Risale-i Nur ve Diyanet

Yaklaşık 22 yıl önce yayınlanan “Risale-i Nur ve Diyanet” başlıklı yazımızda şu hususları ifade etmişiz (6.8.1992):

Devletin kuvvetlerini alet ederek Risale-i Nur’u hedef alan tazyiklere karşı, Diyanet camiasının, bu mukaddes davada kendilerine destek olmasını hedefleyen Bediüzzaman, bunda büyük ölçüde muvaffak oldu. Nitekim o günlerde cereyan eden bir müsadere olayını değerlendirdiği mektubunda şöyle diyordu:

“Diyanet Riyasetinde hocalara okutturulan Zülfikar, Asa-yı Musa ve Siracü’n-Nur gibi filozofları susturan mübarek mecmuaları (…) müsadere eden adamlar, elbette adalet ve adliye ve hakikat hesabına değil, belki komünist, masonluk hesabına bir garazkârlık ediyorlar.” (Emirdağ Lâhikası-!!, s. 24)

Bediüzzaman, Risale-i Nur’un İslam dünyasına ulaştırılması ve tanıtılması çalışmalarında, Diyanet’in de yardımcı olmasını istiyordu. Nitekim Asa-yı Musa isimli eserinin Arap âlemine gönderilmesi çalışmalarıyla ilgili bir mektubunda, eserin Arapçaya çevrilmesi hususunda El-Ezher’le haberleşilmesi arzusunu dile getiriyor; bu manada bir mektubun “Ankara Diyanet Dairesinde Risale-i Nur’u ciddi takdir eden ve alâkadar olan bir-iki âlim” tarafından yazılması temennîsini dile getiriyordu. (s. 37)

Bir mektupta da şöyle deniyordu:

“600 bin nüshası dahilde ve hariçte intişar ettiği halde hiç kimseye zarar vermemesi ve Avrupa’da en yüksek mektep içinde Nur’un dershanesi diye ayırdıkları yerde Hıristiyanlar dahi onları okuması ve âlem-i İslamda gayet takdirle intişar etmesi, hattâ Pakistan’da çıkan es-Sıddık mecmuasının Risale-i Nur’un bir risalesini neşredip Diyanet Riyasetine göndermesi ve bu kadar intişarıyla beraber hiçbir âlim ona itiraz etmemesi gibi hakikatler gösteriyor ki, elbette Diyanet dairesinin Nurları himaye etmek hakikî bir vazifesidir. Diyanet dairesi, Meşihat-ı İslâmiye gibi, yalnız Türkiye’nin din muallimi değil, belki umum âlem-i İslama Meşihat-ı İslamiye yerine alâkası, nezareti, münasebeti var. Âlem-i İslam o Diyanet dairesine karşı tam hüsn-ü zan etmek, su-i tevehhüm etmemek, hususan bu zamanda ziyade lüzumu var. Hem de Türkiye ile ittifak etmeyen İslâmî hükûmetlerde o mübarek daireye karşı su-i tevehhüm gelmemesine büyük bir vesilesi olan ve âlem-i İslamın her tarafında, belki Avrupa’da takdire mazhar olmuş Risale-i Nur, o Diyanet dairesinin hem şerefini muhafaza ediyor, hem âlem-i İslama karşı o dairenin bir eseri olarak intişarı gayet lâzım ve zarurî. (…) Onun için biçare Said Nursî ve Nur talebelerinden yüz derece ziyade Diyanet Riyaseti âzaları, hocaları alâkadar olmak lâzım.” (s. 151)
***
Diyanet’in İşaratü’l-İ’caz’ı basması ile atılan tarihî adım, bütün bu manalar çerçevesinde çok özel işaret ve mesajlar ihtiva ediyor. İnşaallah diğer eserlerle arkası getirilir; böylece bu mana ve mesajlar 60 küsur yıl sonra da olsa yerini bulur…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*