Risale-i Nurları kim izah edebilir?

Asrın parlayan nuru, muhteşem Kur’ân tefsirleri, imanî meselelerin kaynak eseri Risale-i Nurlar. Risale-i Nurlar böylesine muazzam özelliklere sahipken, asrın yaralı ve imansızlık hastalığına tutulmuş insanlarınca çok çok fazla aranıp okunmaması enteresandır.

Her halde herkes okuyacak, herkes muhakkak okuyacak iddiası bizim haddimizi aşar. Lâkin illâ ki okuması bilmesi gerekenler var da okunmuyor, bilinmiyorsa va esafa… İnsan olarak üzülürüz.

Nedenlere, sebeplere gelince; evvela Risale-i Nurlara muhatabiyet noktasından sahip olanlar ve bilerek haberdar olanlar tam olarak bu eserlerin kıymetini bilemiyorlar. Veya bildikleri, anlamaya muvaffak oldukları manaları, hakikatları tam olarak bildiremiyor, haberdar edemiyor ve anlatarak ilân edemiyorlar. Her iki halde de mesuliyet vardır. Birincisinde kasdi olarak, ikincisinde de masumane olarak.

Esasında Risale-i Nurların tam olarak mana ve mahiyetine muvaffak olunarak, yani anlayarak okunulması ve elde edilebilmesi birinci mesele, birinci problemdir. Bu problemin birinci manisi ise nefis ve şeytandır. Nefis ve şeytan insanı en kıymetli manalara muvaffak olarak okunmayı engellemektedir. İnsanı daima gaflete ve tembellik döşeğine sevk etmekte ve bunun müdafaasını da heva ve hevesinin peşine düşen insana yaptırmaktadır: “Sen zaten bu konuları biliyorsun…”, “Şu kadar zamandır, sohbete gider, okursun…”,  “Sen muvaffak olmuşsun, o kadar fazla okumana ihtiyaç yok…”, “Başkaları hiç okumuyor, sen zaten şu kadar okudun…” ve “Ben biliyorum”, “Ben mükemmel iman sahibiyim…” İşte bu şekillerde, tavır ve hallerde insanı gaflete ve küfrî vartalara sevk ederek, yuvarlamaktadır…

Bunların karşısında inatla ve sabırla Risale-i Nurları okumak için gayrete gelmek gerekir. Hem bu okumak başkaları için olmamalıdır. İnsan Risale-i Nur okumalarında direkt olarak kendisini, nefis ve şeytanını muhatap almalıdır. İman ve Kur’ân hazinesi Risale-i Nurları kendisine, kendisini muhatap olarak alan ve okuyan, bu eserlerin devamlı olarak okunması gerekliliğini anlar. Bu anlayışı devam ettirebilmekte; ancak her zaman, belki zaman aralıklarıyla okumayı devam ettirmekle olduğunu kavrar. Zaten bunun denemesini ve sağlamasını da kendi nefsinde tecrübe edeceği için başkalarının yardımına ve tecrübesine de ihtiyacı olmaz…

Eğer Risale-i Nur okumaları ihtiyaç hissedilerek ve tesiri hakikînin lütfuna güvenilerek okunursa faide ve kazanç fevkalâde fazla ve büyük olur.

Demek ki, evvela kendimize okuyarak, kendimimizde manalarının inkişafını görmek, tesiri kudsîye mazhar olmak gerekir. Bundan sonraki basamaklar elbette yine bizim gayret ve marifetimize bakmakla beraber başkalarının mütalâa ve tefekkür tecrübelerinden faydalanmak, diğer sohbet arkadaşlarının anlama ve ifade etme tavır ve hallerinden istifade edebilmek şekil ve tarzlarını teşkil ederler.

Kendimize okumak ve okunanları can kulağıyla muhatap olarak dinlemek bizim en birinci işimiz ve gayemiz olmalıdır. Risale-i Nurların tevhid, vahdaniyet, haşir, kader, adalet ve nübüvvet konularında ki, binlerce sırrı çözen, izah ve isbat eden konuları ancak bizlere böyle asan olur ve kolay gelir.

Yani Risale-i Nurların hocalığından ve ders yapmasından hiçbir zaman çekinmemeliyiz. Risale-i Nurları ancak Risale-i Nurlar anlatır, izah ve ispat eder…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*