Ölüm yeni bir hayattır

Kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’de: “O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır.” buyurulmuştur.

Yaşlılıktaki hastalıklarımız ölümün keşif kollarıdır. Öncüleridir. Başımızdaki saçlarımızın ağarması, vücudumuzun beyaz kefene sarılacağının habercileridir. Çünkü bizler yolcuyuz. Ölüm, inanan insan için; korku vesilesi olmamalıdır. Ölüm sadece bedenimizi alır. Ruhumuz bakidir. Yalnız ruh terhis edilir. Serbest kalır. Ölüm, dünyada yaptığımız iyiliklerin ve hizmetlerin, Allah tarafından ödüllendirilmesi, mükâfatlandırılması, yapmış olduğumuz kötülüklerin ve günahların da cezasının verilmesi için Cenâb-ı Hakk’ın huzuruna çıkmamızdır. İkinci dirilişimizdir. Onun için, hayat gibi ölüm de bizim için anlamlıdır. Yok oluş değildir.

İkinci dirilişimiz, yeniden yaratılışımızdır. Yani doğum birinci var oluşsa, ölüm de ikinci diriliştir.

Bediüzzaman Said Nursî, İşaratül İcaz’da: ”Ölüm, muzır hayvanlarla dolu bir hapishaneden geniş bir sahraya çıkmak gibidir.” diye ölümü tarif eder. Kötü bir mekândan, iyi bir alana geçiş. Güzel bir iş.

Mevlânâ’nın dediği gibi: ”Yüce Allah mahşerde insanlara seslenecek: ’Kıyamet günü için armağanınız nerede? Tıpkı sizi yarattığım şekilde yalnız ve azıksız olarak Bana geldiniz.’

Sadece sevap ve günahlarımızla. İnşaallah ahirette müflis olmayız. İyiliklerimiz; kötülüklerimizden, günahlarımızdan fazla gelir. Galebe eder.

Yine Mevlânâ’nın: ”Hangi dane toprağa gömüldü de tekrar çıkmadı?” Niçin insan denen dane hakkında şüphe ediyorsunuz? Kışın toprak altında kalan bitkilerin, baharda yeşermesi gibi bizlerde ikinci dirilişe muhatap olacağız. Kalkmamak üzere yatmayacağız. Dünyada misafiriz. Ölmeden yani küçük kıyametimiz kopmadan Kur’ân sabahında uyanmalıyız. Gideceğimiz yeri, menzilimizi düşünmeliyiz. Ruhu vücuduma, canı kalbime, ilkin kim üfledi ise; ölümle alan da O’dur. Yine ikinci dirilişimizde iade edecek de Rabbimizdir. Kabrin öbür tarafı için çalışmalıyız. Azıksız geldik, azıksız gitmeyelim. Hazırlıklı olalım. Başkaları bizim yerimize hazırlık yapmayacaktır. Yaradanın huzuruna elleri dolu dolu varalım. Mahcup olmayalım.

İman, insana ölümü de güzel gösterir. Çünkü vefat, Yaradanına, Yüce Yaratıcıya kavuşma anıdır. Vuslattır. Aşık ile maşuk arasında bir bez parçasının, kefenin kaldığı zamandır.

Bediüzzaman Said Nursî’nin dediği gibi: ”Ölümün hakikatını gören kâmil insanlar, ölümü sevmişler. Daha ölüm gelmeden ölmek istemişler.”

Zaten bu konuda Peygamberimiz de (asm): ”Allah’ım! Benim Senin Resulün olduğunu bilen kimseye ölümü sevdir.” buyurmuştur.

Behlül Dane ne güzel söylemiş: ”Dün altında olan çimenler bugün üstünde yeşerdi. Ey yolcu anla ki, şu toprak günahtan gayrı her şeyi örter.” Ve mezar taşına yazılmasını vasiyet etmiş.

Ölümünden sonra Allah’ı razı etmen için sana hiçbir fırsat verilmez. Hesaba çekilmeden önce kendini hesaba çek.

Allah’ım! Ömrümün sonunu hayatımın en verimli ve hayırlı vakti kıl. Benden razı olmadıkça beni dünyadan çıkarma. Amin.

Cihat Erdoğ

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*