Risale-i Nur: İpten adam alır!

alt

İstanbul’da yaşayan bizim köylü meşhur bir ceza avukatı var. Onun için “İpten adam alır!” tabirini kullanırlar. Gerçekten çok ağır mahpusları ve duyduğuma göre idamlıkları kurtarmış.

“Dâvâ vekili ve ipten adam almak!” ebedî hayat için de lâzımdır.

Bu pencereden Asa-yı Musa’da yer alan Dördüncü Mesele’sine bakalım:

Cihan Harbinden daha büyük bir hadise

Bu zemin yüzündeki hâkimiyet-i âmme (dünyaya hâkim olmak) dâvâsından daha ehemmiyetli bir dâvâ, herkesin ve bilhassa Müslümanların başına öyle bir hadise ve öyle bir dâvâ açılmış ki, her adam, eğer Alman ve İngiliz kadar kuvveti ve serveti olsa ve aklı da varsa, o tek dâvâyı kazanmak için bilâtereddüt sarf edecek.

İşte, o dâvâ ise, yüz bin meşâhir-i insaniyenin ve hadsiz nev-i beşerin yıldızları ve mürşidlerinin müttefikan, kâinat Sahibinin ve Mutasarrıfının binler vaad ve ahdlerine istinaden haber verdikleri ve bir kısmı gözleriyle gördükleri şu ki:

Herkesin, iman mukabilinde, bu zemin yüzü kadar bağlar ve kasırlarla müzeyyen ve bâki ve daimî bir tarla ve mülkü kazanmak veya kaybetmek dâvâsı başına açılmış.

Eğer iman vesikasını sağlam elde etmezse kaybedecek. Ve bu asırda, maddiyyunluk tâunuyla çoklar o dâvâsını kaybediyor. Hattâ bir ehl-i keşif ve tahkik, bir yerde kırk vefiyattan yalnız birkaç tanesi kazandığını sekeratta müşahede etmiş; ötekiler kaybetmişler. Acaba bu kaybettiği dâvânın yerini, bütün dünya saltanatı o adama verilse doldurabilir mi?

İşte o dâvâyı kazandıracak olan hizmetleri ve yüzde doksanına o dâvâyı kaybettirmeyen harika bir dâvâ vekilini o işte çalıştıran vazifeleri bırakıp, ebedî dünyada kalacak gibi âfâkî mâlâyaniyatla iştigal etmek tam bir akılsızlık bildiğimizden, biz Risale-i Nur şakirtleri, herbirimizin yüz derece aklımız ziyade olsa da ancak bu vazifeye sarf etmek lâzımdır diye kanaatımız var…

O büyük dâvâyı yüzde doksanına kazandıran… O dâvânın kazancının vesikası ve senedi ve beratı olan iman-ı tahkikîyi eline veren ve Kur’ân-ı Hakîmin mu’cize-i mâneviyesinden neş’et edip çıkan ve bu zamanın birinci bir dâvâ vekili bulunan Risale-i Nur’dur.”

Herkes hukukî bir meselesi olduğunda iyi bir avukat arar değil mi? Ona çok paralar döker değil mi?

Allah hakkı ve kul hakları (insan hakları) gibi ebedî bir hukukî meselemiz var.

“Risale-i Nur birinci “dâvâ vekilidir.

“Demek avukat tutmak isteyen onu elde etse yeter.” (Bediüzzaman Said Nursî, Asay-ı Musa, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 21.)

Zira, “İmân ölüm vaktinde insanı îdâm-ı ebedîden kurtarıyor!” (Bediüzzaman, Sözler, s. 426.)

Risale-i Nur, “O dâvâyı kazandıracak olan hizmetleri ve yüzde doksanına o dâvâyı kaybettirmeyen harika bir dâvâ vekili”dir. (Bediüzzaman, Şuâlar, s. 185.)

Ne yazık ki, bugün, dindar bir iktidarda, “zulüm başına adâlet külâhını geçirmiş…”

Ve dâvâ vekili, avukat, müdafaa yasak!

Cemi-i cümle inkârcılar ve ahlâksızlar güruhunun eserleri serbest, ehl-i iman için “birinci dâvâ vekili” bulunan ve “idam-ı ebediden (ebedî idam ipinden adam alan) Risale-i Nur yasak!

Hırsız, katil, haksız, zalim serbest; mağdur, mazlûm ve dâvâ vekili yasak!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*