Risale-i Nur’la neler kazandım?

Risale-i Nur’la 40 yıllık beraberliğimin bana kazandırdıklarını saymakla bitiremem. Ama en azından belli başlılarını sıralamaya çalışacağım. Özellikle bu yazıları okuyacak gençlere fikir verip yeni ufuk ve pencereler açarak istifadelerine vesile olabilir düşüncesiyle.

Risale-i Nur herşeyden önce hayatıma derin bir anlam ve sonu olmayan bir hedef kazandırdı.

Bilhassa ilk gençlik dönemimde ben de çoğu insan gibi kimlik krizleriyle boğuştum, hayatıma nasıl bir istikamet vereceğimi tayin etmekte zorlandım. Risale-i Nur, iman hizmeti gibi bir ideale odaklanmamı sağlayarak beni o sıkıntıdan kurtardı.

Hayatımı neşriyat hizmetine vakfetme kararımı çok erken yaşlarda vermem de bu hedefi kendi dünyamda iyice netleştirmeme yardımcı oldu.

Risaleleri okudukça ufkumun genişlediğini ve anlayışımın ziyadeleştiğini hissettim. Ama 40 yıldır risale okuyan biri olarak şu noktadayım:

Risale-i Nur ucu bucağı bulunmayan alabildiğine engin bir umman ve ben hâlâ onun kıyısında geziniyorum. Anlayabildiklerimle buraya geldim, ancak halen anlayamadığım birçok yeri var.

Bunun sebebi, Risale-i Nur’un, sonsuz sırlar ve hakikatler hazinesi olarak gönderilen Kur’an’ın bu çağdaki insanlara bahşedilen tefsiri olması.

Kur’an’ın bütün varlık âlemiyle tüm zamanları kuşatan mana ve mesajları nasıl tükenmez bir derinliğe sahipse, bu vasıf tefsirine de yansımış.

Ondaki mana ve sırları, idrak, gayret ve ihlâsımız ölçüsünde keşfedip kavrayabiliyoruz. Ve risaledeki bahçe örneğinde ifade edildiği gibi, elimizin uzanabildiği yerlerdeki meyvelerden yararlanırken, istifade derecemizin yükselmesi için kabiliyetlerimizi inkişaf ettirmemiz gerekiyor.

Bu, hiç ara vermeden ömür boyu devam edecek bir cehd ve gayret içinde olmayı iktiza ediyor.

“Beşikten mezara kadar ilim tahsili” yönündeki Nebevî talimatı yerine getirmenin yoluda  bu.

Nasipse bu bahse devam etme arzusundayız.
***

Bir isimsiz kahraman daha

Diyarbakır eski temsilcimiz Abdullah Haksever’le, 1990 sonrası üç yıla yakın bir süre çalıştığımız Cağaloğlu’nda tanıştık. Damadı Hayreddin Ekmen’i ziyaret vesilesiyle yaptığı İstanbul seyahatlerinde gazetemize de mutlaka uğruyordu.

Memuriyetten emekli olduktan sonra fahrî olarak gazete ve neşriyat temsilciliğini üzerine almış, ilerleyen yaşına ve sağlık problemlerine rağmen yıllar boyu fedakârca bu hizmeti yürütmüştü.

Son derece nazik, olgun, mütevazi bir insandı.

En son geçen yıl Diyarbakır’da düzenlenen ve Sebahattin Yaşar’la birlikte katıldığımız Üstadı anma programında görüşmüştük. Hasta ve yorgun olmasına rağmen üşenmeden kalkıp gelmişti. Ve yaşını sorduğumuzda “90” demişti. Diyarbakır’daki dahilî sıkıntılardan o da muztaripti.

Vefatıyla, çileli ve sıkıntılı dönemlerde hizmet bayrağını dalgalandıran isimsiz kahramanlardan ve 40 yıllık okuyucularımızdan biri daha aramızdan ayrılarak vatan-ı aslîye intikal etmiş oluyor.

Allah rahmet eylesin. Mekânı Cennet olsun. Nur içinde yatsın. Aile efradının, yakınlarının ve Diyarbakır’daki ehl-i hizmet arkadaşları başta olmak üzere bütün Nur camiasının başı sağ olsun.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*