Ramazanla gelen rahmet ve bereket

Âlemlere rahmet olan Kur’ân ayındayız. Batıdaki “Potansiyel Müslümanlar” İlâhî mesajı arıyor. Fecr-i kâzip midir, Fecr-i Sadık mıdır? Zamanı tam kestiremiyoruz. İlim, irade, kader Allah’ın elinde.
Allah’ın rahmetinden ümidimizi kesmiyoruz. Bu gufran ve af ayında, cemaatimiz ayakta ve faal! Naşiri efkârımız gazetemiz Yeni Asya, sadâkatle hizmet etmeye ve müjdeli haberler vermeye devam ediyor. Ramazan Sayfası manevî havayı terennüm ettiriyor. Öte yandan, İslâmın en büyük şeairlerinden olan Ezan-ı Muhammedî’nin (asm) Batı dünyasındaki, birçok merkezinde alenî olarak okunmasını gazetemizden öğreniyoruz. Gazetemizin bu konudaki son haberleri; İtalya ve Kanada’da ezanın alenî okunmasıdır. Rabbimize sonsuz şükürler! Hayal bile edemediğimiz bu günleri de bize gösterdi. Duâ edelim, insanlık büyük gaflet uykusundan uyanıp Kur’ân’ı anlamaya ve sarılmaya devam etsin inşallah. Amin!

Evet, ilmî ve resmî açıdan “pandemi” olarak isimlendirilen halk lisanıyla da karşılığı “salgın” olan bu olayın insana bakan ve kadere bakan birkaç yönü var.

Bunları özetle şöyle sıralayabiliriz:

1. Sokağa çıkma yasakları, teknoloji ve bilimin hadise karşısındaki âcizliği, ekonomik kriz ve getirdiği psikolojik bunalım! Toplumda büyük bir endişe ve tedirginlik oluşturmuş durumda.

2. Kâinatın manevî kalbi Kâbe’nin ve birçok ülkede camilerin ibadete veya cemaate kapanması elbette bir dinî musîbet! Mabedler çoğu yerde boş, mahzun ve öksüz kaldı! Olayın hoş olmayan yüzü!

3. Salgından dolayı vefat edenler, ölümler! Halk deyimiyle: “ölümün yüzü soğuk!” Bütün vefat edenlere Allah’tan rahmet yakınlarına baş sağlığı ve sabır diliyoruz. Ölüm, hiçlik, yokluk olmadığı gibi, aynı zamanda bu musîbetten dolayı vefat edenler için büyük bir de müjde olduğunu da hatırlamak gerek. İslâmın rahmeti olan bir gerçek var ki; Kur’ân ve hadislerin müjdesiyle manevî şehidlik mertebesi kazanma! Müslüman ve akıllı olmak şartıyla, sıtma, sarâ, veba, ciğer hastalığı, baş ağrısı gibi bulaşıcı hastalıklardan ölenlerin de manevî şehid olduğu müjdesini hatırda tutmak lâzım. İnşallah bu musîbetten vefat edenler de bu mertebeye nail olurlar. Allah’tan ümit kesilmez.

Ama diğer taraftan, ibretli ve düşündürücü yönü ise; iman sahiplerinin biraz uyanması ve teyakkuz halleri! Evlerde cemaatleşme olayı, manevî cami ve mescide dönüşmesi önemli bir kazanç!

Aile fertleri arasındaki birliğin yeniden oluşması bereketin nişanesi. Ramazan’ın şiarlarından; sahur, iftar, Kur’ân tilâveti, duâlarla kâinatın süslenmesi manevî miski amber ve çiçeklerin açması! Kitap okumaların canlanması, kütüphanelerin hatırlanması kaybedilen değerlere bir dönüş! Sınırlı da olsa, ciddî bir öze dönüş ve kendini sorgulama başladığına şahit oluyoruz.

İnternetin manevî hizmetlerde ağırlıklı olarak devreye girmesi bir kazanç! Ülkede ve dünyanın her yanından ehli hizmetin, her gün, duâ, Kur’ân, Risale-i Nur, hadisi şerif, münacaat, Cevşen okuma faaliyetleri sanal âlemi de Nurla ışıklandırıyor. İstifade edip katkıda bulunan ve paylaşanlara ne mutlu!

Kaybolan irtibat geleneğini, büyüklerin ve hastaların gönlünü alarak, onları ya ziyaret ya da telefonla hal hatır sormaların tekrar canlanması.

Tefekkür ve tevekkül dünyasındaki hareketlenme, ibret ve ders almaların yaygınlaşması.

Akıl, kalp, ruh, his âlemi ve bütün azaların Kur’ân’la buluşup, sünnetle süslenme gayretleri.

“Musîbetlerin, bir kader kamçısı olduğu inancı, yaratana sığınma şuurunun ihya olması. Musîbetin, gülerek “küçültülüp değişebileceği, zarardan faydalı hâle getirme inancının yeşermesi.

Helâket ve felâket asrı, iyi niyetlerle “harikalar asrına dönüşüp rahmet yağmurlarını getirebilir.

Tarih, büyük sıkıntı ve felâketlerin neticesinin daimî saadet tablolarının dönüştüğünün şahididir. Cennetâsa baharlara gidecek yollar çoğu zaman dikenli ve taşlıdır. Bu mâniaları aşacak güç ise; tahkikî bir iman, sağlam bir irade ve sönmeyen bir ümit, kesilmeyen bir gayret ve cömert bir hamiyettir.

Ramazan ayı, şeytanlarla bir savaş mevsimidir. Bu manevî mevsimin bütün insanlığa manevî bir canlılık kazandırması niyazımızdır. Kur’ân’ın Nuruyla, günahlarımızdan arınma, toplu nedamet ve münacaat günlerinin artması arzumuzdur. Tevbe, tevekkül, ihlâs, samimiyet ve şükürle, kaderi inciten hatalardan uzak kalma temennimizdir.

Gıybet, nefret, kin ve öfkeden uzak bir haleti ruhiyeye girme zamanını iyi değerlendirmek gerek. Yaratana ve manevî değerlere sarılma anını sürdürmek gerek.

Verilen İlâhî mesajı doğru algılayıp doğrularda buluşmaya çoğaltmak gerek.

Asıl musîbetin dine gelmemesi için müteyakkız davranmayı hayata nakşetmek gerek!

Cenab-ı Hak bütün mü’minleri ve insanlığı manevî ve dinî, her türlü felâket ve musîbetlerden muhafaza etsin. Âmin.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*