Risale-i Nur diline şahs-ı manevî olan ‘biz’ kavramı ve sorumluluğu

nejat-erenRisale-i Nurları “özel bir okuma programı” çerçevesinde tefekkürî olarak okuyunca çok farklı hükümler ve neticeler çıkıyor.
Bu yazımızda Külliyatta geçen ve Nur Cemaati ile Risale-i Nur şahs-ı manevisinin gaye ve amacını ibretli bir şekilde açıklayıp târif eden ‘biz’ kavramı ve ifadelerinin temsil ettiği makam üzerinde bir tefekkür turu yapmaya çalıştım. Çıkan neticeyi istifadeye sebep olabileceği kanaatiyle can dostlarla paylaşmak istedim. Buradaki ‘biz’ ifadeleri iç daire için bir nefis muhasebesi ve sorumluluk, dış daire için bir tarif, beyan ve açıklama makamındadır.

İşte; “Nur Cemaati ile Risale-i Nur şahsı manevisinin” Külliyattaki ‘biz’ ifadesindeki bazı hikmetli cümleleri:

“Biz bütün kuvvetimizle dahilde ancak âsâyişi muhafaza için müsbet hareket edeceğiz.”

“Biz inâyet-i İlâhiyeye itimad edip sabır içinde şükretmeliyiz.”

“Biz dünyaya bakmıyoruz.” “Biz ehl-i dünyanın dünyalarına karışmıyoruz.” “Biz ehl-i imanla kardeşiz.”

“Biz hizmetle mükellefiz.” “Biz ne siyasetle, ne idare ile asla alâkası olmayan, yalnız dindar, saf halk kitlesiyiz.”

“Biz inâyet-i İlâhiye altındayız ve bütün meşakkatlere karşı kemâl-i sabırla, şükürle mukabele etmeye azmetmişiz.”

“Biz istemiyoruz ki dünya siyaseti bize bulaşsın. Biz Kur’ân hizmetkârları ve Nurcular, daima Kur’ân hakikatlerini muhafazaya çalışmışız. Mümkün olduğu kadar dünyaya ve siyasete bakmamaya mesleğimiz bizi mecbur ediyor. Biz Nur şakirtleri, Üstadımızın hizmetinde ve mesleğinde bulunduğumuzdan, siyasetlerle alâkamız yoktur. Bize işkence edenlere, siyaseti asabiyetle dinsizliğe âlet etmelerine mukabil, biz de siyaseti dine âlet ve dost yapmakla bu vatan ve milletin saâdetine çalışmışız.” “Bizim tesanüdümüz herhangi bir dünyevî ve siyasî gaye ve işe mâtuf değildir. Bizlere her zaman Kur’ân hakikatlerinden ders vermiş, siyasetle alâkadar olmamızı şiddetle men etmiştir. Bizlerin siyasî bir maksatla alâkamız olmadığı, bütün mahkemelerde tebeyyün etmiştir.

“Biz madem inâyet altındayız; elbette kemâl-i sabır içinde şükretmeliyiz. Biz ne kadar meşakkat çeksek, yine ucuzdur. Biz Nur şakirtleri, ancak mânevî Âl-i Beytten sayılabiliriz.“ “Biz Nur Talebeleri hem idareye, hem âsâyişe, hem vatan ve milletin saadetine çalışıyoruz. Biz tecavüz edemeyiz.”

“Biz vazifemizi yapmakla mecbur ve mükellefiz. Onun vazifesine karışmayız.” “Bizi muvaffak etmek ve halka kabul ettirmek ve muarızları kaçırmak ise, o vazife-i İlâhiyedir.”

“Bizden zarar tevehhüm etmek divaneliktir.”

“Bize ilişenler, anarşilik ve belki komünistliğe zemin ihzar ediyorlar. Bize tecavüz eden hadsizdirler. Bize tecavüz edilse, Nur gösteririz. Bize ezâ ve cefâ edenlere karşı hiçbir talebemin kalbinde zerre kadar intikam emeli beslememesini ve onlara mukabil Risale-i Nur’a sadâkat ve sebatla çalışmalarını tavsiye ederim.” “Bize düşmanlık da etse, mesleğimizce mukabele edemeyiz.”

“Bizim her derdimize ilâç olan Risale-i Nur’la meşgul olanlarda, sıkıntı hastalığı ya yok veya pek azdır.”

“Bizim iştigal ettiğimiz vazife-i zaruriye-i insaniye ise, herkese her zaman ciddî alâkası var.”

“Bizim Kur’ân’dan aldığımız hakikatler güneş, gündüz gibi şek ve şüphe ve tereddüdü kaldırmadığını, yirmi seneden beri “Acaba zındık filozoflar buna karşı ne diyecekler ve dayandıkları nedir?” diye nefsim ve şeytanım çok araştırdılar. Hiçbir köşede bir kusur bulamadıklarından sustular.”

“Bizim şirket-i mâneviyemizde büyük kazançlar edeceklerini rahmet-i İlâhiyeden niyaz ederiz.”

“Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Bize ve merakımıza, dairemiz içindeki ezvak-ı maneviye ve envar-ı imaniye kâfi ve vâfidir.

“Bizler birbirimize lüzum olsa ruhumuzu feda etmeye hizmet-i Kur’âniye ve imaniyemiz iktiza ettiği halde, sıkıntıdan veya başka şeylerden gelen titizlikle hakikî fedakârlar birbirine karşı küsmeye değil, belki kemâl-i mahviyet ve tevazu ve teslimiyetle kusuru kendine alır, muhabbetini, samimiyetini ziyadeleştirmeye çalışır.”

“Bizler imkân dairesinde bütün kuvvetimizle Lem’a-i İhlâsın düsturlarını ve hakikî ihlâsın sırrını mâbeynimizde ve birbirimize karşı istimal etmek, vücup derecesine gelmiş. Bizler bu kudsî yolda Kur’ân ve iman için her şeyimizi fedaya seve seve hazırız.”

“Bizler ki, Elhamdü lillâhi teâlâ, âhiret kardeşiniz, Kur’ân hizmetinde âciz hizmetkârınız, esrar-ı Kur’âniyenin beyanında, eşşükrü lillâhi teâlâ, “Ashab-ı Kehf” gibi musahibiniziz.”

“Bizler, bize zulmedenleri, bizi himaye eden ve Risale-i Nur’da istihdam eden Rabbimize havale ediyoruz.”

“Bizler, kusurumuzu görene ve bize bildirene -fakat hakikat olmak şartıyla- minnettar oluyoruz, “Allah razı olsun” deriz.

“Bizler, ölüme karşı Nur-u Kur’ân ile cidaldeyiz.”

Son nefese kadar bu “biz” dairesinde manevî mücahedeye devam etmek ümit ve temennisiyle.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*