Referansımız Nurlardaki ölçüler

Aslî işimiz iman Kur’ân hizmeti… Aktif siyaset ile alâkamız olmadı, olamaz…

Yerine getirmekle yükümlü olduğumuz vazifelerimizi ihmal edip, erteleyip, fiilî siyasete bakmadık, merak etmedik… Fiilî siyaseti, kudsî hizmetlerimize mani olan malayani, afakî, zararlı meşgaleler bildik. Aşk-ı merakla bakmadık günümüz siyasetinin ayak oyunlarına… Çünkü ucu dışarıda idi, ecnebilerin elinde idi bizdeki siyasetin… İpin ucu yabancı ellerde olunca, irademiz, insiyatimiz devre dışı kalıyordu çoğu zaman… Böyle olunca çoğu zaman belki de farkında olmadan, ifsat komitelerinin tehlikeli tuzaklarına düşebilir veya onların yanlışlarına ortak olma ihtimalini göz önünde bulundurduğumuz için günümüz siyasetinden hep uzak durmayı tercih ettik.

Yine günümüz siyasetinin yalan, hile ve aldatma üzerinden yapıldığını, tarafgirlik ve inatla iç içe olduğunu, çoğu zaman da şeytanı melek; meleği şeytan gördüğünü bildiğimizden üstlendiğimiz kudsî hizmetlerimizin bir gereği olarak, böyle çirkin ve tehlikeli bir siyasetten uzak durmayı elzem gördük.

Aynı şekilde günümüz siyasetinin ehl-i din arasında olması şart olan ve hizmetlerimizin esaslarıdan olan ihlâsı, kardeşliği, şefkati, merhameti zedelediğini; bunların yerine riyakârlığı, kini, düşmanlığı, ihtilâfları ortaya çıkardığını gördüğümüz için böyle bir siyasetin içinde bulunmanın hem kendimiz, hem de kudsî dâvâmızın selâmeti açısından zararlı olacağını düşündüğümüzden fiilî siyasetten hep uzak durduk.

Ve sonuç olarak, günümüz siyasetinin sanal, aldatıcı cazibesine kapılan bazı insanlar, bazı çevreler, necatı, ferec ve fütuhatı siyaset alanında görseler de, biz aynı kanaatte değiliz. Biz milletin hastalığının iman zaafı olduğunu, çarenin de ancak imanı, inancı takviye olduğunu, bunun için yüz elimiz de olsa ancak iman hizmetlerine kâfi geleceğini bildiğimizden, ferec ve fütuhata mani olan siyaset cereyanları ile iştigali lüzumsuz ve zararlı görüyoruz
Fiilî siyaset ile ilgili tavrımız, duruşumuz prensip olarak böyle… Ancak bizim bir de kudsî hizmetlerimizi alâkadar eden, doğrudan veya dolaylı olarak hizmetlerimizi ilgilendiren, siyaset alanı ile ilgili yaklaşımlarımız, prensiplerimiz var. Kaynağını, menşeini Risale-i Nur’dan aldığımız, adına siyasî-içtimaî meseleler dediğimiz bu düstur ve prensipler geçici, günü birlik siyasî mülâhazaların çok ötesinde asırlara ışık tutan, sağlam, cihanşümul, isabetli prensip ve düsturlardır. İşte biz mecbur kalınca, bu düstur ve prensipler çerçevesinde siyasete bakıyoruz.

Elbette bu ülkede yaşayan her vatandaş gibi bizim de belirli bir siyasî görüş, düşünce ve tercihlerimiz var. Bu görüş ve tercih tesbitlerinde bilindiği gibi yegâne referansımız Risâlelerdeki ölçü ve esaslardır. Ve bu yöndeki tespit tercihlerimiz günü birlik siyasî çalkantılara, konjonktürlere, zaman ve zemine göre değişmez.

Tercihlerimizde siyaseti dinsizliğe ve dinin yüce değerlerini siyasî emellerine âlet ve basamak yapmaya çalışan siyasî kadroların karşısında olmak ve onları ikaz edip yol göstermek gibi kesin bir prensibimiz var. Adına menfî siyaset dediğimiz bu tarz siyasetlerin dine dindarlara verecekleri ve verdikleri zararlar da ortada. Yine bir elinde siyaset topuzunu tutarak, dine hizmet edeceğim niyetiyle yola çıkan siyasî kadrolara da itibar etmiyoruz. Çünkü böyle bir tavır eşyanın tabiatına aykırıdır.

Bu meyanda Nurlardaki ölçüler çerçevesinde, mesleğimize yakın bularak, reylerimizle destek verdiğimiz siyasî kadrolara da bir taraftan gerekli tenkit, tavsiye ve ikazlarımızı yaparak yol göstermeye çalışırken; bir taraftan da muvaffakiyetleri onlara nokta-i istinat olup, duâlarda bulunuruz.

Referans olarak kabul ettiğimiz, en doğru, en isabetli siyasî ölçü ve prensipleri istifademize sunan Bediüzzaman’ın bu tesbit ve tavsiyelerine uymak, bizim için önemli bir vecibedir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*