Öncü bir demokrat: Prens Sabahaddin

Meşrûtiyet dönemindeki Osmanlı Ahrar Fırkası ideologlarından, fikir ve siyaset adamı Prens Sabahaddin Bey, 30 Haziran 1948’de sürgünde bulunduğu İsviçre’de vefat etti.

Babası paşa ve aynı zamanda Saray’a dâmat olan Sabahaddin Beyin, I. Meşrûtiyet’in feshedilerek ilk Meclis-i Mebusan’ın kapatıldığı gün olan 13 Şubat 1878’de dünyaya geldiği rivâyet edilir.

Onun prensliği, anne tarafına dayanır. Annesi Seniha Hanım, Sultan II. Abdülhamid’in kız kardeşidir.

Babası Dâmad Mahmut Celâleddin Paşanın hürriyet-meşrûtiyet taraftarı olması ve Yeni Osmanlılara yakınlık duyması, Mutlâkiyet rejimi tarafından sakıncalı görülmeye başlandı. Önce, Adliye Nezaretindeki işinden edildi, ardından inzivada kalmaya zorlandı.

Mesele bununla da bitmedi, her hareketleri takibe alındı. Evlerinin ve yaşantılarının sürekli şekilde takip ve tarassut altında tutulması, onları ziyadesiyle rahatsız etti. Paşa ailesi, hem bu rahatsızlık sebebiyle, hem de çocuklarının daha iyi bir tahsil görmeleri mülâhazasıyla İstanbul’dan ayrılarak Fransa’ya yerleşti.

Ailesi Fransa’da iken Jön Türklerle temasa geçen ve onlarla birlikte hareket etmeye başlayan Prens Sabahaddin, 1902’de Paris’te yapılan Ahrar Kongresinde en ön safta göründü. Kongredeki rakibi ise, Meşrûtiyet taraftarı olmakla birlikte daha ziyade milliyetçi ve merkeziyetçi fikirleriyle tanınmış olan Ahmet Rıza Beydi.

Ahrar hareketi, bu kongreden sonra iki kola ayrıldı: Milliyetçi-Merkeziyetçi Grup ile Hürriyetçi Liberal Grup.

II. Meşrûtiyet’in ilân edilmesiyle birlikte İstanbul’a gelen Ahrar-ı Osmaniye Fırkası saflarına katılan Prens Sabahaddin, bu fikrî ve siyasî hareketin ideologlarından, hatta öncülerinden biri oldu.

Ne var ki, seçimleri komitacılıkla iş gören İttihatçılar kazandı. Bunlar, rakip olarak Ahrar Fırkasını gördükleri için de, onlara karşı her türlü baskı hareketini devreye soktular.

Her şeye rağmen, 1920’li yıllara kadar aralıklı da olsa Türkiye’de kalmaya ve siyaset yoluyla millete hizmet etme fırsatını kollayan Prens Sabahaddin, Osmanlı Hanedanına mensup bütün fertler için getirilen yasaktan o da nasibini aldı ve yurt dışına gitmek zorunda kaldı.
Prens Sabahaddin ve onun gibi hürriyetçi aydınların bir şekilde bertaraf edilmesiyle birlikte, meydan Ziya Gökalp gibi milliyetçi geçinen katı merkeziyetçi ideologlara kaldı.

Gökalp ve Sabahaddin Bey

Evet, Ziya Gökalp ve Prens Sabahaddin, gerek fikir ve gerekse siyaset âleminde birbirine en zıt görünen iki şahsiyet idi. Gökalp’in dünya görüşü Türkiye’de 1950’lere kadar olanca ağırlığıyla devam ederken, bu tarihten sonra ise Prens Sabahaddin Beyin fikir ve dünya görüşüne doğru tedricî bir yöneliş hareketi başladı.
Zaten, 1908’de Bediüzzaman Said Nursî’nin de Prens Sabahaddin Beye hitaben yazmış olduğu bir mektupta, güzel fikirlerinin neşv ü nemâ bulması için zaman ve zeminin şartlarına dikkat çekiliyor ve özetle ve bilmânâ şunlar söyleniyordu: Prens Sabahaddin Beyin sû-i telâkki olunan (yanlış anlaşılan) güzel fikrine cevap: Sizin teşebbüs-i şahsi ve hiss-i rekabete istinad eden fikriniz güzeldir. Musabakayı, yarışmayı intac eder. Hatta, bu fikir, medeniyetteki terakkiyat makinesinin buharı hükmündedir. Adem-i merkeziyet (yerinden yönetim) sistemine, herhangi bir tefrikaya meydan ve mahal bırakmadan gidilmeli. Bu fikrin güzelliğini taakkul ediyoruz, fakat tatbikini şimdilik irade edemiyoruz. Tatbiki için çok zaman lâzım. Fakat, hükümetler şimdiden teşebbüsata başlamalı.” (Bkz: Osmanlıca Nutuk, 1. Mektup)

Mezarını Demokratlar getirtti

30 Haziran 1948’de İsviçre’de vefat eden Prens Sabahaddin Beyin mezar nakli, 4-5 sene sonra ancak mümkün olabildi. 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti, 1951’de Taif’te bulunan Mithat Paşanın mezarını İstanbul Şişli’ye nakletti. Bundan bir sene sonra ise, Ahrar-Demokrat hareketin fikir öncülerinden olan Prens Sabahaddin Beyin mezarını kendi vatanına nakletmek için harekete geçildi. İlk adım, Osmanlı Hanedanına mensup kimseler için yapılan kànun değişikliği noktasında atıldı.

Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın şiddetle muhalefet ettiği bu girişim, Başbakan Adnan Menderes’i de istifa eşiğine kadar getirdi. (Tıpkı, Ezan meselesinde olduğu gibi…)

Sonunda, Bayar geri adım atmak zorunda kaldı ve ilgili kànun kabul edilerek yürürlüğe girdi. Tam da Ezan serbestliğinin 2.  yıldönümü olan 16 Haziran 1952’de kabul edilen ve bazı şartlara bağlı tutulan 5958 sayılı bu kànunla, Osmanlı Hanedanına mensup sadece ölmüş olanlar ile hayattaki hanımların yurda girişlerine izin verilebildi.

İşte, bilhassa Adnan Menderes’in fikirlerine hayranlık duyduğu Prens Sabahaddin Beyin mezarı da, bu kànunun kabul edilişinden iki hafta sonra İsviçre’den alınarak İstanbul’a getirtildi.

Prens Sabahaddin Beyin mezarı, halen Eyüpsultan Kabristanında olup ziyarete açık durumdadır.

Garip bir tecelli

Osmanlı’daki Ahrar cereyanı, tam da Sabahaddin Beyin vefat tarihi olan 1948’den sonra, Üstad Bediüzzaman’ın tabiriyle “35 sene sonra yine dirildi, yine uyandı.” Bediüzzaman Hazretleri, Ahrar’ın “Demokratlar” adıyla yeniden diriliş ve uyanış tarihini, kendisi için de “Üçüncü Said devresi”nin başlangıcı olarak kabul ediyor. (Bkz: Tarihçe–i Hayat, s. 525. YAN, 1994) “Ahrar denilen Demokratlar” tâbiri için ayrıca bakınız: (Emirdağ Lâhikası, s. 271)

KISA KISA

1839: Sul­tan I­I. Mah­mud ve­rem has­ta­lı­ğın­dan ve­fat et­ti. Ye­ri­ne oğlu Sul­tan Ab­dül­me­cid tah­ta geç­ti.

1939: Mec­lis, Ha­tay’ın a­na­va­ta­na ka­tıl­ma­sı­nı oy­bir­li­ğiy­le tas­dik et­ti.

1973: 117 yıl­dan bu ya­na en u­zun gü­neş tu­tul­ma­sı öğ­le­den son­ra Tür­ki­ye sa­a­tiy­le 14.00’te baş­la­dı. Gü­neş tu­tul­ma­sı yur­dun her ye­rin­den bâ­riz o­la­rak gö­rü­le­bil­di.

1993: Dı­şiş­le­ri es­ki Ba­kan­la­rın­dan İh­san Sab­ri Çağ­la­yan­gil An­ka­ra’da ve­fat et­ti. Çağ­la­yan­gil, Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı ya­nın­da, ay­rı­ca Ça­lış­ma Ba­kan­lı­ğı, Cum­hu­ri­yet Se­na­to­su Baş­kan­lı­ğı ve Cum­hur­baş­ka­nı ve­kil­li­ği gi­bi ö­nem­li gö­rev­ler­de de bu­lun­du.

@salihoglulatif’ten
Bir patronu, bir lideri, bir
siyasî aktörü tapınırcasına öven müfritlerden, bilâhare aynı şahısları tefritle yermeyen kimse görmedim, bilmiyorum, tanımıyorum…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*