Referandumdan önce demokrasi

altMeşhur fıkradır.

Padişah vezirine; savaş için hazırlıklara başlamasını emreder. Vezir ise, emr-i şahaneyi baş üzre kabul ettikten sonra, ordunun bazı ihtiyaçlarından bahsederek, acele davranmamasını tavsiye eder Hünkâra… Padişah ihtiyaçları sorunca, vezir sıralamaya başlar: Efendim, evvelâ barut yok deyip devam etmek isterken Padişah sözünü keserek; gerisini saymaya gerek yok Lala, der… Evet, Türkiye’nin hali de savaş hazırlığındaki ordunun barutsuzluğundan farklı değil bugünlerde… Demokrasisini yalnızca sandığa indirgeyen kadrolar, tek adam için sokağa dökülmüşler. Yargı bağımsızlığını ortadan kaldırıp hukukun üstünlüğüne inanmayanlarla Türkiye, demokrasilerin nadiren başvurduğu referandumla rejim değişikliğine gitmek istiyor. 15 Temmuz sonrası uygulanan OHAL’in korkulu atmosferinde, demokratik bir uygulamadan bahsetmek mümkün mü? AKP’nin babası kabul ettiğimiz millî görüş kadroları bile üzerlerindeki dehşetli baskılardan şikâyet ediyorlarsa, Kemalistlerin dışındakilerin hal-i pürmelâlini varın siz düşününüz.

Türkiye nereye gidiyor? 1982 Anayasasının yanlışlarını bahane ile devleti kaosa sokanlar, yeni rüşvetlerle halkın bir kısmını hipnoz etmeye çabalıyorlar.

ADALET BAKANI VE ALMANYA

Hukukun üstünlüğü söz konusu olduğu zaman yönünü Avrupa’ya çeviren dünya milletlerine rağmen, AKP’liler kendi hukuklarını AB’ye dayatmaya kalkıştılar. Binlerce skandal ve hukuk cinayetinden sorumlu olması lâzım gelen Adalet Bakanımıza Almanya ikaz işaretini yakınca, hemencecik “faşist“ oldu. Tam sosyalist bir devrimci edasıyla Almanya’ya faşist diyen Bakanımızın şu üslûbunu Avrupalı Bolşeviklerden mi, yoksa İsraillilerden mi aldığı merak konusu. 28 Şubat sürecinde Atatürkçülerin baskılarından Almanya’ya sığınanların bugün aynı ülkeye faşist demeleri tarihin tersyüz edilmesi değil mi?

AKP’nin kafasındaki sistemin hayal mahsulü olduğunu biliyorlar. Belki de bir yerlerden gelen hipnozlarla iktidar sürelerini uzatmak istiyorlar. Fakat dünyamızın içinde bulunduğu şartlar buna asla müsaade etmiyor. Özellikle Almanya’nın; Merkel’e rağmen hem kendi halkı, hem de AB adına ortaya koyduğu tepkiyi AKP doğru okuyamazsa, Rusya ile yaşadığını burada da yaşayacaktır.

YANLIŞ POLİTİKALARLA GELİNEN YER

Herkesi suçlayan tepkili bir ruh hali, genellikle beklentilerine kavuşamayan hırslı insanlarda ortaya çıkar. Suriye savaşının faturasını bize yüklemeye çalışan Suudilerin Ankara Büyükelçisinin beyanını okuduktan sonra, AKP’nin şu dünyada yapayalnız kaldığı iyice ortaya çıktı. Dört yanımız düşmanlarla çevrili, kurmaylarına göre. Saymaya her halde gerek yok. Ve nihayet Rusya da bizi “sattı” Suriye’de… Hiç kimse yanlış politikalarla bu hazin sona gelindiğini itiraf etmiyor. Ve maalesef AKP idaresi, yanlışların murakabesini yapabilecek kadrolarını da dışlayıp karşısına aldığından bundan böyle onlardan makul bir duruş, ifade veya toplumsal barışa götürecek bir üslûp beklemek mümkün görünmüyor.

Şu merhalede en makul olanı, ülkeyi dış müdahalelere maruz bırakacak şu referandumun iptal edilmesidir. Eğer ille de yapılacaksa, bu felâketi HAYIR’la durdurup hükümeti tekrar millî mutabakata mecbur etmemiz en hayırlı tercih olacaktır, kanaatindeyiz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*