Peçeli sosyete

Allah’ım, Yâ Rabbim! TV’lerde gördükçe güleceğim geliyor. Sanki maskeli balodalar. Sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada, şu kadınlara, hassaten de, sosyete kadınlara baktıkça güleceğim geliyor. Ne hâle gelmişler ya? Hepsi peçeli! Sadece gözleri görünüyor…

Peçe, gerçi tesettür âyetinin şartlarından değil. Ama takana da saygı göstermek lâzım. Fakat, hassaten bizdeki, bu densiz bazı kadınların onların hakkında söylemediği, yapmadığı kalmamıştı. İşte, takanlar Allah rızasını gözeterek, kendilerine göre takvalarından dolayı peçe takarken, bu çakma peçe takanlara da Allah, ölüm korkusuyla, böyle taktırıyor işte.

Halbuki; havası da, suyu da, toprağı da herkese yetecek dünyada, zalimler; post kavgası, onun bunun malına, servetine el koyma haksızlığı, gücü yetenin zayıfı ezdiği v.s. hâllerden vazgeçseler ve umumî ahlâk v.b. hâllerin dışında kimse kimseye karışmasa, kardeş kardeş geçinse ne olur?

Gerçi, bu son hadisedeki hikmetli işleri, hani Anadolu tabiriyle, “elin gâvuru” anlayıp, kendine geliyor, çeki düzen veriyor. İslâmın özelliğini ve güzelliğini, temizliğinden, tâ her çeşit hâl ve gidişindeki intizamına kadar anlayıp, o güzel düsturları nazara alırken, bizim yerli mahlûklar hâlâ ayak diretip, anlamamazlık hastalığına yatıp, 8. Söz’deki gafil kardeş gibi, bir ayağı çukurdayken dahi, gafletine devam ediyorsa, pes doğrusu…

Dahleden dinime, bari Müselman olsa.

Öyle acaib bir memlekette yaşıyoruz ki, insan bazı şeyleri duyunca, şaşırıp kalıyor.

Rabbimize şükür, bizi bir Ramazan’a daha eriştirdi. Her Ramazan geldiğinde, bir sürü meddah, din canbazı, fetvacıbaşı türer. Bunların bir kısmı da “Namazda gözü olmayanın, ezanda kulağı olmaz” sözü gibi, dinle, diyanetle işi olmayanın, Müslümanların dinine, dini hayatına, dahletmesi, karışmasıdır.

Koronavirüsten ders alan bir çok yabancı, İslâmı araştırıp Müslüman olma yolunu seçerken, bizdeki akl-ı evveller de tam tersi, bunu bahane ederek, camilerdeki cemaatle namaz kılınmasının yasaklanmasına zil takıp oynadıkları gibi, şimdi de oruca tasallut edenler olmuş.

“Ramazanda oruç tutulmasın veya ertelensin” gibi safsatalarla, İslâmın beş şartından birincilerinden orucu yasaklatma fikrini ortaya atmışlar. Hatta, haber videosunu seyrederken güldüm. Diyor ki beyzade, “Nasıl olsa, teravih de kılınamayacak. Oruç ile teravih birbirini tamamlıyor. O zaman ibadet eksik kalacağı için olmaz” diye fetva veriyor. (!) Tut kelin perçeminden. Bari, bilerek konuşsa… Herhangi bir özüründen dolayı oruç tutamayanların, teravih namazı kılabileceğini, teravihin illâ da camilerde kılınmasının şart olmadığını, evlerde de, cemaatle veya tek başına da kılınabileceğini bilse de konuşsa bari…

Ama yok… bu kafa, sittin sene de geçse adam olmaz. Hani başlıkta, şairin dediği gibi; “Dahleden dinime, bari Müselman olsa”….

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*