PAŞA… PAŞA!

Aralık başıydı…
Bir grup gazeteci ile birlikte, İstanbul Hilton’da Mehmet Tanrısever’le bir araya gelmiştik. “Hür Adam” filminin yönetmeniyle…
Çok heyecanlıydı.
Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatını sinemaya çekmiş, Ocak ayı başında gösterime sokmayı planlıyor, filmine çok güveniyor, “Dünyada ilk 50’ye, Türkiye’de ilk 5’e girecek film” diyordu.

“Aslında 90’lı yıllarda çekmek istedik, ama olmadı” dedi. Tanrısever projeyi çok güvendiği bir dostuna açıyor. Ancak Bediüzzaman, bu kişinin rüyasına girip “Zamanı değil” deyip onu kovuyor. Proje de rafa kalkıyor.
Tanrısever, 20 sene sonra projeyi raftan indirip revize ediyor, senaryoyu baştan yazıyor ve bu defa Bediüzzaman rüyasında ona sarılıyor.
Vizeyi almış olmanın mutluluğuyla yola çıkıyor.

**
Film, geçtiğimiz yaz aylarında, Isparta, Kastamonu gibi Bediüzzaman’ın yaşadığı yerlerde 8 haftada çekilmiş. Bazı farklar da var; Emirdağ hayatı, mekân olarak daha uygun olduğu için Safranbolu’da çekilmiş mesela…
160 dakikalık filmde, 15-20 dakika kadar Kürtçe diyaloglar da var. Orijinali bozulmamış, Türkçe altyazı ile verilmiş bu bölümler.
Film, Bediüzzaman (doğumu 1873) 6 yaşındayken yaşadığı ay tutulması ile başlıyor. 1950’de bitiyor. Vefatından önceki son 10 yıl yok.
Projeyi 25 firmaya götürmüşler ama hiçbiri sponsor olmak istememiş. Tanrısever, “Kimseden kredi dahi alamadık, en yakın talebeleri bile çekindi” diye sitem etti.

**

O gün, Tanrısever filmin fragmanını da ilk kez bizimle paylaştı.
Sohbete geçilince ilk sorum şu olmuştu:
“Bu filmde Atatürk de var. Basının ilgisini asıl bu çekecek. İlk Meclis yılları, Bediüzzaman Atatürk’ün karşısında otururken ayak ayak üstüne atmış. Gerçekte de böyle mi olmuş?”
Bu sahne daha film gösterime girmeden davalık oldu. Görüşmeyi inkâr edenler de cabası…
O cahiller her şeyden önce milyonlarca basılan Tarihçe-i Hayat’a bakmalı. Bediüzzaman orada 1922’de Ankara’da gerçekleşen görüşmeyi şöyle anlatır:

**

“Bir gün divan-ı riyasette, elli-altmış meb’us içinde, karşılıklı fikir teatisinde, M. Kemal Paşa:
– Sizin gibi kahraman bir hoca bize lâzımdır; sizi, yüksek fikirlerinizden istifade etmek için buraya çağırdık. Geldiniz, en evvel namaza dair şeyleri yazdınız, aramıza ihtilaf verdiniz, der. Bu söz üzerine Bediüzzaman, birkaç makul cevabı verdikten sonra, şiddetle ve hiddetle iki parmağını ileri uzatarak:
– Paşa… Paşa! İslâmiyet’te imandan sonra en yüksek hakikat namazdır. Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduddur (reddedilmiş), der. Fakat Paşa tarziye verir (gönlünü alır), ilişemez.” (Tarihçe-i Hayat/Sayfa 134)

**

Hâlâ Şeyh Said’le Said Nursi karıştırılır.
Atatürk, Şeyh Said’le görüşmemiş, 1925’te idam ettirmiştir.
Said Nursi ile görüşmüş, 1926’da Barla’ya sürgün etmiştir.
Bir dizinin yalan finalinden etkilenip Trabzon’a tren bileti almak için TCDD santraline yüklenenlerin hiç de az olmadığı bir ülke burası… Olacak o kadar…

Tarık Toros / Bugün, 3.1.2011

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*