Risâle-i Nur ve termal sıcaklığı

Termal enerjinin belki de en fazla mazhar olduğu ve kullanıldığı topraklar bu güzel ülke. Hemen hemen yurdumuzun her tarafında şifa veren çok kıymetli kaplıcalarımız var. Sıcaklığıyla ünlü. Her türlü derde devâ olabilecek bu hazine kaynaklarını lütfeden Allah’a binlerce şükürler olsun.

Risâle-i Nurlar da tıpkı bunun gibi Türkiye’yi kucaklayan, sarmalayan bir sıcak hareketin adı ve tatbikatıdır. Bunca haksızlığa ve kanunsuzluğa rağmen, bunu yapanlara kin, düşmanlık ve hınç beslemeden birlikte yaşamayı ve düşünmeyi başarabilmek az bir hadise değil elbette.

Bundan sonra Risâle-i Nur talebelerine düşen en büyük görev, bu hakikatleri toplumda ve bireysel olarak yaşayıp tatbik etmek; yetkili ve etkili kişilere düşen görev ise bunlara saygı duyup haklarını kabul ve tasdik etmek olmalıdır. İnanmayabilir, sevmeyebilir, kıza da bilir. Ama saygı duyup saldırmaması gerekir.

Ülkenin var olan ve emniyet ve asayişi için lâzım olan bu en kıymetli enerji ve manevî varlığına lakayt kalmak, bunu görmezden gelmek, hele de bu noktadan sonra o­nu zararlı görüp düşman kesilmek izahı olmayan mantık dışı bir şeydir.

Bu sıcaklık âlem-i İslâmiyeti de, âlem-i insaniyeti de kaplamış durumdadır. Dünyanın gündeminde olan bir yüksek hakikate bazıları arkasını dönse ne yazar ki! “Gözünü kapayan ancak kendisine gece yapar.” Güneş gibi hakikatlere göz kapamak akıllı bir insanın yapacağı iş değildir.

İnsanlığın mutluluğu ve refahı için inzâl edilmiş, vahyedilmiş ve gönderilmiş İlâhî ferman Kur’ân-ı Kerim ve o­nun tebliğcisi merhamet peygamberi Hz. Muhammed’in (asm) getirdiği kanun, emir ve yasakların sıcaklığı asırları kucaklamıştır.

Risâle-i Nurlar bu ulvî hakikatlerin, bu zamanda, bugünün insanına orijinal hakikatlere uygun bir şekilde takdimi ve sunumudur. Mesajları bir termal kaplıca suyu sıcaklığındadır. Anne şefkati konumundadır. Sevginin, aşkın, merhametin, şefkatin o sıcak atmosferinde ve kıvamındadır.

Dışlayıcı değil kucaklayıcıdır.

İtici değil, cezbedicidir.

Kuşatıcı, çekici, usandırmayan, yabanî düşmeyen bir hal arz eder.

İnsanı cezbeden ifadelerin kaynağı olan bu eser külliyatından istifade etmek, her şeyden önce bireylerin kendilerine yardım etmeleridir.

Bu sıcaklığı başkalarıyla paylaşmak başlı başına bir mutluluk formulü ve lezzet kaynağıdır.

Bu sıcaklık havuzunda yüzmek maddî ve manevî kirlilikten azade olmaktır.

Bu değerleri bulup ihtiyacı olanlarla paylaşmak da, şu an bu değerli eserlere muhatap olanların vebal borcudur.

Bu sıcaklığı yıllara, yollara, dağlara, ovalara, kıt’alara ve muhtaç gönül topraklarına ekmek ve yeşertmek ümit ve temennisiyle.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*