Özden kopmamak

Hayatı hayat yapan mayadır, özdür, lübdür, esastır, çekirdektir. Bir ferdi, kişiyi “adam” gibi adam yapan; kalptir, ruhtur, hayâdır, ardır, namustur, sadakattir.

Bir işi iş yapan maharettir, ustalıktır, tecrübedir.
Dâvâyı dâvâ yapan özde kalmaktır. Haslığı, mayayı tutturmaktır. Sebat etmektir. Sağlam durmaktır. Sadakatli davranmaktır. Savrulmamaktır. Sarsılmamaktır. Aslından kopmamaktır, özü kaybetmemektir. Aslında sebat etmektir. İşin hakkını vermektir. İstikamet üzere kalmaktır.

Gerçek dostluk sevgidir, muhabbettir, samimiyettir, vefadır, sadakattir, güvendir ve itimattır.

Bu asırda, Kur’ân’ın İlâhî mesajını insanlığa en etkili, en basit, en kolay, en ucuz, en anlaşılır bir şekilde ileten Risâle-i Nur Külliyatı’dır. Bu mukaddes dâvânın toplum hayatına bakan özünü ve aslını teşkil eden temel unsurlar şu beş öz üzerinde merkezileştirilmiş ve toplumun ve insanlığın nazarına sunulmuştur:

“Birincisi: merhamet.
İkincisi: hürmet.
Üçüncüsü: emniyet.
Dördüncüsü: haram ve helâlı bilip haramdan çekilmek.
Beşincisi: serseriliği bırakıp itaat etmek.” (Kastamonu Lâhikası, s: 186)
Toplum hayatında bu öz ve temel esaslardan sapıldığı zaman o toplumda huzur ve saadetin temini, yaşaması ve devam etmesi mümkün olamaz.

Müellifinin orijinal ifadesiyle:

“İşte Risâle-i Nur, hayat-ı içtimaiyeye baktığı vakit bu beş esası temin edip, hem âsâyişin temel taşını tesbit ve temin eder. Risâle-i Nur’a ilişenler kat’iyen bilsinler ki, onların ilişmesi, anarşilik hesabına, vatan ve millete ve asâyişe düşmanlıktır.” (Kastamonu Lâhikası, s: 186)  

Diğer çok önemli konu ise; Nur dâvâsının manevî çatısı ve atmosferini oluşturan “şahs-ı manevî” gerçeğinin temel esasları ve vazgeçilmezleridir. Bu çatı ve atmosferde aidiyeti kabullenme dâvâsında olanların üzerlerine düşen yükümlülük, hassasiyet, sorumluluk, şuur, dikkat çok fazladır. Bu toplu prensipler, ana umdeler, düsturlar ve prensipler de özet olarak şöyle sıralanabilir;

Risâle-i Nur Külliyatını kendi malı gibi kabullenip hayatının gayesini onu yaşayıp yaşatmak, neşretmek, okuyup, okutturmaktır.
Kardeşlerini ve şahs-ı maneviyi meydana getiren unsurları asla ve asla, kesinlikle tenkit etmemek. Hiçbir kimsenin,—hatta hayvanların dahi—gıybetinde bulunmamak.

Kendi imanını kuvvetlendirmek, başkalarının imanlarını kuvvetleştirmek ve kurtarmak için çalışmak.
Kardeşlerinin gıpta damarını tahrik etmemek.
Daima kardeşinin nefsini kendi nefsine tercih etmek.
Şakadan, nükteden bile olsa asla “yalana” tenezzül etmemek.
Terk-i enaniyet, tevazu, mahviyet.

Gurur, riya, hile, zan, iftira, fitne vb. dehşetli fiillere hiçbir şekilde yaklaşmamak.
Birbirlerine karşı fedakâr, vefadar, takdirkâr, yardımsever, hamiyetli, kahraman ve samimî kardeşlik duygu ve hisleriyle yaşayıp çalışmak.

Beş vakit namazı tadil-i erkân ile kılmak, namazdan sonraki tesbihatları yapmak. Sünnetlere uymak. Yedi büyük günahı işlememek.

Bunların dışına çıkan her hâl ve tavır “özü” zedeler. Aşk ve şevki kırar. Kardeşliği sarsar. Hizmeti akamete uğratır. Fabrikanın çarklarının çalışmasını aksatır. İnsicamı bozar.

“Dâvâsı” ruhuna ruh olan, onu aşk derecesine çıkaran Nur Talebeleri örneklerinin çoğalması gerek.
Bir Risâle-i Nur Talebesi için en acı bir hal olan, Risâle-i Nur’a karşı mahcup olmaktır. Cenâb-ı Hak bizi bu durumdan uzak eylesin. (Âmin) Hıllet-i haliliye mesleğiyle sürekli dostluğu, muhabbeti, sıdkı arttırsın. Ülfet, nisyan gibi menfîliklerden korusun. (Âmin) İnsanı kemalâta çıkaran hilm, tevazu, seha, cömertlik, güzel ahlâkla bizleri techiz eylesin. (Âmin) Ulûhiyetin kölesi, risâletin esiri olmayı nasip etsin. (Âmin)

Her şeyin kabuğu var, lübbü var. Risâle-i Nur’a hayatını feda edenler lübde fani olması lâzımdır.

Cenâb-ı Hak, istikametimizi muhafaza etsin. O istikamete hangi vesile bizi ulaştıracaksa onu versin. Âmin. Sağlıklı, özden kopmayan, sarsmayan, sarsılmayan, istikametli ve ihlâslı bir hayat ve hizmet çizgisini yakalayıp son nefese kadar devam ettirmek nasip etsin inşaallah (Âmin).

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*