Risâle-i Nur; herkese aynı uzaklıkta değil, herkese aynı yakınlıktadır

Image

Risâle-i Nur’u anlatmaya çalışan nice kalemler vardır. Risâle-i Nur’un mahiyetini kavramak isteyen nice okurlar vardır…

Bu yazı herhangi bir araştırma yazısı değildir. Geniş bir zaman dilimine yayılan, apaçık gözüken, duygu, düşünce ve aklın ittifak ettiği bir noktadan ibaret olarak yazılmıştır.

Gençleri ahlâksızlığa, imansızlığa itecek ve gençleri geçici heveslerle azdıracak nefsi emmâreye mukabeleyi önleyecek büyük tahşidât var.

Özellikle üniversite gençliği büyük tehlike altında. Namaz kılacak bir yer bulamayan üniversiteliler, aklımıza geldikçe üzülmemek elde değil.

Yoksa üniversitede okuyan gençler dinsizliğe mi itilmek isteniyor? Gençler öğrenimlerini sürdürebilmeleri için inançlarından taviz mi vermek zorundalar?

Böyle olunca Türkiye’deki özgürlük ortamı sadece bir taraf için ve ‘bazı insanların hayat felsefesine uyum sağlamak ve gençleri kafese sokmak için’ şeklinde algılanıyor.

Herkesin özel bir yaşantısı vardır. Madem özgürüz, laikiz! O halde laiklik bir tarafa meyilli olmaz… Laiklik, din ve vicdan hürriyetinin teminatı olmalıdır. İşte Üstadımız ve onun eserlerini okuyanların inanç özgürlüğüne karşı yaptıkları tecavüze rağmen, Cenâb-ı Hak bu asrın insanlarına Risâle-i Nur medreselerini nasip etti.

Bu insanlar, fen-ilimle ve akıl-kalp yoluyla münevver, okumuş üniversite gençliğinin bu hizmetlere sahip çıkmasına vesile oldu.

Namazlı, abdestli, alınlarında secde nurlarıyla, o fuhşiyattan, günahlardan uzak, adeta yeryüzünde gezen melek yüzlü insanlar gibi dinimizi, tarihimizi, mukaddesatımızı ve özümüzü unutmamış bir nesli Cenâb-ı Hak bizlere nasip etti.

Kendi malı gibi hakikatlere sahip çıkan, bu fani haram lezzetlerin sonunun sonsuz bir elem ve azap olacağını gören nice nesiller yetişti…

Bir ateist, Hıristiyan veya Yahudi olsun kimsenin diniyle, diliyle, rengiyle, meşrebiyle uğraşmayan nesiller, herkesi insan olarak görüp, Kur’ân ve iman hakikatlerini bu asrın insanlarına duyurmaya çalışmışlardır. Bu “Nur”(cu) insanlar, müsbet hareketle yola çıkmışlardır.

Ve şunu biliyoruz, Üstad Hazretlerinin diğer âlimlerden farkı; bu asırda cihad-ı maneviye için; muhabbetle, diyalogla, akılla, ilimle ve fikirle yola çıkmasıdır. Onun için şu hakikatler tamamen akla münhasır değil, aklımızın yanında kalbimize, ruhumuza, fıtratımıza gayet derecede uygun hakikatlerdir.

Üstad Hazretleri, geçmiş asırların müceddidleri gibi bu asırdaki tecdid vazifesini, hâlâ da şahs-ı mânevîsiyle devam ettiriyor ve bu bir silsile-i nuraniyedir. Emaneti geçmiş müceddidlerden almıştır. Abdulkadir-i Geylani, Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî, Mevlânâ Halid-i Bağdâdî gibi…

Tek kelimeyle özetleyecek olursak; Risâle-i Nur, herkese aynı uzaklıkta değil, herkese aynı yakınlıktadır.

O halde sonuna dek haykırıyoruz ve diyoruz ki:

“Ekilen Nur tohumları çiçek açıyor ve açacaktır.”

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Allah razı olsun, Risâle-i Nur; herkese aynı uzaklıkta değil, herkese aynı yakınlıktadır. Başlık bile güzel..

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*