Risale-i Nur’a devlet sahip çıksın, ama…

Bundan böyle Risale-i Nur’a Kültür Bakanlığının sahip çıkacağı haberini ve İşaratü’l-İ’caz’ın Diyanet tarafından bastırılıp onu diğer eserlerin takip edeceği yönündeki açıklamaları, “Üstadın arzusu da bu değil miydi?” şeklinde değerlendirip “Buna niye karşı çıkılıyor?” diye soranlar var.

Bu itirazı daha ileri noktaya götürüp “Risale-i Nur okullarda ders kitabı olarak okutulsa buna da mı hayır diyeceksiniz?” diyenler de var.

Diyanet’in, Kültür Bakanlığının, devletin, senelerce mücadele ettikleri Risale-i Nur’la barışıp eserlere sahip çıkmasına, içindeki hakikatlerin kendi toplumumuza ve insanlığa ulaştırılması için devreye girmelerine, bu hizmete ömrünü vakfetmiş hiç kimsenin itirazı olamaz.

Bu noktadaki yaklaşık 90 yıllık gecikme, hem Türkiye’ye, hem İslam âlemine, hem dünyaya ağır faturalar ödetti. “Türk-Kürt” meselesinden terör belâsına, vesayetçi müdahalelerden bir türlü kurtulamayıp gerçek anlamda demokratik bir hukuk düzeni kuramayışımıza, din-siyaset ilişkisini doğru bir zemine oturtamayışımıza, Arap baharı adı altında İslam ülkelerinin sürüklendiği kanlı fitnelere, Afganistan ve Pakistan’ın durumuna kadar… birçok kronik sorun, bu faturanın hazin yansımaları.

90 yıl sonra dahi olsa devlet Risale-i Nur’a —samimiyetle—sarılıp sahiplenebilse, bu sorunların çözümü sürecine girilir. Zira Kur’an’ın çağımıza dersi ve mesajı niteliğindeki bu eserlerdeki yaklaşımlar, karşı karşıya olunan bütün temel meselelerin çözümüne ışık tutan belirleyici ölçü ve parametreleri ihtiva ediyor.

Bu bağlamda Risale-i Nur’un Diyanet tarafından neşri ve diğer dillere de çevrilerek dünyaya dağıtılması, okunmasının Kültür Bakanlığınca teşviki, ders kitaplarının Risale-i Nur mantığıyla yazılması, eserlerin okul ve üniversite kütüphanelerine ulaştırılması, televizyonlarda risale sohbetlerinin yaygınlaştırılması, üniversitelerde ve STK’larda Risale-i Nur’la ilgili akademik çalışmaların ve sosyal etkinliklerin desteklenmesi gibi, yapılacak birçok iş var.

Ancak bunların yapılabilmesi için gerekli ön şartların başında, Kemalizme dayalı resmî ideolojiden tamamen vazgeçilmesi ve yerine gerçek bir demokrasinin hakim kılınması geliyor.

Bununla bağlantılı bir diğer konu, söz konusu hizmetlerin, ideolojik anlamda herhangi bir siyasî anlayışla irtibatlandırılmadan, münhasıran demokrasinin gereği olarak yapılması.

Çünkü Risale-i Nur bütün siyasî ve ideolojik tarafgirlik ve karşıtlıkların üzerinde bir mevki ve konuma sahip. Onunla ilgili hizmetler de bu hassasiyet titizlikle korunarak verilmeli.

Son gelişmelerin zihinlerde doğurduğu endişeler ise, tam da bu hassas noktalarla ilgili.

* “Yasal vâris”lerle ilgili ifadelerimizde “Nursî hanedanı”nın mensuplarını incitmek gibi bir niyet ve kastımız kesinlikle olamaz. Seçilmiş ve mübarek bir ailenin bahtiyar üyeleri olarak hepsi başımızın tacıdır. Her birini saygıyla selamlıyoruz.

** Önceki gün Karadeniz TV’de katılacağımızı duyurduğumuz, ancak elde olmayan sebeplerle gerçekleşemeyen programı bugün saat 17:00’de “kaza” edeceğiz inşaallah. Görüşmek üzere…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*