Pusulanın içindeki ciğerler

Dostluk, var olanla, var gününde olmaz ya. Dostluklarda aranılan ölçü, evvelâ samimilik, hasbilik; karşılıklı sadâkattir, güvendir.
Bu kimsenin niceliği ve niteliği, samimiyetinin ardından gelir.

Bir defa, dost kimseler, birbirinin kokusunu almalı; dostluğunun varlığına inanmalı.

Dost dostla oturur kalkar, sohbet eder, yer içer, paylaşır; zor gününde, birbiriyle kaynaşır. Bu kimse, ister âlî ister hâlî; ister berduş, ister bihuş olsa da…

Öyle ya, o, bir insan.

Çünkü ona, “dostum” demiş, bir kere!

Dostluk üzerine ne çok şeyler yazılmadı, neler çizilmedi ki?

Bugün bizde, sizlere, nükte varî bir dostluğu arz edelim.

Konu, neyzen, şair Tevfik Kolaylı ya da toplumda yaygın bilinen adıyla Neyzen Tevfik ile arkadaşı arasında yaşanan bir anekdot.

Herhangi bir düzenli hayatı olmadığı gibi; -otuzlu yıllarda kısa bir süre bağlanan aylıktan başka- hiçbir geliri de olmayan; hayatını, çoğu zaman İstanbul’un çeşitli hanlarında geçiren Neyzen Tevfik.

Enteresan hâllerinden bir sahne:

Bir gün, bir ciğerci dükkânının önünden geçerken, parası olmadığı hâlde içeri dalar ve iki porsiyon ciğer yer ve ardından da, garsonu çağırarak parasının olmadığını, sonra vereceğini söyler. Konu şef garsona intikal eder. Şef garson ise bunu kabul etmez, “Ya parayı ödersiniz ya da bugün bulaşıkları siz yıkarsınız” der.

Neyzen: “Öyleyse arka sokakta bir dostum var, bir pusula yazayım da ona götürün. O parasını verir” der.

Şef garson, “Tamam ben giderim” deyip, tarif edilen yere varır. Görüştüğü adama: “Efendim, bu pusulayı size Neyzen Bey gönderdi” der. Neyzen’in dostu, pusulayı okuyunca tebessüm eder ve kaç porsiyon yediğini sorar.

Garson, “Efendim, iki porsiyon yedi” der. Dost, üç porsiyon ciğer parası vererek; “Bir porsiyon daha yesin” der.

Şef garson bu cömertlik karşısında meraklanır ve sorar.

“Efendim para önemli değil, biz de karşılarız; yeter ki pusulada ne yazdığını söyleyin.”

Zaman olur, fenâlardan güzel kelâm sudûr eder.

Bediüzzaman’ın, “Fena ve fâni bir adamın, güzel ve baki sözü” cümlesiyle ifade ettiği gibi.

Velhâsıl; Neyzen’in dostu, pusulayı uzatır.

Pusuladaki yazı, topu topu bir beyitten ibarettir:

“Dağladı ciğerci, ciğerimin yarısını

“Ciğerparem, veriver, ciğercinin parasını.”

Vay be!

Hemdem olmak, her hâlde, böyle olsa gerektir.

Birbirine bazen ciğerinin, bazen de değerinin bedelini ödetir, dostlar.

Bu kimse, neyzen de olsa, tamburî de olsa…

Yeter ki dost, “dost” olsun; dostluklar daim olsun, kaim olsun!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*