Önce iman dersi lâzım

M. Ali Kaya: “Dünya fanî, bütün hedef ve gaye ahireti kazanmaktır. İşte maalesef okullarımızda imanî dersler verilmediği için, insanlar Âmele ve ahlÂka yönlendirilemiyor. Bu yüzden evvela iman dersi lÂzım.”

Mersin Yeni Asya Derneği’nin Peygamberimizin (asm) hayatıyla ilgili düzenlediği seminerde konuşan İlahiyatçı-Yazar Mehmet Ali Kaya, Peygamber Efendimizin (asm) örnek hayatından kesitler sundu. Mersin hizmet binasında düzenlenen programda Kaya, “Peygamber demek sünnet demektir, İslâmiyet’in yaşanması demektir. Peygamberin en büyük vazifesi tebliğdir” dedi. Tebliğ, sadece Cenâb-ı Hak’tan gelen emirleri insanlara duyurmaktan ibaret olmadığını ifade eden Kaya, şunları kaydetti:

“Bu tebliğin içerisinde üç önemli vazife var. Birincisi Cenâb-ı Hak’tan gelen emirleri olduğu gibi insanlara aktarmak, ikincisi Cenâb-ı Hakk’ın emirlerini uygulamak. Meselâ, Cenâb-ı Hak namazı emretti. Namazın lügat manası duâ demektir. Fakat duâ namazın bir cüz’üdür. Namaz daha farklı bir şey. Namaz, içerisinde on iki farzı, rükû, secde ve kıraati ve daha bir çok  incelikleri olan bir ibadettir. Bunu kim öğretti insanlara? Bizatihi Peygamberimiz (asm). Peki Peygamberimiz (asm) kimden öğrendi bunları. O da, Cebrail’in (as) bizzat Peygamberimize (asm) göstermesiyle bildi. Ve Kur’ân-ı Kerîm âyetleri nazil oldukça namaz ikmal edildi. Üçüncü olarak Peygamberimizin (asm) beyan görevi vardır. Cenâb-ı Allah, ‘Sen onlara Kur’ân-ı Kerîm’i beyan et.’ diye buyuruyor. Peygamberimiz de (asm) o emirleri ve anlamadıkları meseleleri sahabelere açıklıyorlar. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm nazil olduğunda Arapların anlayacağı bir dille inmiyor. Neden? Kur’ân-ı Azimüşşanda ruhaniyata, ilahiyata, ahirete, maneviyata, dine ve imana, Cenâb-ı Hakk’ın isimlerine ait meseleler anlatılıyor. Bu anlatılan meseleler insanların, ihtiyaç dili ile ifade edilemez. O zaman bu manaları ihtiva eden kelimeler de vahiy ile beraber gelmiştir. Onun için Subhanallah, Elhamdülillah, Allahuekber, lailaheillallah gibi mübarek kelimeler Kur’ân-ı Azimüşşanla beraber nazil olmuş, dolayısıyla Peygamberimiz (asm) bunları öğreterek ve uygulayarak hayata mal etmiştir.”

Diyanet’ten İşaratü’l-İ’caz istedik

Risale-i Nur Külliyatı’ndan İşaratü’l-İcaz adlı eserin Diyanet İşleri Başkanlığınca basıldığını duyduklarını, ancak aradan bunca zaman geçmesine rağmen göremediklerini  anlatan Kaya, geçenlerde bir iş için Ankara’da Diyanet İşleri Başkanlığına uğradıklarında bu kitabı sorduklarını, varsa bir tane talep ettiklerini, aldıkları cevapta, söz konusu kitabın sadece 250 adet basıldığını onlarında belirli kişilere verildiğini ve kitap olsa dahi Diyanet İşleri Başkanının özel izni ile verilebileceğinin kendilerine söylendiğini ifade etti.          

EĞİTİM İMAN DERSİYLE TAMAMLANIR

Peygamberlerin insanlara gönderilmesinin bir gayesi de insanları ahirete yönlendirmek olduğuna dikkat çeken Kaya, şöyle devam etti:

“Dünya fani, bütün hedef ve gaye ahireti kazanmaktır. İşte maalesef okullarımızda imanî dersler verilmediği için, insanlar amele ve ahlâka yönlendirilemiyor. Evvela iman dersi. Çünkü Üstad Bediüzzaman Hazretleri, Isparta’da imam hatip okulu açıldığı zaman sevinerek ‘Amacımı gerçekleştirecek, bir okul.’ diyor. Din ve fen ilimleri verilecek burada, çok güzel. Ama, okulun yanında dershane açın, orada da iman dersi verin ki, eğitim tamamlansın.’ diyor. Çünkü insanlara verilecek en önemli şey iman dersidir. Bu iman dersi tam olarak verilmezse o, dini de dünya için kullanacaktır. Halbuki dinin dünya için kullanılması çok büyük bir günahtır. Peygamberimiz (asm) özellikle bunun üstünde duruyor; dinin, dünyevî bir saltanat veya menfaat aracı olmadığı hususunu ilk yıllardan beri vurguluyor. Biz insanlığın ahiretini kurtarmaya çalışıyoruz. İman dâvâsı ve hakikatleri devletlerin, hükümetlerin ve her şeyin üstündedir.”

SADELEŞTİRME FİTNEDİR

Risale-i Nur’un sadeleştirilme meselesine de değinen Kaya, “Sadeleştirme meselesi gayet büyük bir fitnedir. Bu Kur’ân’ı tercüme edip Türkçeleştirelim de ne mal olduğu bilinsin, diyen zihniyetin buradaki yansımasıdır. Halbuki Kur’-ân-ı Kerîmin seviyesi yüksek, Risalelerin seviyesi yüksek, o yüksek seviyeye çıkmak için gayret göstermek gerekirken onu, kendi seviyemize indirmek olur mu? O zaman insanlık nasıl tekâmül edecek, ilim nasıl inkişaf edecek?” diye sordu.  

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*