Ramazan beni geçmişe taşır

Bütün geçmişim bugünlerin toplamından ibaret…

Hiçbir günü “Bugün çok dikkatli yaşayacağım ve geçmişime farklı anlar ekleyeceğim” diye yaşamadım.

Sanırım hiç kimsenin böyle bir uğraşı olmamıştır.

 

İnsan hayatın içinden geçip gider. Giderken arada bakar. Gördükleri ise hızlı geçen bir trenin içinden gördüğü kadardır.

Ve bu kadar hızlı geçenlerin içinden bazı anları yakalayıp, diğer güne taşımak ister. Bunu yaparken de ellerinin çizildiğini fark eder.

Zira hiçbir şey bugüne dündeki gibi gelmez.

«

Meselâ varolduğum müddetçe yanımda olmasını istediğim kişilerden biridir annem… Yıllardır birlikteyiz, ama ben annemi hep bu haliyle hatırlarım.

Benim annem beş yaşında da aynı idi şimdi de aynı. Sadece fotoğraflarda değişti.

Aranızda var mıdır? Annesinin gençlik halini hatırlayıp, “Annem de bayağı yaşlanmış?” diyen.

Ben annemi hep genç bir kadın olarak gördüm.

Sadece resimlere bakınca değişen bir şeyleri fark ettim.

Nedendir bilmem anneler çocuklarının gözünde hep aynı. Değişen ve büyüyen sadece biziz…

Artık biliyorum annelerin yaşı yok.

Ama babam…

Babam öyle değildi…

Zaman onu yeterince yordu, yaşı ilerledikçe yüzüne hep bir işaret bıraktı. Hatıraları yüzündeki çizgilerde saklı sanki. Saçlarındaki beyazların her birinin bir hatırası var, ancak çoğu hatıra ilk çocuk olmam sebebiyle bana ait…

Velhasıl babalar yaşlanırken, anneler ne gençleşiyor ne yaşlanıyor…

Tanıdığımız ilk gün gibi bakıyorlar bize.

«

Derken en güzel hatıralarımın çocukluğumda kaldığını fark ediyorum.

Taşıyamadığım, tutup geleceğe getiremediğim masumluğumun içinden göz kırpıyorlar.

“Ben küçükken…” diye başlayan cümleler bile gözlerimin içine bilmediğim bir şeyler bırakıyor.

Ve ben anlatırken dalıp gidiyorum.

Büyümek güzel, şikâyetçi değilim yaşımdan ve yaşadıklarımdan. Hele anne olduğumdan beri, büyümenin ne kadar lezzetli olduğunu fark ediyorum.

Ancak hatıralar saklandıkları yerlerden firar edip geliyor bugünlerde.

Ramazan bunu bana hep yapıyor nedense…

«

Derken en güzel Ramazanlarımın çocukluğumdan kalma olduğunu söylemek isterim. Ve Ramazan çocuklara çok yakışıyor, tıpkı çocukken bana da yakıştığı gibi.

Sahura kalkmak için yalvarışlarım geliyor aklıma. Kıyamayınca annem, gözlerimi açıp “Yakaladım sizi” derken ki sevincim.

Öğlene kadar tuttuğum oruçlarım. Üç öğlenden bir oruç çıkarışım.

“Bir gün tam tutarsan orucunu, seni sırtımda taşırım” diye söz veren annem ve kimse görmesin diye kapının arkasında yediğim ekmeğim.

Tadı damağımda kalan lokmalarım.

Ramazan beni hep çocukluğuma taşır.

Siz de çocuklarınıza büyüyünce, çocukluklarına taşıyacakları bir Ramazan yaşatın.

Eğer hâlâ yaşatmadıysanız… Çünkü çocukluğumdan kalmadır, Ramazan’daki mutluluğum.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*