Risale-i Nurlar kimseye ‘şunu elde et de gel’ demiyor

Her Kur’ân tefsirini tefsir yapan şahısların ilmi kadar bir özelliği vardır ve bu öne çıkar… Veya kalbi, indi ve aklî gibi vasıflarından birisi veya ikisi yazılan tefsirde hâkimdir…

Bazı tefsirler ise; Hz. Ali’nin (ra) Celcelutiyesi gibi veya Abdülkadir-i Geylani’nin (ks) Evrad-ı Kudsiyesi gibi ilhamen yazdırıldığı tarzda kalbe getirilen ve sünûhat nev’inden yazdırılan şekildedir…

Risale-i Nurlar ise hem akla hem kalbe hitap eden veya ikisinin de mezcedildiği akıl ile kalb arasında bir yol takip eden manevî bir tefsirdir… Bu şekliyle manevî, derin, ince ve ve nükteli bir ilimdir…

Yapanlara ve okuyanlara; manevî bir elektriklenmeyi zamanımız lisanıyla ve anlayışıyla; yüksek, derin ve ince bir iletişimi sağlar, gerçekleştirir… Nasıl ki vücudî varlığından ancak faydalanabilmek için kullandığımızda haberimizin olduğu, hissettiğimiz ve kabul ettiğimiz maddî elektrik gibi… Risale-i Nurlar’ın da varlığı tesiri ve nurlu neticeleri vardır… Çünkü Risale-i Nurlar manevî bir elektriktir…

Bugün hayatımızda küçük bir çocuğun elektrikli bir alet veya cep telefonu veya oyuncaklarıyla nelere kâdir olduklarını müşahede ettiğimiz gibi… Cenâb-ı Hakk’ın müellifine avn ve inayetiyle, ihsan ve ikram ettiği Risale-i Nurlar’la da Kur’ân-ı Hakîm’in özellikle; hasta, garip, zalim ve dalâletalud, küfr-ü mutlakın hücumlarına, hedef olmuş, asrımıza bakan vecihleriyle her türlü imansızlık ve inançsızlıkla, inkârla manevî bir elektriklenme ve iletişimle ilmimiz olmasa da, basit fikirli de olsak başa çıkabiliyor, meseleleri halledebiliyor, sorulan dinî, ilmî, imanî sorulara cevaplar verebiliyoruz… Yeter ki manevî bir elektrik hükmünde olan Risale-i Nurlar’ın düğmelerine okumak, ulaşmak suretiyle basabilelim ve anlamaya çalışalım…

Evet muhakkik bir âlim istemiyor Risale-i Nurlar… Belki Risale-i Nurlar’ı okuyanlar zamanın muhakkik bir âlimi olabilirler…

Zamanın dâhisi çocuklarımızın iletişim yoluyla her bir fiile, işe, başarıya ulaşabildikleri gibi… Risale-i Nurlar’ı okuyanlar da hiçbir zahmet ve meşakkate, zamana ve ilme ihtiyaç hissetmeden; Kur’ânî, imanî, İslâmî malûmatlara, bilgilere bir ilim adamı gibi rahatlıkla ulaşabilir, konuşabilirler…

Risale-i Nurlar; ilkokul mezunundan ta profesörlere kadar kimseye “Beni anlamak için şu ol, bu ol, şu kadar tahsil yap, bu kadar bilgi sahibi ol, şu kadar bilgi elde et demiyor… Sadece ve sadece gel beni oku, anla ve tatbik et, hayatında yaşa ve muhtaç ve arzu eden insanlara anladıklarını ulaştır…

Cenâb-ı Hak, Risale-i Nurlar’ı anlama yolunda bizlere kolaylıklar ihsan etsin inşallah…

Bizleri Kur’ânî, imanî hizmetlerde muvaffak ve muzaffer eylesin inşallah…

Rifat Okyay

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*