Risale-i Nur dairesinde yeise yer yoktur

Yeis, ümitsizlik, karamsarlık, bedbinlik gibi manaları ifade eder.

Ümidini kaybeden bir insan ise, her şeyini kaybetmiş demektir. Özellikle inanç noktasında ümitsizliğe düşenler, işledikleri günahlara bakarak “ben çizmeyi aştım, artık Allah beni affetmez, artık benim kurtuluşum yok öyleyse ben de şu fani hayatta istediğim gibi yaşayayım, öldükten sonra nasıl olsa Cehenneme gideceğim, hiç değilse dünyanın tadını çıkartayım” gibi düşüncelere kapılır. Zaten şeytanın ve nefsin istediği de budur.

“Arkadaş! Amele ve tâate muvaffak olamayan azabdan korkar, yeise düşer…” 1 İşte yeis hastalığının en büyük sebebi. Demek ki Allah’ın emirlerini yerine getirmeyi, kulluk vazifesini yapmayı başaramayanlar, yapmadıkları vazifelerinden dolayı azab çekeceklerini düşünerek yeise kapılırlar. Çünkü, Yeis kalbinde yer ettikçe, ümidi kesilir, korkusu artar, bu fasit daireden bir çıkış yolu aramaya başlar. Bulabildiği tek yol ise, ahiretin ve hesap gününün olmamasını arzu etmektir.

“Böyle bir me’yusun gözüne, dinî mes’elelere münafî edna ve zayıf bir emare, kocaman bir bürhan görünür. Böyle birkaç emareyi elde eder etmez, diğer emarelerin saikasıyla ilân-ı isyan ederek İslâm dairesinden çıkar.” 2 Böylece güya bu fasit daireden çıkış yolunu da bulmuştur. Ama yaptığı, deve kuşu misali başını kuma gömüp, böylece hakikatlerden kurtulduğunu zannetmektir. Kısacası yeis, insanı küfre götüren en tehlikeli yollardan birisidir.

Bu tehlikeli hastalığın teşhisini koyan Bediüzzaman, tedavi yollarını da gösteriyor. Yeis hastalığına düşenler, Allah’ın rahmetinden ümit kestikleri için bu fasit daire içinde kıvranıp dururlar. Halbuki, onlara bir çıkış yolu gösterilse, bir ümit ışığı yakılsa, kurtulmaları sağlanabilir. İşte Risale-i Nur, böyle insanların kalbinde ümit ışığı yakıyor, onları içinde bulundukları labirentten çekip çıkarıyor.

“De ki, Ey nefislerini israf etmiş (ne- fisleri aleyhine haddi aşmış) kullarım. Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Muhakkak, Allah bütün günahları affeder. Şüphesiz. O Gafur ve Rahîmdir.” 3 İlâhî müjdesini hatırlatarak, nefislerinin ve şeytanın oyununa gelen böyle bedbinleri ümitsizlikten kurtarıyor, bu Âyetin merhemi ile yeis marazının yaralarını tedavi ediyor.

Yeis, insanın şahsî hayatını mahvettiği gibi, toplumların sosyal hayatı için de büyük bir illettir. Yeis batağına düşen toplumlar, istibdata müsait hale gelirler. “Yeis, mâni-i herkemâldir. ‘Neme lâzım, başkası düşünsün!’ istibdadın yadigârıdır.” 4 Görüldüğü gibi ümitsizlik, bütün iyiliklerin, güzelliklerin ve mükemmelliklerin önündeki en büyük engeldir.

Allah’ın rahmetine zıt olup, rahmetten mahrumiyete sebeptir.

Risale-i Nur’u anlayarak okuyanların hiçbir zaman yeise ve karamsarlığa düştükleri görülmemiştir. Bediüzzaman Hazretleri hayatı boyunca maruz kaldığı bütün mahrumiyetlere rağmen, bir kere olsun ümitsizliğe kapılmamış, etrafına da hep ümit ve şevk aşılamıştır. “Zaman âhir zamandır, gittikçe fenalaşacak.” diyenlere karşı, “Neden dünya herkese terakkî dünyası olsun da, yalnız bizim için tedennî dünyası olsun? Öyle mi? İşte ben de sizinle konuşmayacağım. Şu tarafa dönüyorum, müstakbeldeki insanlarla konuşacağım.” diyerek, yüzünü istikbale çevirmiş, gelecek nesilleri yeis marazından kurtarmaya çalışmıştır.

Risale-i Nur ise, tam bir ümit çağlayanı gibidir. Gerek şahsî hayatının, gerekse sosyal hayatın zorlukları karşısında acze düşen bir insan, Risale-i Nur’un hangi eserini açıp bir parça okusa, tam bir ümit ve şevk ile dolacaktır. Kendi geleceğinden, ülkenin ve İslâmiyetin geleceğinden endişe duyanlar, muhtaç oldukları şevk ve teselliyi, Nurlar’da bulacaklardır. Risale-i Nur okundukça insana yaşama sevinci verir. Kalbindeki yeis ve karanlığı ortadan kaldırır.

Dipnotlar:

1. Mesnevî-i Nuriye. 2. age.
3. Zümer, 39/53. 4. Divan-ı Harb-i Örfi.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*