Risale-i Nur dersleri ve usûlümüz

Risale-i Nur hareketi bir asra yaklaşan hâl ve mazisiyle vatan ve milletin birlik ve bütünlüğünde çok önemli bir vazifeyi ifâ etti ve etmeye devam ediyor.

İlk zamanlar dehşetli bir zulüm ve ceberut devrinde çok zahmetler çekildi. Saff-ı evvel olan Nur Talebeleri o meşakkatleri göğüslediler. Takip, tevkif ve hapishaneler onları yıldıramadı. Nur Risalelerini yıllarca okudular, yazdılar ve ülkeye yaydılar.

1950’den sonraki demokrasi döneminde Risale-i Nur eserleri evlerde ve Nur dershanelerinde beraberce okunur hâle geldi. Ama bir türlü resmî ideoloji tarafından yasaklanmış kitaplar listesinden kurtulamadı. 1986 yılına gelindiğinde, Adalet Bakanlığı Risale-i Nur’da suç unsuru bulunamadığını beyan ederek, nihayet resmen yasak kitaplar listesinden çıkardı. O günden bu yana Nur Risaleleri çeşitli yayınevleri tarafından serbestçe basılıyor ve on binlerce mekânda milyonlarca insan onları okuyup mütalâa ediyor.

Bugün itibariyle ondan fazla olan Risale-i Nur grubunca okunan Nur Risâlelerinin, çeşitli okuma tarzlarıyla mütalâa edildiğini biliyoruz. Nur Risâlelerini ferdî olarak okumanın yanı sıra, toplu olarak okuyan bir kısım gruplar, Risale-i Nurları hiçbir izah yapmadan düz okumayı tercih ediyorlar. Bir kısmı da konferans tarzında, bir sayfalık metni bir saat süresince izah ederek ders yapıyor. Hatta bir kısmı da, derste okunacak risâleyi herkese dağıtarak takip etmelerini sağlayıp, sekiz on kişiye izahsız okutuyorlar. Daha başka usûlleri takip edenler de var. Hepsinin de istifadeye medar olduğunu söyleyip anlayışla karşılamakla birlikte, Risale-i Nur’dan cemaate ders okumanın orijinal hâlini korumak gerektiğini söylemeliyiz. Bu hususta örneğimiz elbette Bediüzzaman Hazretleridir ve o: “Risâle-i Nur, imânî meseleleri lüzûmu derecesinde izah etmiş. Risâle-i Nur’un hocası Risâle-i Nur’dur. Risâle-i Nur, başkalarından ders almaya ihtiyaç bırakmıyor. Herkes istidâdı nisbetinde kendi kendine istifâde eder. Aklınız herbir meseleyi tam anlamasa da, ruh, kalb ve vicdânınız hissesini alır. Ne kadar istifâde etseniz, büyük bir kazançtır” demiştir. (Sözler s. 1253)

Zübeyir Ağabey de Risale-i Nur’dan ders okuma meselesinde çok hassas bir dâvâ adamıydı. O hep Üstadın tarzını muhafaza etmeye çalıştı. Üstadın, okunan Türkçe veya Arapça bir risalenin izahı, başka bir risâlede varsa, onu getirip okuduğunu söylüyor. İzahların mutlaka risalelerden yapılmasında ısrar ediyor ve Sözler’de yer alan Konferans’ın sonunda şu tesbiti yapıyor: “Bir âlimin yüksek bir ilmi olabilir, fakat Risâle-i Nur’u cemaate okurken tafsilâta girişip eski malûmâtlarıyla açıklarsa, bu izahâtı, Risâle-i Nur’un beyân ettiği asrımızın fehmine uygun ve ihtiyacına tam cevap veren hakikatlerin anlaşılmasında ve tesirâtında ve Risâle-i Nur’un mahiyetinin derkinde bir perde olabilir. Bunun için, bâzı lûgatların mânâlarını söyleyerek aynen okumak daha müessir ve daha efdaldir.” (Sözler, s. 1254)

Risale-i Nur derslerinin orijinal tarzda icrası, işte böyle, Risale-i Nur’un açıkladığı şekilde olmalıdır. Yeri geldiğinde “Risâle-i Nur’un hocası Risâle-i Nur’dur” prensibi gereği, okunan bölümü izah eden, risalelerden başka yerlere atıflar yapılabileceği gibi, bazı kelimelerin lugat mânâları da verilebilmelidir. Bunun dışında; hocavârî eski medrese malûmatlarıyla bol âyet ve hadis metinleri okuyarak vaaz şeklini tercih etmek veya dünyevî-fennî bol misâllerle anlatmak dersi ders olmaktan çıkarır kanaatindeyiz. Unutulmamalıdır ki, her şeyin en önemli tarafı aslı, özü ve ruh-u aslîyi koruyarak orijinal olmak ve öyle de kalabilmektir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*