın verilerine göre, Ocak 2015 itibariyle okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve liselerde toplam 18 bin 570 kütüphane var. Oysa bu kademelerdeki devlet okulu sayısı 53 bin 546. Yani okulların yarısında bile kütüphane yok. Özel okullardaki kütüphane sayısı ise 2 bin 621. Türk Kütüphaneciler Derneği’nin verdiği rakamlara göre ise Türkiye’de bin 118 halk kütüphanesi var. Bunların 122’si kapalı. Türkiye’de üç kütüphaneye bir kütüphaneci düşüyor. Her yıl üniversitelerin kütüphaneci yetiştiren bölümlerinden 500’e yakın kişi mezun oluyor. Ancak 2014’te KPSS ile atanan kütüphaneci sayısı sadece 4.” (www.aljazeera.com.tr, 4 Nis 2015)

İnşâallah bu rakamlar müsbet yönde değişmiştir, ama ne olursa olsun iyi bir tablo ile karşı karşıya değiliz. Kütüphanesiz okul olur mu? Diyelim ki oldu, kitap okumaya teşvik etmeyen, kitap okuyanı el üstünde tutmayan bir eğitim sistemi olur mu?

Bu noktada mahallî idarelere, belediye ve sivil toplum kuruluşlarına da çok iş düşüyor. Niçin herkesin rahatlıkla ulaşabileceği mahalle kütüphaneleri olmasın? Kütüphaneye yatırım en az park kadar, spor salonu kadar önemli değil mi?

Hep birlikte iyi kitapları okuyalım ve iyiliklere imza atalım.

Kütüphaneler Haftası da buna vesile olsun…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*