Peygamberlere imanın sağladığı huzur

Hayvanlar dünyaya gelir gelmez bir-iki saat veya bir günde hayat şartlarına intibak ederler. İnsan ise, ancak iki senede ayağa kalkabiliyor, 15 yaşına kadar kâr ile zararını kavrayabiliyor. Hayatının sonuna kadar da hayat şartlarını öğrenmeye muhtaç! Bunun sebebi, insanın dünyaya gönderilmesinin asıl gayesi, ilim tahsil etmekle tekâmül etmek ve duâ etmektir. Şu hâlde, insan öğretmensiz/öndersiz/rehbersiz kalamaz. Çünkü akıl ve zekâ her şeyi çözmeye yetmez.

• Peygamberler, insan-kâinat, yani eşya ve varlık münasebetlerini, aradaki koordineyi de getirdikleri mesajlarla sağlamaktadırlar.

• İnsan daima kendisinden üstün, akıllı, zeki, ahlâklı, dürüst, doğru, güvenebileceği, günahsız birisini rehber edinmek ister. Peygamber’e inanmayanlar, filozofların veya akıllı geçinen insanların peşine takılır, neticede de dalâlet ve sapıklıklar bataklığında kendilerini bulurlar. İnsanlık tarihinde günümüze kadar akıp gelen iki yol, bu gerçeğe parmak basar. Birinci ve tek emniyetli/huzurlu yol, peygamber yolu. İkincisi de, İlâhî hakikatlere sırt çeviren inkâr, dalâlet ve sapıklık uçurumu…

• Peygamberlere iman olmazsa, insanlık karamsarlığa/ümitsizliğe/bunalımlara düşer, hayatları zindana döner. Ahiret hayatı olduğu gibi, dünya hayatı da peygamberlere imanla aydınlanır.

Dolaylı veya direkt “vahy”in mahsulü olan hadis-i şerifler de binlerce fennî, ilmî, edebî, ahlâkî, içtimâî, siyasî, idarî incelik ve nükteleri, güzellikleri ihtiva eder. Ki, tefekkürden ilme, yemekten içmeye, uyumaktan temizliğe; eğitimden evliliğe, ruh/nefis terbiyesinden tekâmüle kadar hayatın bütün safha ve sahalarına dair Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye’nin ibraz etmiş olduğu mu’cizevî bilgilerdir. Onlar, yüzlerce cilt kitaplarda tasnif edilmişlerdir. Ve asırlardan beri, insanlığa kaynaklık etmektedirler.

• Hukukun, mimarînin, san’atın kaynağı din/vahiy olduğu gibi, teknik ve teknolojinin de kaynağı dindir. İlk Peygamber Hz. Âdem’den (as) son resul Hz. Muhammed’e (asm) kadar gelen 124 bin peygambere vahiy gönderen Hâdi-i Mutlak, insanlığa hem maddî hem manevî hidayet vesileleri / kılavuzlar göndermiştir. Elçilerini manevî ilerleme cihetinde birer imam gönderdiği gibi, yine insanların maddî yükselmeleri suretinde dahi, o peygamberlerin her birisinin eline bazı harikalar verip yine o insanlara birer ustabaşı ve üstat etmiştir. Onlara mutlak olarak uymayı emrediyor…

Bütün medeniyet, yükseliş, mükemmellik ve kültür değerleri, semâvî dinler ve peygamberler eliyle insanlığa hediye edilmiştir. Medeniyet tarihi, insanlığın inkişaf ederek bugünkü durumu bulmasında dinin (vahiy) en mühim bir âmil/unsur olduğunu gösteriyor zaten… Hatta felsefe ve hikmetin içerisinde görünen fazilet, genel güzellik ve ahlâkî değerler, insanî esaslar da, güneşin doğmasıyla ondan yayılan ve aydınlanan gece âleminin nurları gibi, peygamberlik güneşinin doğmasıyla insanlığın fikir ve kalplerinde doğan akisler ve parıltılardır. Hakikatli felsefe ve hikmetin fen ve san’at üzerinde görünen bu ışıkları, Kur’ân güneşinin ve nübüvvet kandilinin insanlık âleminin akislerinden ve cilvelerinden doğmuştur. Avrupa ve Amerika’dan getirilen fen ve san’at da, gerçekte yine İslâm’ın malıdır.

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*