Profesör cehalet

alt

TGRT’de bir programda “Bediüzzaman” hakkında ipe sapa gelmez ifadeler kullanan bir zat nasıl profesör olmuş anlamakta zorlandım.

Profesör etiketi taşıyan demek, araştıran, soruşturan ve ortaya bir tez koyan alim bir adam demektir.

Çünkü, ilim adamı, “düşünen” kişidir. Alim adam, “bilen” adamdır. Bilmek demek hayatı iyi yaşamak ve iyi insan olmak demektir.

Ama galiba bazen “alim” olurken, “adam” olmayı unutanlar var.

Üstelik bu adam; “ilahiyatçı” olmak gibi bir “titr” taşıyor.

Üstelik bu adam; hızını alamamış İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy ve Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır için “tahtaları kırık” ifadesi kullanmış.

Üstelik bu adam; Risale-i Nur okuyan talebeler için, “İslamiyete dört elle sarılmaları söz konusu değil” iddiasında bulunmuş.

Üstelik bu adam; “Risale-i Nur okudukça İslamiyetten uzaklaştım” iddiasında bulunacak kadar beyni küçük.

Eğer bu adam; Risale-i Nur’u anlamayacak kadar bir anlayış kıtlığı inde ise aldığı diplomalarını gözden geçirmeli.

Çünkü, Mehmet Akif Ersoy’u eleştirmek için Mehmet Akif Ersoy gibi bir dereceye sahip olmak gerekiyor.

Çünkü, Elmalılı Hamdi Yazır’ı eleştirmek için, ancak Elmalılı Hamdi Yazır olmak gerekiyor.

Ve çünkü; Bediüzzaman’ı eleştirmek için “çağın alimi” olmak gerekiyor… “Çağın cahili” olmak değil.

Bu adama bu sözleri üstelik TGRT ekranlarında söylettiren saik nedir bilemem.

Ancak bildiğimiz bir şey varsa, o da, kronik Bediüzzaman düşmanlığıdır.

Ne yazık ki, Bediüzzaman düşmanlığı icat edenler, muhafazakar geçinen başları birer maşa gibi kullanıyor. Üzüntü veren nokta ise, onlar da bu maşalığa “teşne” oluyor.

Bediüzzaman’a dil uzatanlara buradan cevap yetiştirecek değilim. Zaten Üstad Hazretleri’nin hayatı bu densizce söz sarfeden “zat”a en güzel cevabı veriyor.

Mesela diyor ki, “Risale-i Nur’a ve şakirtlerine ilişenler, maskara olurlar.”

Bir diğer eserinde, “Bize ilişenler ahirette şiddetli tokatlar yiyecekleri gibi, dünyada dahi bir kısmı çabuk çarpılır.”

Risale-i Nur Kur’an hesabına ve bu hakikatleri hesabına bütün kainatla alakadar bir hizmettir. Bunu bilmemek zır cehaletin bir göstergesidir.

Burada Bediüzzaman Hazretleri bize bir ölçü veriyor.

Diyor ki:

“Meşrebimiz münakaşa ve münazara olmadığından ve kusurumuzu hakiki olarak gösterenlerden memnun olduğumuzdan, bu meçhul zatın mektubunda üç esasın hakikatini gösterip yanlışını tashih etmek istedim” diye cevap vererek o tashihatları yaparken, bize de bu ölçüler ışığında nasıl davranmamız gerektiği noktasında bir yol gösteriyor.

Bediüzzaman Hazretlerine ve Risale-i Nur’a dil uzatmak kimin haddine!

Küçük insanlar, büyük insanlara laf atarak büyüyemezler. Büyüdüklerini sananlar, aslında ne kadar küçüldüklerini göremeyecek küçülürler.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*