Risâle-i Nur’la hizmetin ehemmiyeti

Cenab-ı Hakk’a sonsuz hamd-ü senalar olsun ki, bizleri Risâle-i Nur halkasına dahil etmiş. Bu halkaya dahil olmak, ne kadar çok şükür gerektiriyorsa; bir o kadar da sorumluluk istiyor.

Çünkü bu zaman imanı kurtarmak zamanıdır. Risâle-i Nurlar, bu hizmeti elhamdülillah en müşkül ve ağır zamanlarda yapmış ve yapıyor. Üstad Hazretleri Emirdağ Lâhikası’nda “Bu zamanda en büyük bir ihsan, bir vazife imanı kurtarmaktır, başkalarının imanına kuvvet verecek bir surette çalışmaktır.“ diyor. Ve yine Üstadımız; “Risâle-i Nur’a hizmet imanı kurtarıyor, ebedî saadeti kazandırıyor. Bir adamın imanını kurtarmak ise on mü’mini velilik derecesine çıkarmaktan daha mühim ve daha sevaplıdır” diyerek iman hizmetinin önemini vurgulamaktadır.

Hayatımızda Risâle-i Nur’la imana hizmet etmeyi birinci vazife bilmeliyiz. Çünkü ”Risâle-i Nurlara intisab eden zatın en ehemmiyetli  vazifesi, onu yazmak ve yazdırmaktır ve intişarına yardım etmektir.“ diyor Üstadımız.

Eğer bu hizmete baş koymuşsak, ki koyduk inşaallah, Üstadımızın şu sözlerini bütün benliğimizle hissedip, vazifede gayretimizi arttırmalıyız: ”Siz kat’i biliniz ki, Risâle-i Nur ve şakirtlerinin meşgul oldukları vazife, ruy-i zemindeki bütün muazzam mesâilden daha büyüktür. Onun için, dünyevî merakâver meselelere bakıp, vazife-i bakiyenizde fütur getirmeyiniz. Bütün kuvvetimiz ve merakımızla, vaktimizi kudsî vazifeye hasretmeliyiz, onun haricindekileri malayani bilip, vaktimizi zayi etmemeliyiz.”

Bilhassa bahar mevsiminde ve yaz aylarına girdiğimiz şu günlerde, dünyevî meşgaleler bizi vazifemizden bir adım dahi geri bırakmamalı. Çünkü tüm kalbimizle bağlanmış olduğumuz Risâle-i Nur; “Kur’ân-ı Azîmüşşan’ın hakaik-ı imaniyesinin bürhanları,  hüccetleri olduğundan ve Kur’ân’ın hıfz ve kıraatine vasıta ve vesile ve hakaikını tefsir ve izah olduğu cihetle, ona çalışmak elzemdir.“

Evet; Üstadımızın Emirdağ Lâhikası’nda belirttiği gibi “Programımız ve mesleğimiz ve bilfiil semeresini gördüğümüz ve çalıştığımız ve gaye-i hareketimiz ve hedefimiz, ölümün idam-ı ebedisinden iman-ı tahkiki ile biçareleri kurtarmak ve bu mübarek milleti de her nevi anarşilikten muhafaza etmektir“; “Madem bu zamanda herşeyin fevkinde hizmet-i imaniye bir kudsî vazifedir; Risâle-i Nur’un talimatı dairesinde bize bahşettiği feyizli makamlara kanaat etmeliyiz. Fevkalâde sadakat ve sebat ve müfritane irtibat ve ihlâs lâzımdır; onda terakki etmeliyiz.“

Ne mutlu bizlere ki; “bir inayet altında, gayet ehemmiyetli bir hizmette ve ihtiyar ve iktidarımız haricinde bir dest-i gaybi tarafından istihdam ediliyoruz.” Ve bu dehşetli zamanda Risâle-i Nur’la Kur’ân’a, imana hizmet etmek, hakikaten inayet-i İlâhiyedir.

“Bu hizmette yani ehl-i imanı dalâlet-i mutlakadan kurtarmaya lüzum olsa dünyevî hayat gibi uhrevî hayatımı da feda etmek bir saadet bilirim” diyen Üstadımıza karşı bu hizmetten geri durmak bizlere yakışmaz.

Bakın Bediüzzaman Hazretleri Risâle-i Nur’un neşrine hizmet eden talebelerini nasıl medh-ü sena ediyor: “İhtiyar, zayıf, aciz bir Said yerine genç, kavî, iktidarlı çok Saidler sizlerde vardır. Aynı ruh, aynı ifade, aynı iman. Hadsiz şükür ve sena  olsun ki, Rabb-i Rahim  sizleri Risâle-i Nur’a hami, naşir, sahip, şakirt eylemiş.“

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*