Risale-i Nur okuma programları

Bir asra yakın bir zamandır Anadolu tarihinin gündemine oturan ve bu ülkenin, bu toprakların vazgeçilmez bir gerçeği olan “Risale-i Nur hareketinin” bu necip millete, tarihine, maneviyatına, sosyal bünyesine olduğu kadar İslâm âlemine ve insanlığa kattığı çok artı değer vardır.

Modern çağın vazgeçilmezi olan ilim ve teknolojinin ana motor gücü “okumaktır, ilim tahsil etmektir, eğitmek ve eğitilmek”tir.

Bu milletin değerlerinin alt üst edildiği, tarihinden koparıldığı, manevî kaynaklarının bile bile ve belli bir maksatla göz ardı edildiği, bir özden kopuş hareketinin yaşandığı karanlık bir devir bu topraklarda yaşanmıştır. En başta manevî değerlere kastî bir düşmanlık ve husûmet ortaya konulmuş, zulüm ve baskı vatanın her yerinde terör halini alan safhalara ulaşmıştır.

Cihana ün salmış, tarihin şeref levhaları arasında yerini almış Selçuklu ve Osmanlı hanedanlığına karşı ihanete varan bir inkâr politikası izlenerek, körü körüne bir Batı taklitçiliğine saplanılmıştır. Bütün bunlar bir iftira, bühtan, varsayım ve kurgu değil yaşanan tarihî gerçeklerdir.

İşte bütün bu hallerden çıkış yolunu bulacak ve tatbikat sahasına koyacak gerçek bir vatan kahramanı ve babayiğidi, Cenâb-ı Hak bu vatana, bu millete ve bütün İslâm âlemine ve insanlığa ihsan-ı İlâhî olarak göndermiştir. Bu mümtaz şahsiyet Bediüzzaman Said Nursî Hazretleridir. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri telif ettiği muhteşem Risale-i Nur Külliyatı’yla insanlığa kurtuluş reçetesi olan Kur’ân yolunun rehberliğini yapmıştır.

Köylülerden, gariplerden, rençberlerden başlayan bu köklü ve cihanşümul hareket; kalitesini ve tesir sahasını arttırarak halen istikametli ve halis bir şekilde yoluna devam etmektedir. Bu muhteşem Külliyat; altı yüz bin nüshası elle yazılarak insanlık tarihi adına bir “elle yazma” rekoruna imza atılmıştır. Bu kudsî iman hareketi; avâmdan “âlimleri” geçen bir nurlu kervan ve kudsî bir metodla Kur’ânî ve Sünnetî bir yol olarak bütün müntesiplerinde yerleştirdiği “kesintisiz kitap okuma” tatbikatıyla yoluna devam etmektedir.

Kış mevsiminde ve yaz mevsiminde “Nurun sevdalıları” çantalarına koydukları Risale-i Nur Külliyatı’nı uygun olan her ortamda okumak için adeta “göçmen kuşlar” gibi bir seferberliğe başlarlar. Ya kendi bulundukları mekânlarda, ya da planladıkları Nur dershanelerinde, dünyanın her türlü meşgalesinden, sarsıntılarından, dedikodularından uzak “Nur deryasının derin ummanlarına” dalarlar. Risale-i Nurları uzun soluklu olarak okurlar ve okuturlar.

Şimdi bu kış döneminde yine bir “okuma programı” mevsimindeyiz. Anadolu’nun her köşesinde kız, erkek, ilkokul kademesinden başlayıp, lise, üniversite talebelerini içine alan böyle ciddî ve hummalı bir seferberlik faaliyeti ve heyecanı var. Nur dershaneleri, vakıflar, hâneler genç “Saidlerle” dolup taşıyor ve şenleniyor.

Kur’ân okunuyor, Risale-i Nur okunuyor, tesbihat yapılıyor, mütalâalar ediliyor, müzakereler yapılıyor. Tefekkür ediliyor. Sorular, cevaplar, katkılar, paylaşımlar hep Kur’ân eğitimi, Sünnet tatbikatı, Risale-i Nur’un anlaşılması üzerine en az bir hafta müddetle devam ediyor. Bunun neticesinde; gençlerimizin hem kendileri, hem aileleri ve yakın çevresi, hem vatan ve millet ve insanlık adına çok etkileyici, tesirli, kaliteli ve kalıcı bir maneviyat takviyesi ve kazanımı elde ediliyor. Bu hoş, sıcak, faydalı, semeredar ortamlarda; mâlâyânî şeyler, gıybet, haset, hırs, kin, inat, düşmanlık, tarafgirlik asla yok ve olmaz.

Bütün bunların aksine; kardeşlik, nezaket, sevgi, muhabbet, yardımlaşma, paylaşma, derin tefekkür, kendine gelme, kendiyle buluşma, kudsî değerlerle hemhâl olma, kötü alışkanlıklardan kurtulma, gerçek insanlık ve Müslümanlığa yönelme ve kazanıp elde etme hareketleri kazanım olarak kalıyor.

Bu kış kaçıncı defa gözümün nuru Afyon ilinin fedakâr Nur hadimlerinin dâvetiyle yine Afyonkarahisar’dayım. Afyonkarahisar, Bolvadin ve Isparta’dan gelen üniversiteli kardeşlerimizle böyle bir okuma programı için birlikteyiz. İlk günün sonunda gece yatmaya gitmeden önce vazgeçilmezlerimizden olan “günün değerlendirilmesi” bölümündeyiz. Kardeşlerimize “mutad” sorumuz olan; “Bu okuma programında, bu günkü yaptığınız okuma ve müzakerelerde dağarcığınıza ne koydunuz? Bu gün ne kazandınız? Bunları kısaca ifade ediniz?” sorusunu sordum. Çok güzel ve tatmin edici cevaplar geldi:

Bir kardeşimiz; “Okul derslerinden dolayı sene içinde Risale-i Nur’u okuyamıyordum, şimdi daha iyi okudum ve çok etkilendim” dedi.

Diğer birisi; “İyi ki böyle bir programa gelmişim benim için yepyeni bir açılım oldu” dedi.

Bir başkası: “Çok faydalı oldu… vb” dedi.

Ama bir tane cevap vardı ki; hem şaşırttı hem de iliklerimize kadar işleyen bir sorumluluk duygusunu bir defa daha omuzlarımıza yükledi. Cevap neydi biliyor musunuz?

“Ben üç haftadan beri böyle bir ortamdayım. Bu cemaat ve bu ortamdan dolayı kötü arkadaşlardan ve alkolden kurtuldum!”

“Fesübhanallah! Nasıl? Sen kendin de mi alkol alıyordun ki alkolden kurtuldun, yoksa arkadaşların için mi bunu söylüyorsun?” Boynunu büken genç; “Kendim için de aynı şeyi söylüyorum!” dedi.

Bu dehşetli hal ve cevap karşısında üniversiteye giden gençlerimizin bazılarının ne kadar büyük bir dehşetli sarmal ve tehlikeyle karşı karşıya olduklarını bu beyanla bir defa daha anlamış oldum.

İmana, İslâma ve bu değerleri elde etmek için “okumaya” ne kadar ihtiyacımız olduğunu bir defa daha idrak etmenin limanına yanaştığımın biraz olsun farkına vardım.

Anadolu’nun dört bir bucağında “okuma programına” katılan bütün gençlerimizi, onlarla birlikte olan hizmet elemanlarını, bu okuma programlarına her türlü katkıyı yapan fedakâr abla, bacı, kardeş ve ağabeyleri tebrik ediyor, duâlar ediyor ve duâlarını bekliyorum.

Ayrıca Çarşamba günü Afyon İlme Hizmet Vakfı salonunda verdiğim, “Kâinat Zerrâtının Elli Beş Lisanla Allah’ı Gösterip Tesbih Etmesi” konulu seminerimize, fedakârlık göstererek katılan Eskişehirli; başta İbrahim Ağabeyimiz olmak üzere, İbrahim, Mevlüd, İsmail, Levent ve diğer kahraman Nur hadimlerini çok özel olarak tebrik ve takdir ediyorum.

Afyonkarahisarlı ehl-i hizmet ve ehl-i himmet ağabey ve kardeşlerimiz ve bacılarımızı, “okuma programına” katılan bütün genç kardeşlerimi en kalbî duygularımla tebrik ediyor, duâlarını bekliyorum.

Hıncını, hırsını, kinini, öfkesini, rövanşını dünyevî maksatlarda heba etmeyen, “manevî okumalarıyla” bunları müsbete çeviren bir “cemaat şahs-ı manevisi”nin varlığı, konunun bütün muhataplarına hep saadet ve fayda getireceğinin bilinmesi bizim için bir vebal borcu, toplum ve insanlık için ise büyük ve köklü bir menfaatin icabı olsa gerektir diye düşünüyor ve ümit ediyoruz.

Allah Kelâmı olan Kur’ân-ı Azimüşşan başta olmak üzere, Risale-i Nur, Cevşen ve marifetullaha götürecek her türlü ilimler üzerinde “okumalarımızın” kesintisiz devam etmesi dilek ve temennilerimle…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*