Protein kaynağı dostumuz: Fasulye

İnsanlığın tanıdığı ilk gıdalardan birisi olan fasulyenin, anavatanı orta Amerika ülkeleri olan Meksika, Peru ve Guatemala olduğu, göçler sonucu Amerika’ya, oradan İspanyol denizciler tarafından 1500 yıllarında Avrupa’ya ulaştırılmış ve en sonunda İspanyol tüccarlar, fasulyeyi Afrika ve Asya’ya taşıyıp, tanıtmışlardır.

Baklagillerin en tanınmışı olan fasulyenin 1000’den fazla çeşidi bulunmaktadır. Fasulye, taze ve kuru olarak tüketilen, önemli bir gıda maddesi olup, bol karbonhidrat ve protein ayrıca başta demir olmak üzere birçok mineral ile B grubu vitaminleri ihtiva eder.

İnsanın büyüme, gelişme ve sağlık olarak hayatını sürdürebilmesi için, gerekli olan besin gruplarından birisi olan proteinler, organizmamızın % 16’sını teşkil eder. Proteinler hücrelerin temel taşlarından biridir. Vücut proteinlerinin meydana gelebilmesi, kurulan İlâhî denge sonucu hayvan ve bitki kaynaklı besinlerin bileşimindeki proteinlerin beslenmeye ilâve edilmesiyle, sağlıklı bir hayat sürdürülebilir. Vücudun protein ihtiyacı et, süt, yumurta gibi hayvan kaynaklı gıdalardan karşılandığı gibi, genelde tahıllarla baklagillerin karışımı sonucu elde edilen düzenlenen beslenme, elzem olan protein maddelerinin karşılanmasıyla daha dengeli olur. Bu nebatî protein kaynaklarının en zenginlerinden birisi de harika fasulye nimetidir.

Koruyucu ve besleyici değeri yeteri kadar takdir edilemeyen fasulye “vücutta düzen sağlamaya, kolesterolü kontrol etmeye ve belli kanser risklerini azaltmaya yardımcı olan, çözünebilir ve çözünmez lifleri ihtiva eden, hem protein hem lif (fiber) açısından zengin birkaç sebzeden biridir. Fasulyeler potasyum, magnezyum, manganez, molibden ve B vitamini açısından mükemmel bir kaynaktır. Kara fasulye gibi daha koyu renkteki fasulyeler, aynen erik ve yaban mersini gibi, ANTOSİYANİN adlı antioksidan bileşenleri açısından zengindir. Aslında en çok antioksidan ihtiva eden 20 yiyeceğin dördü fasulye türleridir. Fasulyeler, bağırsak fonksiyonlarını harekete geçiren lifler açısından zengin olduğu için, uzun yıllardır kabızlığa çare olmaktadır.” 1

Anadolu insanının asırlardır klâsik beslenmesinde, ön sıralarda yer alan fasulye, yeteri kadar değerlendirilemeyip, faydalanılmadığı, artan fast food beslenme anlayışı ve yeni nesil ev hanımlarının % 40’ının başta fasulye, nohut gibi bakliyatları pişirebilme becerisinden uzak yetişmelerinden anlaşılmaktadır. Halbuki yüksek lif oranı ile taze yeşil fasulye ve her mevsimde bulunabilen kuru fasulye nimetinin, insan sağlığının korunmasında üstün değeri bulunmaktadır. Diğer yiyeceklerden daha fazla ve düzenli olarak, fasulye tüketen insanların sağlıklı hayat seviyeleri, daha kaliteli ve uzun olabileceği, beslenmesine önem veren şuurlu tüketicilerce bilinmektedir. Fasulyeyi her şekliyle sık tüketenlerin, hiç tüketmeyenlere göre obezite oranları daha az olduğundan, böyle problem yaşayanların, fasulye nimetinin bu üstün özelliklerinden faydalanmaları gerekir.

Sağlığın dostu ve koruyucusu olan fasulyenin, kalp damar sağlığı açısından değerli destekleri, yapılan araştırmalarla kesin sonuçlarla anlaşılmıştır. “Arizona Eyalet Üniversitesi’nden araştırmacılar, diyetlerine benekli fasulye (Barbunya benzerleri) ekleyenlerin toplam ve LDL kolesterol oranlarında belirgin düşüş olduğunu keşfettiler. 25 yıl boyunca dünya çapında 16.000 orta yaşlı erkeğin beslenme şekillerini gözlemleyen bir araştırma, kalp rahatsızlığı riskinde % 82 oranındaki büyük bir düşüşün, yüksek oranda bakliyat (bu diyetlerde fasulyeler esas yiyecektir.) tüketimiyle yakından alâkalı olduğunu keşfetti. Yaklaşık 10.000 yetişkin Amerikalıyı kapsayan bir çalışma, çözünebilir lif ihtiva eden yiyecekleri en çok yiyenlerin (günde en az 21 gram lif), günde 5 gram ya da daha az yiyenlere oranla, kalp rahatsızlığı riskinde % 50 düşüş olduğunu gösterdi. Diyabet hastası olan insanların günde 50 gram lif ihtiva eden diyetle beslenenlerin hem kan şekeri, hem de insülin oranları daha düşük çıkmıştır.” 2 Bu araştırmalar dikkate alındığında, fasulyenin kalp damar sisteminin dostu ve koruyucusu olduğu anlaşılmaktadır.

Yeşil fasulyenin, zeytinyağlı veya etli, biberli, domatesli olarak pişirilmesi ve sık sık tüketilmesi, organizmada hücre yenileyici, karaciğer ve böbrek sağlığını destekler. Sindirim sistemi faaliyetlerini koruyarak, düzenler. Kuru fasulye her mevsimde etli, etsiz, zeytinyağlı piyaz şeklinde tüketilmesi, “Onu yeme, bunu yeme, peki ne yiyelim?” diyenlerin başvuracağı büyük bir nimet ve ilâç bir gıdadır. Fasulyenin içi, dış kısmı ve yaprakları şifa kaynağıdır. Asırların halk tecrübelerine dayanan, halk tababeti uygulamaları, birçok hastalığın çaresi olarak, nesilden nesile tavsiye edilmiştir. Eski tıp kaynaklarında insanların, fasulye nimetinden faydalanmalarının bazı örnekleri şu şekilde sıralanabilir. Fasulye yapraklarının kaynatılmasıyla elde edilen su, romatizma, siyatik ve böbrek hastalıklarının tedavisine destek verir. Bu çayın hazırlanması ise: Bir avuç fasulye yaprağı, bir litre suda 5 dakika kaynatılır, elde edilen sudan 1 bardak alınır ve 1 bardak normal su ilâve edilir. 10 saat bekletilir, hafif ısıtıldıktan sonra, günde 1 defa içilir. Kuru fasulye tanesinin böbrek görünümünde yaratılması, böbrek hastalıklarına şifa olacağına dair ilâhî bir şekillendirme ve işaret olduğu zikredilmiştir. “Fasulye kapçıkları kuru veya taze halde kaynatılıp içildiğinde, karaciğer yetersizliğini tedavi eder, beden ve zihin yorgunluklarını geçirir. Vücudun güçlenmesini sağlar, idrar tutukluğunu giderir, albümini düşürür. Kalp ve böbrek faaliyetlerini kuvvetlendirir, kalp çarpıntılarına fayda sağlar. Pankreası çalıştırır, kan şekerini düşürüp, insülin üretimini dengede tutar. Böbrek taşı oluşmasını önler, olan küçük böbrek taşlarının düşürülmesine destek verir. Gut hastalığına da faydalıdır. Kuru fasulye, sürmenajda (aşırı zihin yorgunluğu) ve ruhî bunalım halinde sinir sistemini güçlendirmede faydalıdır.” 3

Hastalıkların tedavisi ve şikâyetlerin ortadan kaldırılması, belirlenen makul ölçüler içinde alınan fitoterapik (bitkilerle tedavi metodu) sebzelerle sağlanabileceği, dünyanın her tarafındaki tıp çevrelerinde kabul görmektedir. En son yayınlanan bilgiler çerçevesinde “taze fasulyenin vücudun çalışmasını, gelişmesini ve tamirini sağladığı konusunda, Uzakdoğu kaynaklı pek çok yayın vardır. Uzakdoğulu uzmanlar, genç-ihtiyar herkese taze fasulyeyi tavsiye ediyorlar. Taze fasulyenin, pankreas bezini, böbrekleri, karaciğeri ve kalbi kuvvetlendirdiği, albümin ve şeker hastalığında çok faydalı olduğu bildiriliyor.”4

Sağlığımızın idamesi için, taze ve kuru şekilleriyle fasulyenin her türlü yemeğini yaparak, sık sık tüketmek kendimizin ve yakınlarımızın vücut sağlığına en büyük yardımlardan biri olacaktır.

SAĞLICAKLA KALIN

Feyzullah Ergün

Dipnotlar:
1) Dr. David GROTTO, Hayat Kurtaran 101 Yiyecek, s. 132 Martı Yayıncılık.
2) Age. s. 133.
3) Tahsin YALAZ, Şifa Reçeteleri, s. 154, Hikmet Neşriyat 2001.
4) Prof. Dr. Hüseyin NAZLIKUL, Detoksu Keşfet, s. 196, Alfa Basım Yayım 2012.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*