Prof. Mehmet Necati Lugal (1881-1964)

Arap-Fars dilleri ve edebiyatları alanında önemli çalışmalar yapmış, yurtiçinde ve yurt dışında bir çok ilmi faaliyetlerde bulunmuş bilim adamlarımızdandır. İyi bir medrese eğitimi görmüş, aralarında şeyhülislam Musa Kazım’ın da bulunduğu ünlü hocalardan ders almıştır. 1903 yılında başladığı hocalık görevini ve ilmi çalışmalarını vefatına kadar sürdürmüştür. Özellikle İslam Şark klasiklerinin dilimize kazandırılmasında ve istifadeye sunulmasında önemli katkılarda bulunmuştur. Bediüzzaman’ın eserlerini incelemek üzere teşkil edilen bilirkişi heyetinde görev almış, heyetin verdiği rapor Denizli Ağır Ceza mahkemesinin oybirliği ile beraat kararı vermesinde önemli etki yapmıştır.

 

Necati Lugal, 1881 yılında İstanbul’da doğdu. Ailesi aslen Trabzonludur. Babası Hüseyin Hüsnü Efendidir. İlk eğitimini sürdürürken Kur’an-ı Kerim eğitimi de alarak hafız olmuştur. İyi bir medrese eğitimi görerek tanınmış hocalardan ders almıştır. Bunlardan birisi Meşhur şeyhülislamlardan Musa Kazım Efendidir. Kendisinden Arapça ve Farsça’nın yanında İslam düşüncesi ve edebiyatı ile metafizik derslerini de almıştır.

Medrese eğitimini tamamlayan Lugal, 1903 yılında Darulmuallimin’de göreve başladı. Aynı zamanda Bayezid Camii hocaları arasında yer alarak ders verdi. Babası ile birlikte hacca gitti. 1914 yılından itibaren İstanbul’un muhtelif okullarında hocalık yaptı. Mercan İdadisi, İstanbul Sultanisi, Soğuk Çeşme Askeri Rüştiyesi, Kuleli Askeri İdadisi ve Darüşşafaka’da Arapça ve Farsça dersleriyle birlikte dini ilimler dallarında dersler okuttu.

Lugal, Türk öğrencilerine ders vermek üzere 1917 yılında Almanya’ya gönderildi. Buradaki öğrencilere Türkçe dersinin yanında dini dersler de verdi. Bilahare Postdam’a müfettiş olarak gönderildi. Almanya’da bulunduğu sırada Hamburg Üniversitesinden davet aldı. Bu üniversitenin Doğu Bilimleri Enstitüsünde görevlendirildi. Burada Türk ve Fars dili edebiyatı okutmanlığı yaptı. Bu görevini İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı 1939 yılına kadar sürdürdü.

Türkiye’ye dönen Lugal, 1939 yılında Beyazıt Kütüphanesi müdürlüğüne atandı. Bu görevinin yanında kendisine kütüphaneler gurup şefliği de verildi. İstanbul Üniversitesi Kütüphanesindeki yetkililer ile birlikte bir komisyon teşkil etti. Bu görevini sürdürürken Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından Ankara Üniversitesine atandı. Buradaki Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi Klasik Şark Dilleri Kürsüsünde profesör olarak çalışmaya başladı. Bu üniversitenin bünyesinde 1949 yılında kurulan İlahiyat Fakültesinin kuruluşunda emeği geçti. Fakültenin öğretim kadrosunda da yer alarak Arapça ve Farsça derslerini okuttu.

Lugal, 1952 yılında yaş haddinden emekli olduysa da ders vermeye ve hocalık yapmaya devam etti. 1956 yılında tekrar yurtdışına çıktı. Üç yıl boyunca Bonn ve Frankfurt üniversitelerinde misafir profesör statüsünde çalıştı ve bu çerçevede Alman Araştırma Kurumunda Doğu Dilleri ile ilgili bir çalışmanın içinde bulundu. Bu çalışmada Doğu dilleri ile ilgili yazmaların kataloglarının çıkarılması projesinde yer aldı. Arapça eserlerin kataloglarının çıkarılmasında yardımcı oldu.

Yaklaşık üç yıl Almanya’da kaldıktan sonra 1959 yılında yurda dönen Lugal, Türk Tarih Kurumunda çalışmaya başladı. Bu kurumda Doğu dilleri ve edebiyatı uzmanı olarak görev yaptı. Bu görevi kısa sürdü. Çünkü, yaş haddinden emekliliği düzenleyen kanunda değişiklik yapılması ve bu değişiklikle yaş haddinden emekliliğe son veren bir uygulamanın getirilmesi üzerine tekrar üniversite hayatına döndü. Ankara Üniversitesine geçerek İlahiyat Fakültesinde görev aldı. Fakültenin Klasik Türkçe Metinler Kürsüsünde hocalık yapmaya başladı. Bu görevini vefatına kadar sürdürdü.

Profesör Mehmet Necati Lugal, üniversite ve muhtelif yerlerdeki hocalığının yanında belli zamanlarda teşkil edilen ehli vukuf (bilirkişi) heyetlerinde de bulundu ve bu heyetlerin verdiği raporların hazırlanmasında görev aldı. Bilirkişi heyetlerinin görüşlerinin alınması gereken olaylarda bu heyete müracaat eden kurumlar, karar vermede, heyetin verdiği raporları göz önünde bulundurdular. Lugal, Bediüzzaman ve talebeleri ile ilgili rapor veren ehl-i vukuf heyetinde bulunanlardandır.

1943 yılında 126 talebesi ile birlikte Denizli Ağır Ceza Mahkemesine sevk edilen Bediüzzaman Hazretleri ile ilgili kararını vermeden önce bilirkişi heyetine müracaat eden mahkeme görüş istedi. Ankara Ağır Ceza Mahkemesi tarafından bilirkişi heyeti oluşturuldu. Bu amaçla bir araya gelen heyette Profesör Lugal ile birlikte, Profesör Yusuf Ziya Yörükkan da yer almaktaydı. Heyet kendilerine mahkeme tarafından gönderilen eser ve yazışmaları inceleyerek bir rapor hazırladı ve raporu mahkemeye gönderdi.

Bediüzzaman’ın eserlerini inceledikten sonra yazılan raporda; eserlerin ilmi, imani ve Kur’an tefsiri mahiyetinde olduğu görüşüne yer veren heyet, bu eserlerde cemiyetçilik ve tarikatçılığın da olmadığı hükmüne vardı. “Said Nursî’nin yegân yegân tetkik olunan risale ve kitaplarında, halkı, dini ve mukaddesatı âlet ederek devletin emniyetini ihlâle teşvik etmek veya cemiyet kurmak kasdinde olduğunu gösterir bir sarahat, emâre olmadığı…” (Emirdağ Lahikası, 1997, s. 16) ifadelerine yer verildi.

Denizli Mahkemesinin ittifakla verdiği beraat kararı üzerinde bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan raporun da etkisi oldu. Bilirkişi heyetinin raporlarını okuyan, eserler ve yazışmalar üzerindeki incelemelini tamamlayan mahkeme heyeti; söz konusu kişilerin kötü maksat beslemediklerini, hükümete karşı kötü bir maksat beslediklerini belirten savcının iddiasının aksine bir hükme vararak beraatlarına karar verdi.

Uzun bir ömür yaşayan Lugal, disiplinli çalışması, gayreti, alçak gönüllülüğü ve sade yaşantısı ile dikkat çekti. Vefatına kadar çalışmalarını sürdürdü. 1964 yılında Ankara’da vefat etti.

Eserleri

Yurt içinde ve yurt dışında bir çok hizmetlerde bulunan, hocalık yapan, kütüphane çalışmalarında bulunan Lugal, yaptığı telif ve tercümelerle de ilmi çalışmalara önemli katkıda bulundu. Doğu dillerinde yayınlanmış olan bir çok eseri Türkçe’ye tercüme etmek suretiyle insanlarımızın istifadesine sundu. Aydın Sayılı ile birlikte sürdürdüğü çalışmanın sonucunda Farabi’nin “Hala” makalesi ve Tabiat ilmiyle ilgili çalışmalarını tercüme ettirdi. Arapça metinleriyle birlikte yayınlattı. Fatih Sultan Mehmet döneminde kaleme alınmış bazı eserleri, İbn Bibi’nin “Evamirü’l-Alaiyye fi’l-umuri’l-Alaiyye” adını taşıyan eserinin birinci cildini neşretti.

Lugal, tarih ve medeniyetimiz açısından önem arz eden, ancak, yurt dışındaki bazı kütüphane ve müzelerde bulunan kaynak eserlerden bazılarının da basılmasını sağladı. Şark İslam klasiklerinin neşri için de önemli bir çalışma yaptı. Firdevsi’nin Şehnamesi’ni tercüme ettirerek neşretti. Bunun dışında da bir çok klasik eserin tercüme ve neşri için gayret gösterdi. Ebubekir Tihrani’nin Kitab-ı Diyarbekriyye, Nizamettin Şamî’nin Zafernamesi bunlardan bazılarıdır. Bunlardan bir kısmı basıldıysa da henüz basılmayanları da mevcuttur.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*