Önce temizlenmek lâzımdır

Adam ne kadar kötü kelâm varsa sarf ediyor. Söylüyor da söylüyor. Hem de ne cesaretle söylüyor. Hakkında konuştukları karşılarında olmayınca, ne kadar da kükrüyor. Hem söylerken öyle bir iştiha ile söylüyor ki, keyifleniyor.

Her bir sözcüğü biri diğerinden daha beter oluyor. Tepkinin, öfkenin, kinin, husûmetin dozajı her kelime ile bir kat daha artıyor.

Araya girmeye mümkün değil müsaade etmiyor. Senin tavrına, mimiklerine, jestlerine mümkün değil bakmıyor.

Neyse en iyisi dinlememek diyor ve ortamı terk ediyorsunuz, ama döndüğünüzde kırık plak gibi kaldığı yerden devam ediyor.

Tarafgir bir şekilde, kendi gibi düşünmeyenlere karşı öfke patlaması yaşıyor.

Cevap vermeye değmeyen, akıl ve mantıkla bağdaşmayan, dinlemeyen, konuşma ahlâkını, dinleme ahlâkını kaybetme hali ne kadar da tehlikeli.

İnsan böylelere karşı hakikaten acıyor.

Daha da kötü olan ne biliyor musunuz?

Bir de böyle insanlar, az sonra dinden, imandan, Kur’ân’dan bahsetmeye başlamaz mı? İşte bu olmuyor. Kişinin çirkinlikleri bu sefer İslâm’a bulaşıyor.

Kur’ân ahlâkına uymayan, Kur’ân ahlâkını yaşamayan ehl-i imanın neden yaşamadığı şeylerden bahsetmesi, düşündürücü.

Şeytanın insana hükmetmesi apaçık bir yanılgı. Bu durum, insanın, şeytanın fısıldadığı kelimeleri, onun istediği tonda ve kinde seslendirmesinden başka bir şey değil.

Aziz yaratılan, üstün yaratılan, halife yaratılan insanın böyle bir düşüklük hali hiç de yakışık almıyor.

İnsan bir kötülük yapınca bu kadar mı rahatlar? Bu kadar mı insan şeytanı sevindirir? Anlık tatmin bu kadar mı sevimli gelir insana?

Aslında kötü bir şey insanı rahatlatmaz, insanı sevindirmez, insana sevimli gelmez. Ama menhus, kinli, aldatıcı lezzet insanı içeriden bir kurt gibi kemiriyor.

Korkakların başvurdukları, insanların gıyabında konuşan birisine, önce normal eleştirilerini ifade ederken, eleştirdiği ilgilinin telefonunu vermek istiyorsun. Hakikaten iletmesi gereken bilgilerini, eleştirilerini bizzat kendisine söylemesini istiyorsun. Belki de bizim bilmediğimiz, ama kendisinin bildiği, eleştirdiği konunun arka planını oluşturan malûmatlar alabileceğini ifade ediyorsun. Ama ne mümkün!

Kendini gör(e)memek denen şey bu olsa gerek. İnsan çirkine çirkin der de kendi içinde olduğu çirkinliğe kör olabiliyor. Başkasındaki çirkine insan duyarlı oluyor da kendi çirkinine yönelemiyor.

Alçakların silâhı olan gıybet, bu kadar mı tatlı gelir bir insana?

İnsaniyete aykırı olan gıybet, bu kadar mı kendini savundurur?

Şeytan, neredeyse insanın diğer bir insanın arkasından konuşmasının faydasına hükümler getirecek.

Gıybete karşı, Kur’ân’ın nehyi karşısında titremeyen insan, şeytanın desisesi karşısında neden irkilmiyor.

Hele hele bu çirkin davranışın mü’min kardeşine karşı yapılması ne kadar acınası bir durumdur?

Hakikate, insaniyete, İslâmiyete, içtimaî ve sosyal münasebete zıt bir durum bu kadar mı sevimli görünür insana?

Ve daha da kötüsü ne biliyor musunuz?

Bu kötü ahlâk, ehl-i iman mahallesinde bu kadar mı yaygın hale gelir?

Dinin kerih kabul ettiği bir şey, bu kadar mı kabul görür?

Bu çirkinlik, bu kirlilik, bu ahlâksızlık insanlık coğrafyasına yakışmıyor; İslâm coğrafyasına hiç mi hiç yakışmıyor.

Ama bu kötü, çirkin, alçak silâhın kullanıldığı bir yerde ulvî ahlâk gelişmiyor. Önce bir temizlenmek lâzımdır. Önce bir tövbe lâzımdır. Önce temizlik sonra tezyin lâzımdır. Önce yapılan şeyin kötü bir şey olduğunu kabul lâzımdır. Temizlenmeden, süslenmek olmaz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*