Risale-i Nur ve sosyalleşme

alt

Risale-i Nur hizmetine dahil olmanın getirdiği çok önemli kazanımlardan biri, insana kabiliyetlerini keşfedip onları ilânihaye geliştirme ve bir anlamda “kendini aşma” yolunu açması. Ben şahsen kendi hayatımda şimdiye kadar bunun birçok örneğini bizzat yaşadım.

Meselâ nur sohbetlerinde ders okumak, insanı “sosyal açıdan” da çok geliştiren birşey. Muhterem Şerafeddin Kartal, 40 yıl önce birçok sohbette bize ders okutturdu. İlk başlarda hayli sıkıldıysak da zamanla alıştık ve yıllar sonra geniş katılımlı konferans ve panellerde kalabalıklara hitap edebilme kabiliyetinin altyapısı böylece oluştu.

Eğer o ders okumalar olmasaydı, fıtrat ve mizaç olarak çekingen, içe dönük ve mahcup bir insanın  bu noktaya gelmesi mümkün olmazdı.

Bilindiği gibi, topluluk önünde heyecanlanmadan, kızarıp bozarmadan, eli ayağı titremeden konuşabilmek ve bir konuyu derli toplu şekilde etkili bir dille anlatabilme becerisini kazanabilmek için geliştirilmiş ve büyük paralar ödenerek iştirak edilebilen çok özel eğitim programları mevcut. İşte Risale-i Nur dersleri, müdavimlerine fıtrî bir şekilde bu eğitimi de sunuyor.

Aslında bu hizmetin çok kuvvetli hatiplere de ihtiyacı var ve biz kendimizi bu ihtiyaca lâyıkıyla cevap verebilecek kabiliyette görmüyoruz; ama mevcut şartlarda karınca kaderince ve gücümüzün yettiği ölçüde birşeyler yapma çabasındayız.

Bu vazifeyi çok daha mükemmel ifa edebilecek kabiliyetleri ortaya çıkarıp hizmete kazandırmak, önemli gündemlerimizden biri olmalı.

Ve bu noktada hususî dairedeki sohbetlerde  gençlere ders okutturulması, ardından belli konularda seminerler verdirilmesi, bilhassa onların yetişmesi açısından çok büyük önem arz ediyor.

Bir diğer husus, eserleri okumak ve Nurcularla tanışmak suretiyle, dünyada benzeri olmayan bir samimiyet halkasına dahil olup, her biri çok üstün meziyetlere sahip seçkin insanlarla rıza-yı İlâhî ve hizmet eksenli bir ilişki tesis etmemiz.

Ve bu son derece değerli insanların oluşturduğu şahs-ı manevînin bir parçası haline gelmemiz.

Bu şahs-ı manevî, mensuplarını, öncelikli olarak ebedî ve sonsuz hayata yönelik bir şirket-i maneviye-i uhreviyenin sonsuz kazanımlarına hissedar kılarken, dünyevî boyutuyla da, nereye gitseniz sizi samimiyetle bağrına basacak birilerinin bulunduğu bir kardeşlik ağına rapt ediyor.

Gerçekten, bugün bir Nur Talebesi, Türkiye’nin, hattâ dünyanın neresine giderse gitsin, orada, daha önce hiç tanışmadığı ve görüşmediği halde kendisine kucak açacak insanlar bulur.

Müslümanları bir vücudun azalarına ve sağlam bir binanın birbirine kenetlenmiş elemanlarına benzeten Nebevî teşbihteki hakikat, böylece Nur cemaatinde çok güzel bir örneğini buluyor.

Böyle bir beraberlik, dahil olanlara hem sağlıklı bir “sosyalleşme” imkânı veriyor, hem de çok kuvvetli bir şahs-ı manevîye mensup olmanın getirdiği müthiş bir “özgüven” kazandırıyor.

Risale-i Nur’dan aldığı Kur’anî ölçülerle yere sağlam basıp, günü birlik rüzgârlara kapılmadan istikamet üzere yürüyüşünü sebatla devam ettiren bir şahs-ı manevîye mensubiyetin özgüveni.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*