Özgün ve üzgün

Her zaman bizzat merak ederek değil de, ara sıra denk geldikçe, bazı “özgün“ yazarların, dünyayı makaraya saran yazılarını keyifle okumuşsunuzdur.

Bu yazımızın da öylesi bir yazıya dönüşmesine dâvâmız pek yüz vermese de, havamız belki biraz gülümseyebilir.

Yüksek müsaadelerinizle, havayı bozmadan, dâvâyı da küstürmeden, izah ve mizah kıvamında bir yazı olsun.

Haydi biraz da “özgün” olsun!

Sevsinler şu “özgün“ kelimesini ki, gelip yakama yapıştı. Biz de onu sevelim ve sevdirelim bâri!.

Sathî ve basit anlamıyla, “özgün“ olamadıysam da, “özgün“ yazamıyorsam da, üzgünüm dostlar, üzgün!..

Gerçi bu üzgünlükle gelen gizli bir “özgünlük“ de vardır.

Zira bu; kaynağı dünyalık olmayan, dünyevî hiçbir sebebe dayanmayan bir üzgünlük.

Bu üzgünlükte, Hazret-i Üstâd’ın, “Bana ıztırap veren İslâmın maruz kaldığı tehlikelerdir“ cümlesinde özgünleşen haykırışın esintileri vardır.

Yeni Asya’nın umum yazarlarının ruhunu saran bir duygu da bu olsa gerektir.

“Özgün” bir üzgünlük. Mukaddes bir çile..

Üzgünüm, zira özgünlüğü gazetemizin haricinde arayan bir yaklaşım, öyle uzaklarda değil, hemen yanıbaşımda peydahlandı. Kulağımı tırmalayan bir dost fısıltısı..

Bir yazımıza gelen küçük bir yorum..

Sağolsun, yaşasın o iki kardeşimiz ki, birisi yüzüme savrulan şecaatiyle, öbürü yorumuyla, bizde gizli olanı, görünmeyeni hatırlattılar. Ve böyle bir yazıya vesile oldular.

Neymiş.. Gazetemizin “özgün“ yazar ve yazılara ihtiyacı varmış.

Halbûki mâna olarak “özgünlük“, yani orijinalite; Risâle-i Nur’da, Bediüzzaman’ın şahsiyet ve duruşunda olduğu kadar, başka bir şahıs ve eserde bulunamaz.

İşte “özgün“ olmanın bir başka tarifi de, “bir buluş sonucu olan, nitelikleri bakımından benzerlerinden ayrı ve üstün olan“ şeklindedir.

Ve Üstâd’ın ifadesiyle, “Risâle-i Nurlar, Kur’ân’ın yüzden fazla tılsımını keşfetmiştir.”

Bugün dillere pelesenk olmuş anlamıyla hangi “özgün yazar“ var ki, eserleri milyonlar satsın ve eserlerini milyonlar canla başla ve ders disiplini içinde okusun.

İşte “özgünlük“ budur, işte orijinalite budur!

Nitelikleri bakımından, benzerlerinden ayrı ve üstün olma vasfı, gerek muhteva gerekse üslûp bakımından Risâle-i Nur’da var olduğu kadar başka bir eserde ne bu çağda, ne de çağlarda görülebilir.

Yeni Asya da, bu “özgün“ ve seçilmiş eser külliyatının rehberliğinde yayın yapıyor. Başkasını taklid etmeden, kopya çekmeden, fikir çalmadan, sadece kendine has orijinal fikirlerle yeni bir tarz, yeni bir trend oluşturuyor, yani “özgün“ bir duruş sergiliyor.

Böyle “özgün“ bir gazetenin, kendi yazarı “özgün“ olsa ne, olmasa ne! Hem onlar zaten öyle “özgün“ olma sevdasına da kapılmazlar.

Özgünlük de, seçilmişlik de şahs-ı manevîmize ve gazetemize has olsun. Bu dâvânın emirber neferleri olmak, bizim için en büyük şan, en büyük şeref olsun!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*