Risale-i Nur’u “yazmak”

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri eliyle çağımıza takdim edilen Risale-i Nur Külliyatı, Kur’ân’ın sönmez ve söndürülemez manevî bir güneş olduğunu bütün dünyaya ilân ve ispat eden İ’caz-ı Kur’ân bir eser külliyatıdır.

“Risale-i Nur, yüze yakın din tılsımlarını ve hakaik-i Kur’âniyenin muammâlarını hal ve keşfetmiştir ki, her bir tılsımın bilinmemesinden, çok insanlar şübehata ve şükûke düşüp, tereddütlerden kurtulamayıp, bazen imanını kaybederdi. Şimdi, bütün dinsizler toplansalar, o tılsımların keşfinden sonra galebe edemezler.”1 “Evet, dinin, şeriatın ve Kur’ân’ın yüzden ziyade tılsımlarını, muammalarını hâl ve keşfeden ve en muannid dinsizleri susturup ilzam eden ve Mi’rac ve haşr-i cismani gibi sırf akıldan çok uzak zannedilen Kur’ân hakikatlerini en mütemerrid ve en muannid filozoflara ve zındıklara karşı güneş gibi ispat eden ve onların bir kısmını imana getiren Risale-i Nur eczaları, elbette küre-i arz ve küre-i havaiyeyi kendi ile alâkadar eder ve bu asrı ve istikbali kendiyle meşgul edecek bir hakikat-i Kur’âniyedir ve ehl-i İmân elinde bir elmas kılınçtır.”2

Evet, ehl-i imanın bu zamanda büyük bir halaskârı olan ve beş türlü ibadeti kazandırma hasiyetine de sahip Risale-i Nur’a hizmetin derecesi çok yüksektir.

Risale-i Nur’a hizmet etmenin değişik ve çeşitli tarzları vardır. Bunların en mühimleri Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle: “Risale-i Nur’a intisap eden zatın en ehemmiyetli vazifesi, onu yazmak ve yazdırmaktır ve intişarına yardım etmektir. Onu yazan ve yazdıran Risale-i Nur Talebesi ünvanını alır.”3

Burada üzerinde durmak istediğimiz nokta “yazmak ve yazdırmak” hususudur. Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin “Risale-i Nur’u yazmanın dünyevî ve uhrevî pek çok faydaları… “, “Kalemle nurlara hizmet”4 ve “Risale-i Nur ile kıraaten ve kitabeten iştigal”5 gibi ifadeleri Risalelerde sıkça geçmektedir.

Bilindiği gibi, Risale-i Nurların neşri, ilk önceleri, matbaalarda basımı yasak olduğundan elle yani kalemle yazılarak çoğaltılmış. O dönem içerisinde yaklaşık altı yüz bin nüsha neşredilerek el altından dağıtılmıştır. Nurun saff-ı evvel kahraman hizmetkârları bu kudsî hizmeti bihakkın yaparak, sonraki kuşak nesillere numune-i imtisâl olmuşlardır. Bundan dolayı da Üstad Bediüzzaman’ın “Kalem Kahramanları”6 iltifatına mazhar olmuşlardır. “Kur’ân hattını muhafaza etmek hizmetiyle de muvazzaf olan Risale-i Nur’un, muhakkak Kur’ân yazısıyla neşredilmesi lâzımdı. Eski yazı yasak edilmiş ve matbaaları kaldırılmıştı. …Risale-i Nur’un el yazısıyla neşri senelerinde, evlerinden yedi sekiz sene çıkmadan Risale-i Nur’u yazıp neşredenler olmuştur. O zamanlar, Isparta havalisinde, erkek, kadın, genç ve ihtiyarlardan binlerce Nur Talebesi, hatta Nur dershanesi olan Sav Köyü bin kalemle, senelerce Nur risalelerini yazıp çoğaltıyorlardı. Risale-i Nur, telifinden yirmi sene sonra teksir makinesi ile neşredilmiş ve otuz beş sene sonra da matbaalarda basılmaya başlanmıştır.”7

Böylece, “Risale-i Nur’u yazmak ve yazdırmak” hizmeti günümüzde ileri teknolojilerle daha hızlı ve modern şekilde devam etmektedir. Her ne kadar, bazı gruplar elle çoğaltma geleneğini “yazmak ve yazdırmak” hizmeti adına devam ettirmekte iseler de, günümüzde bu hizmeti matbaalar vasıtasıyla Risale-i Nur menşeli yayınevleri, gazete dergi, kitap ve mecmualar ve bu dâvâyı şiar edinen yazarlar yapmaktadırlar.

Bir Nur Talebesinin İnebolu’ya getirdiği teksir makinesini haber alan ve bu hizmetlerinden dolayı İnebolu’ya “Küçük Isparta” ünvanını vererek medh-ü senada bulunan Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin, Risaleleri seri şekilde çoğaltan teksir makinası için söyledikleri manidardır: “Kanaatim geliyor ki; bu sıralarda biz, Zülfikar’ı ve Asa-yı Musa’yı pek çok teksir etmeye mecbur olduğumuz hengâmda ve temiz olmayan matbaacılar dahi çekinmeleri aynı zamanda bu acip makina kolayca elimize verilmesi, o iki mecmuanın makbuliyetine bir işaret-i gaybiye ve inayet-i İlâhiyenin bir harika ikramıdır ve Nurların kerâmetidir. Evet, bir adi mektubum için ‘Kim yazmış?’ diye sekiz defa bana resmen sıkıntı ve eziyet verildiği aynı zamanda, sekiz yüz sayfayı bin beş yüz nüshaya ve bir milyon sayfalara çıkaran o makine, elbette gaybdan imdadımıza gelmiş Nurcu ve bin kalemli bir kâtiptir.”8

Şu anda matbaalar, milyonlar kalemli kâtip hükmündedirler. Risale-i Nur hizmeti, iştirak-ı a’mâl-i uhreviye düsturuna baktığı için, bu manevî şirkete dâhil olan herkes bu hizmete hissedardır. Bu nurânî hizmete samimî taraf olan, maddî manevî destek veren her ferd “Risale-i Nur’u yazmak ve yazdırmak” hizmetine de hissedar olur ve ecrini alır. Bu noktada, camiamıza ait matbaamız, gazetemiz Yeni Asya, kitaplarımız, dergilerimiz, yazarlarımız ve onlara maddî manevî destek veren okuyucularımız tamamen bu hizmetin içerisindedirler. “Madem Risale-i Nur şakirtlerinin bir şahs-ı manevisi var; şüphesiz o şahs-ı manevî bu zamanın bir âlimidir. Sizin kalemleriniz ise, o şahs-ı manevinin parmaklarıdır. …sizin kalemleriniz benim kalemim sayılır.”9 diyen Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bu noktayı teyid etmektedir.

“Risale-i Nur’u yazmak ve yazdırmak” hizmeti, kalemle ilmi tahsil etmek ibadetini kazandırmaktadır. Bu manada, Hulusi Yahyagil Ağabeyin Barla Lâhikası’ndaki ifadeleri dikkat çekmektedir: “Kalemle ilmi tahsil: Mademki hakikat ilmi tedris edilmiyor. Elbette mahfî hikmetlere binaen mahdud insanların eline geçen, kulağına giren bu nevî derslerin ciddî tahsili için, bilhassa okuması yazması olanların bizzât yazmak suretiyle, bu neticeyi bulacaklarına şüphe edilmemelidir. Bir şeyi yazmak; okumak, anlamak, sonra başka kâğıda nakletmektir ki, bu tarzla matlub istifadenin temin edileceği muhakkaktır.”10 Bu manadan hareketle, Risale-i Nur’u okurken mutlaka not alarak, odak noktaları yazarak anlamak ve öğrenmek yolunda büyük mesafe alınacağı ve bu sayede yazmak hizmetinin de yapılacağı anlaşılmaktadır.

“Risale-i Nur’u yazmak ve yazdırmak” hizmetinin bir başka manası, bizce, Risale-i Nur’u aklımıza, kalbimize, ruhumuza ve sair lâtifelerimize yazarak, hayatımızı Nur Kalemi hükmüne getirerek başkalara da yazdırmaya vesile olmaktır. Çünkü “Her birimizin hayatı bir endam aynasıdır. Şu dünyadan her birimize birer dünya var, birer âlemimiz var. Fakat direği, merkezi, kapısı, hayatımızdır. Belki o hususî dünyamız ve âlemimiz bir sayfadır, hayatımız bir kalem, onunla, sahife-i a’mâlimize geçecek çok şeyler yazılıyor.”11 Öyleyse, amel sahifemize hayat kalemimizle Risale-i Nur’u yazarak, yani yaşayarak ve yaşatarak yazmak ve yazdırmak hizmetini yapabiliriz. “Bu zamanda en büyük bir ihsan, bir vazife, imanı kurtarmaktır, başkaların imanına kuvvet verecek bir surette çalışmaktır.”12 Evet, Risale-i Nur’u bütün benliğimize yazmak, imanımızı kurtarmaktır. Yazdırmak ise, başkalarının imanına kuvvet verecek bir surette çalışmaktır.

“Risale-i Nur, ulum-u imaniyeden olduğu için, bir insan yalnız kendi nefsine dinlettirse yeter”13 diyen Üstad Bediüzzaman Hazretleri, “İlim iki kısımdır: Bir nevi ilim var ki, bir defa bilinse ve bir-iki defa düşünülse kâfi gelir. Diğer bir kısmı, ekmek gibi, su gibi, her vakit insan onu düşünmeye muhtaç olur. Bir defa anladım, yeter diyemez. İşte ulûm-u imaniye bu kısımdandır. Elinizdeki Sözler ekseriyet itibarıyla inşaallah o cümledendir.”14 ifadeleriyle Risale-i Nur’un bütün aza ve duygularımızın gıdası olduğuna dikkat çekmektedir. Bu sebeple, Risale-i Nur’u başta kalp, ruh, akıl olmak üzere bütün aza ve duygularımıza yerleştirmek demek, bir cihette yazmak demektir. Yazmak ise, kalıcılık demektir. Çünkü “İlim odur ki, kalpte yerleşsin. Yalnız akılda olsa insana mal olmuyor.”15

Anlaşılan o ki: Risale-i Nur’u yazmak hizmeti, sadece kâğıda yazmakla bitmiyor, hayatımızla devam ediyor.

Dipnotlar:
1- Kastamonu Lâhikası 161.
2- Emirdağ Lâhikası 74.
3- Kastamonu Lâhikası 46.
4- Emirdağ Lâhikası 328.
5- Şuâlar 503.
6- Barla Lâhikası 532.
7- Tarihçe-i Hayat, 256-259.
8- Emirdağ Lâhikası 155.
9- age. 404.
10- Barla Lâhikası 473.
11- Mektubat 25.
12- Emirdağ Lâhikası 121.
13-  Barla Lâhikası 418.
14- age. 419.
15- Asar-ı Bediiyye, Elmas Neşriyat, İstanbul-2004, s. 616.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Es-selamu Aleyküm..

    Allah ebeden razı olsun. Belki senelerimin ızdırabına merhem ve tiryak oldu. Hususan “yazmak nedir?”in cevabı (Hulusi Ağabey) ışık tutup keşmekeşliğimi bertaraf eyledi inşaAllah. Karmakarışık zihn u efkarımdaki mutaassıbıyet-i bi-ihtiyar bilmecburiyem tedavi oldu veya olacak inşaAllah.

    Çok teşekkürler eder.. Hayat-ı ma’neviyemde tahmin bile edemeyeğiniz bir kıymettar çok ekser fevaidinin olduğunu siz ağabeye arzederim.

    Duanızı eksik etmeyiniz. Bisselame…

HaamidB.G için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*