Konuşan belde

Barla’da konuşulmaz, sessiz mi durulur? Sükût adımlarla mı yürünür yollarında, dağlarında, göl kenarında? Sükût belde mi burası, sakin şehir, sürur diyar mı?

Dağ ve gölün kaynaştığı, enginlik ve derinliğin buluştuğu, asudelikle sadeliğin birlikte yürüdüğü, cemal ile celâlin birbirini dengelediği, kalbin akıl adımlarla yol aldığı beldede konuşmak; düşünmek ister, ölçü ister, mizan ister, tartı ister. Konuşmak sonra gelir, belki gelmez, gelse de eğlenmez gider.

Mânânın harmanlandığı, hikmetin göl diye genişlediği ve derinleştiği, hakikatin dağ diye yükseldiği ve yüceldiği diyarda; çamlar ayrı konuşur, katran ağacı ayrı konuşur, çınar ayrı konuşur, yıldız ayrı konuşur, ay ayrı konuşur fakat hepsi aynı şeyi söyler, aynı şeyi dillendirir, aynı şeyi gösterir.

Hakikatin konuştuğu yerde gayrı her şey susar; su susar, hava susar, toprak susar, akıl susar, kalp susar; gök dinler, yer dinler. Sükûtu rüzgâr bile bozmak istemez, çeşmeler bile bozmak istemez, çınarlar bile bozmak istemez… Gölün gözü, dağın kulağı, hakikate açılmıştır bir kere; kelimeler kifayetsiz, isimler siliktir.

Sürgün beldedir Barla; nefis sürgündür, zevkler sürgündür, şöhret sürgündür, menfaat sürgündür, beklenti sürgündür. Samimiyet yerli, ihlâs yerli, sadelik yerli, kadirşinaslık yerlidir; onun için başka diyarlardan buraya gelen eksik olmaz. Göl sadeliği, dağ asudeliği, çınar yüceliği, çeşme coşkunluğuyla akarlar Barla ’ya.

Koca çınar, küçük eve beşiklik eder; çeşme bu beşiklikle coşar, akar da akar. Bu evde kâinat rasat edilir; kalbin küçük köşelerindeki vesveseler bile imha edilir, aklın küçük şüpheleri bile bertaraf edilir, nefis esir alınır, şeytan kovulur. Çınar dallarıyla yaprak yaprak çağlar; tohumlarını yakın diyarlara, uzak beldelere, komşu kıtalara, kalplere savurur.

Sürgün yemişler vuslat diye koşarlar Barla’ya; hikmet solumak, hakikat içmek, çınarın gölgesinde serinlemek, cennet bahçesinde soluklanmak, çamlar gibi hep diri kalmak için.

Ne konuşulur hakikatin her daim konuştuğu yerde? Sükûtla diz çöküp, can kulağı ile dinlemek en güzel eylem değil mi bu demde?

Bedi adam Barla’da Risale-i Nur diye konuşmuş; Risale-i Nur’un okunduğu her belde Barla; her yerde hakikat çeşmesi akıyor, her diyarda çınar ağaçları çağlıyor. Göl ve dağ; kalp ve akıl; diriliş muştusuyla el ele hakikat denizine akıyor.

Barla’da konuşulursa hakikat konuşulur, yoksa susulur; hakikat suyu içilir, hikmet havası soluklanır. Hakikat adam ne demişti; “Konuşan yalnız hakikattir”. En gür Barla’da çağlıyor bu ses; bu sesi Barla ruhlu, Nura talebe olanlar duyuyor. Onlar az konuşur, konuştuğunda şehirleri titretir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*