Onlarca “onlar”

Image
Türkiye’de bulunduğum ilin belediyesi, bir Cuma günü bir festival düzenledi. Şehrin en işlek iki caddesi trafiğe kapatıldı. Ayakları yere basanlar bayram ederken, ayakları yerden kesilenler rahatça seyran edemediler.

Arabasız bir vatandaş olarak, tutulan caddelerde gezinirken ve yol üstüne kurulan çadırlara dalarken, standlara da dikkat ederken, bir çadır girişinin üstünde kocaman harflerle yazılı bir yazı gözüme sataştı. Okuyunca da fikir ve duygu ayranım taştı.

Buyurun siz de okuyun:

“Onlar dağda ölürken, biz onlar için ne yapıyoruz?”
Siz bunun cevabını düşünedurun, biz yazımızın başlığına dönelim:
Önce “onlarca”yı “onlara göre” anlamına getirip, onlarca katlayan çokluk mânasıyla düşünmeyelim, onu sonraya bırakalım. Eğer “onlarca”nın yerine “onlara göre”yi yapıştırırsanız, “BDP’lilere göre” olur ki, zaten bu ilde de; başkanıyla, etkili ve yetkili kadrolarıyla belediyeyi denetim ve gözetim altında tutan onlardır.. Ve onlara göre dağda ölenler; onlar için, onların mücadelesi için canlarını verenlerdir. Ve onlardan şehitliğe inananlara göre, onlar da şehittirler.
Öyleyse neden, “ölürken” yerine “şehit düşerken” demediler?
Bunun iki sebebi olabilir:
Birincisi: Bu ilin belediyesi BDP’lerin elinde olsa da, nüfusun çoğunluğunu, kendilerine oy ve teröre taviz vermeyen insanlar teşkil eder ki, onlar bu çatışmada “şehitlik” makamını; sadece vatanın birliği, milletin bütünlüğü ve hak uğruna can verenlere lâyık görürler.
İkincisi: İyimser bir yaklaşımla diyelim ki,  “Onlar dağda ölürken, ..” cümlesiyle, sivil-asker ayırımı yapılmadan, bütün ölenler kastedilmiştir. Zira sonuçta BDP’liler de ve dağa çıkanların aileleri de bu ülkenin nüfusuna kayıtlı ve sorumluluk taşıyan vatandaşlardır. Onlar da, askerlik çağına gelen gençlerini askere gönderiyorlar. Hatta bazen iki kardeşten birisi dağda, diğeri askerde olarak çatışmaya bile girmişlerdir. Öyleyse:
“Onlar dağda ölürken, biz onlar için ne yapıyoruz?”
Sualinden sonra; dağda olsun, bağda olsun, sivil olsun, asker veya polis olsun, her cephenin kendi dâvâsı veya vatanî vazifesi uğruna göze aldıkları ölümlere bir son verdirecek, silâhları bıraktıracak hakkaniyetli, adaletli, sivil ve demokratik çözümler için çabalamanın ve bunun için topyekûn seferber olmanın yollarına yoğunlaşmak olmalıdır bu sualin cevabı…

***

Üçüncü çoğul şahıs olarak “onlar” kategorisine giren o kadar çok topluluk var ki, “onlarca” demek bile az düşer..
Allah’ın kelâmında, Resûlullah’ın dilinde “onlar”ın övülenleri vardır, uyarılanları vardır ve şiddetle tehdit edilenleri de vardır.
Allah onları sever… Allah onların kalplerini mühürlemiştir… Allah onların oyunlarını başlarına geçirecektir… gibi çok ifadeler vardır Kur’ân-ı Kerim’de..
Müddessir Sûresindeki bu iki âyette geçen “onlar” ise oldukça düşündürücü:
“Sanki onlar, ürkmüş yaban eşekleri gibidirler; arslandan korkup kaçmışlar.”
Ve işte Mâide Sûresi, 54. âyetinde geçen;
“Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler…”
İşte Fetih Sûresindeki Sahabe tarifinden bir cümle:
“Onlar filiz vermiş, git gide güçlenmiş, kalınlaşmış, nihayet gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzer ki, ekincilerin pek hoşuna gider.”
Cenâb-ı Hak, bizleri sevdiklerinden ve övdüklerinden eylesin.
Ve Resûlullah’tan (asm) bir müjde:
“Onlar, aralarında herhangi bir akrabalık veya ticarî bir ilişki olmadığı halde, sırf Allah’ın rızası için birbirlerini seven bir topluluktur. Vallahi onların yüzleri nur gibidir. Nurdan tahtlar, koltuklar üzerine kurulup otururlar…“
Cenâb-ı Hak, yoldan çıkanları doğru yola erdirsin, akıllarını başlarına aldırsın, memleketi terör belâsından kurtarsın. Amin.

 

Image

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*