Risale-i Nur´da kavramların, manaların farkı ve derinliği

altRisale-i Nurlardaki kavram ve ifadeleri tam olarak, yerli yerinde anlamak, yorumlamak ve ifade etmek çok dikkat ve özen isteyen ve atlanmaması gereken bir konudur. Bu özel bir alan haritası niteliğindedir ve eserlerde geçtiği şekliyle “künhüne vakıf olmakla” alakalı ciddi bir meseledir. Onun için hakikatleri doğru şekliyle anlamalı, anlatmalı ve çok dikkatli okunmalıdır.

Batı edebiyatı ve sanatında, özellikli de dil alanında ince ayrıntıları, nüansları anlatan, izah eden özel sözlükler vardır. ‘Thesaurus’ (dısaures) adı verilen bu özel çalışma kitaplarında, o dile yabancı olanlar için, aynı anlama gelen ama aralarında ince nüans farkları olan kelimelere dikkat çekilir. Birinin diğerine tercih edilmesi gereken bu tür kelimelerin anlam haritalarına yer verilir ve bir anlam haritası çizilir.

Meselâ, üçü de eskimişliği ifade ettiği halde, tamamen farklı yerlerde, farklı amaçlarda kullanılması gereken “eski”, “bayat” ve “köhne” kelimelerini ana dili Türkçe olmayan birisi, aradaki farkı birbirinden ayıramayabilir. Thesaurus’lar (dısaures) (eş anlamlılar sözlüğü) bu noktada “dışarıdan” bir okuyucuya yardımcı olurlar. Meselâ “bayat” kelimesinin “tazenin” zıt anlamlısı olduğunu belirterek, “köhne’nin” gerekirse “modern’in” karşıtı olarak kullanıldığını göstererek, dile veya konuya yabancı olan birine, dilin ana hatları, mantalitesi ve kapsamını anlatan ana kültür örgüsüne ulaştıracak ipuçları verir.

Risale-i Nurların da;  bu tarzda okuyucusuna Kur’ânî bir dilin ipuçlarını verdiğinin farkını fark ettirmek lâzım. Bu yolla Risalei Nurlara yeni başlayan, zaman içersinde aşina olan her Risale-i Nur okuyucusu bu farklı kavram ve mantaliteyi sahip olup kavrayabilsin. Eski alışkanlıkları bırakarak yepyeni ve farklı bir manevi iklime giren bir şahıs artık: “tesadüf” kelimesini değil, şuurlu olarak; “tevafuk” kelimesini kullanmaya başlar.

Deprem gibi fıtrî (tabi) afetleri anarken “felâket” ifadesi yerine; “musibet” ifadesini tercih eder. Neden? Çünkü  ‘Tesadüf’” faili belli olmayan bir işi, “’tevafuk” ise şuurlu bir eli ve kaderce takdir edilen bir külli iradeyi temsil ettiği için. Bu iki kelime arasındaki “iman” ve “imansızlık” inancının farkına varmanın işaretidir de ondan! ‘ ‘Musibet’ kelimesi ise; terbiye etme iradesini, kâinatın sahibinin ikaz ve hiddetini, dolayısıyla Rabbül Alemini hatırlatır. “Felâket” ise, bir kaos ve başıboşluğun karşılığıdır.

Bu bakımdan, Risale-i Nur içinde misal olarak kullanılan bazı tabirler, düşünceye rehberlik edecek bir kararlılıkla ve kasıtla seçilip kullanılmıştır.

Örnek olarak kullanılan kelimeler, temsil ettiği asıl kavramın nüanslarını birebir karşılar, okuyucuyu halî ve vicdanî boyutun derinliğine götürün hakiki bir muhatap haline gelecek esaslı ve güvenli bir pusula gibi olur.

Sözler’de kullanılan “iki adam”lı temsilî hikayelerde, birinci ve ikinci adamların özellikleriyle ilgili konunun anlaşılması için anahtar rolünde ifadeler kullanılmıştır. Meselâ, Birinci Söz, “mağrur” ve “mütevazı'” adamlar etrafında başlar, metnin her noktasına “gurur” ve “tevazu” ekseninde farklılıklara atıflarda bulunulur. Okuyucu böylece zihnen konuyu anlamaya hazırlanır. Böylece baştan metne daha kolay nüfuz edebilme, verilen mesajı daha yakından izleyebilme kolaylığını kavrar.

İkinci Söz’de “hodbin” ve “hüdabin” olarak nitelenen “iki adam”ın macerası  değişik ama birbirine zıt duran sıfatlarla diğer sözlerde de tekrar eder gider.

Bu sahada önemli bir konu Tabiat Risalesi’ndeki “kalem” ve “matbaa” benzetmelerinde yaşanır. Aynı şekilde Yirmiikinci Söz’de sık sık tekrarlanan “sikke,” “hatem,” “turra” kelimelerinin nüanslarının açılmasıyla, bunlara sırasıyla denk gelen “hayat,” “zîhayat,” “ihya” kavramlarının ayırımlarını daha kolay anlamak mümkün hale gelir. Bilmeyenlerin üstün körü bir bakışla aynı anlama geldiği düşünülebileceği bu önemli kavramların arasında, Risale-i Nur müellifinin işaret ettiği nüanslara dikkat etmek gerekiyor.

Tabiat Risalesi’nde “matbaa” ve “kalem” benzetmelerine güzel bir örnekler verilmiş. Matbaa ve kalem kelimeleri arasındaki anlam ve fonksiyon farkları çok güzel ifade edilmiş. Matbaada yazdırılan yazının dolaylı yollardan, araçlar ve vasıtalarla yazıldığı açıklanır. Kalemle yazmada ise, yazıyı yazan doğrudan, aracısız, bizzat yazar. O zaman “’Yazan”,  yani ‘Kâinat Kitabı’nın Kâtibi Vahid’dir. Her şeyi o yazdığı gibi, her bir şeyi de, araya birini koymadan, tek tek ve bizzat kendisi yazmaktadır. Yani, ‘Zat-ı Ehad ve Samed’dir.

Matbaada her harf doğrudan yazarın elinden çıkmaz. Buna rağmen, kalemle yazan her harfi özel olarak, ayrıca yazar. Yani, “Ehad” olma sıfatı hakim ve aktiftir. Tek bir şeye gösterdiği özen, ilgi, ihtimam, ustalık ve hassasiyeti, başka her şeye de gösterir.

Matbaada yazılanlar ise klişeleşmiş tekrarlardan ibarettir. Sonra yazılanlar daha önceki yazılanların kopyalarıdır. İradesi sınırlıdır. Oysa kalemle yazanın iradesi her harfte vardır. Bir önce yazdığı harf, bir sonra hangi harfi yazacağını belirlemez; her harfi yalnız onun iradesi belirler. Yani bizzat takdir, belirleme ve irade etme onun emri, bilgisi ve ilmiyle olur. Her bir zerre Onun “kader kaleminin” ucundadır. Yaratışında- yazışında- tekrarlama ve kopyalama olmaz. Kâinatta O, her an “yeni bir yaratış”  şe’n ve faaliyeti üzeredir.

Cenabı Hakkın; “Rahman” ve “Rahim” isimleriyle, “Vahid” ve “Ehad” isimlerindeki derin ve farklı manaları bu tür farklı anlamlara örnek gösterebiliriz. “Vaad” ve “Vaid” isimlerini, “Manayı Harfi” ve “manayı ismi” tabirlerinin farklı anlamlarını ve konumlarını, Allah’a “inanmanın” başka, “inkâr etmemenin” çok daha başka olduğunu ancak Risalei Nurun o kudsî ve manevi iklimine nüfuz edenlerin anlayıp, fark ederek kavrayabileceğinin altını çizelim.

Bu kısa misallerden daha büyük, geniş, çarpıcı misal ve örneklerini bütün Risalei Nur Külliyatının her yanında görmek mümkündür. Cenabı Hak hakkıyla okuyup, anlayıp, istifade etmeyi başta aciz nefsimiz olmak üzere layık olanlara nasip etsin. (Amin)

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Aslında kelimeler düşünce dünyamızın ve hayatı okuduğumuz zihninizin temel birimi olma cihetiyle kullanımları manaları ve seçimleri pek önem arz ediyor..

    Geniş manada kelimeleri bilen varlığın hakikatini sanki daha ziyade derinden anlama yoluna gidebiliyor..

    Mevlam bizleri dostluğuna gidecek şekilde yaşatsın,
    Firdevs Cennetlerine sevdiklerimizle kavuştursun..

    Selametle

Kâşif-i Kâinat için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*