Risale-i Nur vasıtasıyla aramadan, yorulmadan dinimi öğrenme ve yaşayabilme imkânı buldum

Lüleburgaz Yeni Asya Gazetesi İlçe temsilcisi Necmi Karakuş ile Risale-i Nurlar’ı, Risale-i Nurlar’da geçen ağaç ve nebatat kavramlarını konuştuk

Necmi Karakuş kimdir, kısaca kendinizi tanıtır mısınız ?

1959 yılında Kırklareli Pınarhisar ilçesinin Sütlüce Köyü’nde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. Tarım Bakanlığı’nın değişik il ve ilçe Teşkilâtlarında Ziraat Teknisyeni ve Ziraat Teknikeri olarak 25 yıl çalıştıktan sonra emekliye ayrıldım. Şu anda Lüleburgaz’da ikamet ediyoruz. Evliyim.

Risale-i Nurlar’la nasıl tanıştınız hayatınıza nasıl bir yön vermiş, anlatır mısın?

1977 yılında öğrenimimi tamamlayıp 1978’de sizin gibi ilk memuriyetime Muş’ta başladım. Kaderin cilvesi siz askerlik cihetiyle Muş’tan ayrılırken ben de o tarihte göreve başladım. Otuz sene sonra memuriyet icabı Kırklareli’nde tekrar sizinle bir araya geldik. Bu girişten sonra asıl soruya bir geçiş yapayım.

Öğrenciliğim hayatımda boşluklar, cevapsız sorular ve doyamadığım nimetler ile geçti. Memuriyetimin ilk gününde Risale-i Nurlar’ı meslektaşım olan Sohbettullah Candar ve Turan Kamacı vasıtasıyla tanıdım. Risale-i Nurlar’ı tanımamda en etkili faktör kişilikleri, beşerî ilişkileri, arkadaşlıkları benim üzerimde müsbet manada etkili oldular. Derler ya ilk intiba çok önemli. Daha sonra Risale-i Nurlar hakkında konuşmalarımız onların sabır ile bıkmadan usanmadan tanıtım ve izahları beni etkiledi ve çok farklı olduklarını gördüm.

Bazen soracağım soruları sormadan Risale-i Nurlar’dan okuyup da görmem benim merakımı ziyadeleştirdi. Cenab-ı Allah’ ın merhametiyle; aramadan, yorulmadan Dinimi öğrenme ve yaşayabilme imkânı buldum, belki de anne-babamın duâlarıyla bu nimeti bana nasip eyledi. Cenab-ı Allah’ a binler şükürler olsun.

Risale-i Nurlar ile bu dünyadaki herşeyin bir vazife üzere gönderildiğini, yaratıldığını anladım. İnsan olarak benim de bir vazifemin  olduğunu anladım ve en güzel izahını Risale-i Nurlar’da buldum. Bu sorumluluğumu yerine getirerek mutlu olabileceğimin tatmin edici izahlarını buldum. Maneviyatımı besleyen bu doyurucu, tatmin edici izahlar ile kâinatın yaratıcısının kâinattaki tasarrufunun ne kadar mükemmel işlediğini anladım. Hikmetlerini görür, düşünür, anlar oldum.

Ayrıca Risale-i Nurlar’ı okuyanların iman hakikatlerini anlamak, İslâmiyeti yaşamak ve anlatmaktan daha önemli hiçbir meselelerinin olmadığını gördüm. Kendi aralarındaki ilişkilerdeki ittihad, samimiyet ve tabiî davranışları, iman hakikatlerinde sabırlı, sebatlı oluşları, fıtrî olarak direkt yüreğe dokunmaları, her türlü soru ve sorunumu söyleyebileceğim ve cevap bulabileceğim kardeşliği göstermeleri Risale-i Nurlar’ın nimeti olarak kendini gösterdi. Hayatımın anlaşılabilir manasını anladım ve gördüm.

Necmi Bey; ittihad ve samimiyetten bahsettiniz, sizce ittihad nedir, açıklar mısın?

İttihad olmaz ise fıtrat korunmaz, mizac korunmaz. Fıtrat paylaşım istiyor bunu yapamazsınız. Risale-i Nurlar Elhamdülillah ittihadımızı muhafaza ediyor, burada azamî irtibatımızı muhafaza ediyor, teknolojiyi kullanarak derslerimizi de aksatmadan yapıyoruz. Bir nimet eğer birine ikram edilirse başkasının lezzetlenmesiyle daha fazla mutluluk verebiliyor. Bir yükün taşınmasında bir başkasının yükünüze omuz vermesinde de ittihad etmiş olmanın lezzetini yaşatır. Birilerini yanında düşünmek, yaşama sevincidir. Bu adeta bir enerji kaynağıdır, Cenab-ı Allah’a (cc) kulluğa da motive ediyor..

Necmi Bey; Risale-i Nurlar’da ağaç, nebatat, çiçek gibi kavramlar sıkça geçiyor. Bediüzzaman Hazretleri, tevhit, haşir ve insanlıkla özdeşleştirerek misaller vermiştir. Bir tarım uzmanı olarak bir değerlendirme yapar mısın?

Bir ağacın fizyolojik yapısı çekirdekten başlar, fidan olur, ağaç olur, dal olur, yaprak verir, çiçek açar ve nihayetinde çiçek ağacın semeresi olan meyve teşekkül eder. İşte buna iki mana ile bakılabilir. Biri mana-yı ismi, diğeri mana-yı harfidir. Eğer meyve ağaç verdi ve meyvenin saniine bakılmazsa o zaman mana-yı ismi olur. Oysa ağaca mana-yı harfiyle bakmak gerekir. Çekirdekten ta meyveye kadar geçen bütün safhalara bir hikmet eli ile zuhur ettiğine nazar etmek gerekir. Çünkü her bir nebatat, ağaç adeta birer ilham ve tefekkür kaynağıdır.

Kur’ân’ı Kerîm’de mealen: “Bitkilerin her birinde düşünen bir insan ve toplum için ibretler vardır” (Şuara, 17-9) Keza, “İncir ve zeytine and olsun” (Tin, 95/1) Âyetiyle de yüce Mevlâmız yemin edilerek ağaçlara değer vermiştir. “Cenab-ı Hakk’ın mâsivâsına, yani kâinata mana-ı harfiyle ve onun hesabına bakmak lâzımdır. Mana-yı ismiyle ve asbab hesabına bakmak hatadır. (Mesnevî-i Nuriye s. 91)

Mana-yı harfiyle bitkilere bakınca yapraklarıyla, çiçekleriyle, ve meyvesiyle Allah’ın varlığına şahadet ederler. Ağaç ve nebatat haşre de birer delildirler.

Risale-i Nurlar bu konuyu çok orijinal bir tarzda izahı ile adeta haşir meydanının sokaklarında gezdiriyor. Her mevsimin kendine özgü bir tarzı ile tefekkür ehline hatırlattıkları oluyor, adeta lisan-ı halleriyle söyledikleri çok sözleri oluyor. Her bitki hasad edildiğinde tohumları toprağa girdiğinde tekrar filiz verip aynen her şeyiyle hayatlanması öldükten sonra dirilişe numune oluyorlar. Yaklaşan bu kış ayları, kefen misali kar örtüsünün altına giren bütün özellikleri tohumlarında saklanmış bitkiler, her yıl ilkbaharın gelmesi ile hayata başlayan bitkilerin yeniden diri-lişlerinin örnekleri ile doludur.

Hayvanlar âleminde de uyanmaları ile adeta tekrar dirilmeye birer misal olmaları, bizlere tekrar diriltileceğimizi müjdeliyor. Bizlere mürşidlik ediyorlar. Bizlerin de sevgimize mazhar oluyorlar. Risale-i Nurlar bizim kâinata bakışımıza mana kazandırmıştır. Adeta her şey beni oku diyor. Bana mana-i harfiyle nazar et diyor. Benim üzerimde işleyen hikmet El’i gör diyor. Herşeyin doğumumdan hayat tarzına, ömründen tut yaradılış maksadına dikkat edildiğinde üzerinde bir El’ in hikmet ile işlediğini göreceksin diyor. Burada hikmetleri görmen senin huzurun için diyor ve öyle de oluyor.

Hülâsa bu mevzuyu Bediüzzamanın Şuâlar’da buyurduğu şu sözü ile bitirelim: “Bir tek çiçekte bir ismin cilve-i cemâlini gördüğün gibi, bahar dahi bir çiçektir. Ve Cennet dahi görülmedik bir çiçektir.”

Bir Tarım uzmanı ve aynı zamanda meslektaşım olarak Türkiye ve dünya tarımı arasında bir mukayese yaparsan tarım yönünden durumumuz nedir, anlatır mısın?

Türkiye tarım alanında; bahçe bitkileri başta olmak üzere, tarla bitkileri üretimi de, hayvancılık ta, deniz ürünleri üretimi de, arıcılıkta dünyada hiçbir ülkede eşi benzeri olmayan imkânlara sahiptir. Bu imkânlara vasıflı işgücünü de katabiliriz. Cenab-ı Allah memleketimize bu güzel imkânları ihsan etmiştr. Nimet Allah’ındır, o zaman şükür de O’na mahsustur. Çok şükür.

Efendim tarımda mukayesede; kıyaslamaya alacağımız ülkeler tabi ki en son teknoloji ile piyasa ekonomisini iyi uygulayanlar olunca buradaki başarıları hem kalite, hem de verim üreticinin kazancına müsbet manada yansıması tabiî oluyor. Haber alma ağı her alanda olduğu gibi tarımda da etkili olmuş, adeta Dünyanın neresinde yenilik varsa haberdar olunmuştur. İş uygulamaya gelince ülkemizin her yerinde aynı seviyeyi göremiyoruz. Sebebi, sermaye gerektiren bu yenilikler daha ucuz ve ulaşılabilir alanlarda lokal olarak kalmış. Eğer iyi bir plan ve program yapılabilirse Ülkemiz geneline yayabiliriz. Bu da her bölgenin hatta yerleşim yerinin konum özelliğine uygun bitki ve benzeri üretim çeşidi tesbit edilip pazarlanabileceği alanlar da programa alınarak üreticilerin daha somut görülebilir bir yol haritasına ihtiyacı var.

Üreticiler en son teknolojiye, bilgi ve ekipmana ulaşma konusunda imkânları kullanabiliyor. Bu üreticinin maddî imkânlarına bağlı. Üreten kesim olarak çiftçi kazanacağına inandığı alanda yapacak olduğu uygulamayı en son teknoloji ile yapabilme kabiliyetine sahiptir. Bu uygulamaların yaygınlaşması üreticinin alım gücüne etkili tamamen pazarlayabilme ile üretim masrafları ile ilgilidir.

Yani ülkemiz çiftçileri teknolojik bakımdan yeterli bir donanıma sahip olamıyorlar. En son gelişmeleri önemsiz görmeleri veya iletişim kuramamaları değil. Tamamen gelirlerine bağlı olarak mevcut ile iktifa ederek üretimlerine devam etmeye çalışıyorlar. Üretim alanları azaltılarak veya sabit kalarak üretim miktarının aynı kalmasına hatta azalmasına sebep oluyor. Bu da Ülkemize bazı ürünlerin dışarıdan getirilmesi ile kendini gösteriyor.

Tekrar başa dönersek asıl gayemiz Risale-i Nur hizmetidir. Malûmunuz son bir seneden beri dünyanın muzdarip olduğu koronavirüs hastalığından Türkiye ‘de ağır bir şekilde etkilenmiştir. Bu  arada bölgenizde ki hizmetlerin akışından kısaca bahseder misiniz?

Koronavirüs vazifeli bir asker olarak her dünyaya gelen gibi ömrü bitince gidecek bir mahlûk olarak vazifesini yapacak ve gidecektir. Bizler hikmete binaen kurallara uyup hijyen, maske ve mesafe kurallarına riayet ederek hizmetlerimize şevk ve heyecan ile devam diyoruz.

Derslerimizi normal zamanlardaki gibi Salı ve Cuma günleri internet aracılığı ile yapıyor, Gazetelerimizi bayilerden alıyor dergi ve diğer yayınlarımızı da takip edip alıyor azamî irtibatımızı sağlıyoruz, Elhamdülillâh.

Bana röportaj imkânı verdiğiniz için çok teşekkür ederim.

Biz de size teşekkür ederiz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*