Risâleler basılacak; kâğıt karaborsada

Burada anlatacağımız konunun—aşağıda isimlerini göreceğiniz—çoğu şahitleriyle tâ yıllar öncesinden (1974’ten sonra) bir şekilde tanışma, görüşme ve sohbet etme imkânımız, fırsatımız oldu.

Şahitlerin az bir kısmı ile, ne yazık ki görüşme şansımız hiç olmadı. Ancak, onların da hatıralarını okuduk.

Gerek şifahî ve gerekse yazılı hatıraların hemen tamamı, burada anlatmak istediğimiz konuda birbirini teyid ile tasdik ettiğini en başta hatırlatmış olalım.

Konu şudur: Risâle–i Nur Külliyatına dahil olan eserlerin 1957–59 yıllarında Ankara ve ardından İstanbul’daki matbaalarda basılmasıyla ilgili gelişmeler.

Hadisenin şahitlerini ise şu şekilde sıralayabiliriz: Tahsin Tola, Ali İhsan Tola, Mustafa Türkmenoğlu, Hakkı Yavuztürk, Mehmet Fırıncı, Mehmet Birinci, Ali Demirel (pilot), H. Ömer Biçer, Atıf Ural, Ahmet Aytimur.

Demokrat Parti Isparta milletvekili Dr. Tahsin Tola’nın matbu kayıtlara da geçen aşağıdaki ifadeleri, meseleyi vuzûha kavuşturmada esaslı bir mukaddeme teşkil ediyor. Şunları söylüyor:

“Afyon Mahkemesinin neticelenmesi ve temyizin beraet kararını tasdiki (1956) üzerine, Üstad beni Adnan Menderes’e gönderdi. Selâmlarını, mektep ve medrese ehlini birleştiren, Şark’ta uhuvvet–i İslâmiyeyi temin eden, aklen ve kalben İslâmiyeti ders veren Risâle–i Nur’un neşrini söylememizi istedi.

“Isparta milletvekili İrfan Aksu ile birlikte rahmetli Adnan Menderes’e gittik. Üstad’ın selâmını tebliğ ettik.

“Adnan Bey, bu selâmı hürmetle aldı. Daha sonra Risâle–i Nur’un mahiyetini anlattım.

“Ayrıca, ‘Nur’ların neşredilmesi, hariçte, İslâm âleminin bu vatan ahalisine kardeşlik ve alâkasını celbedecek, dahilde ise umumî bir hoşnutluk meydana getirecek’ dedim.

“Adnan Menderes’e bütün bunları söyleyince, merhum Menderes hiç itiraz etmedi. Daha bir iki cümle söylemeden, ‘Tamam’ dedi ve ekledi: ‘Sizi vazifelendiriyorum. Hemen faaliyete geçin. Diyanet İşlerine gidin… Eyüb Sabri (Hayırlıoğlu) Efendi ile görüşün… Risâle–i Nur’ları neşretsin!'”  (Son Şahitler–4/275)
* * *
Bu gelişmenin tam da Üstad Bediüzzaman’a intikal ettiği günlerde Barla’ya giden Mehmet Fırıncı Ağabey, kendi hatıralarında şunları ifade eder: “Abdest aldığım Barla Gölü kenarında çok acip bir mülâkat vuku buldu. Gelen kàfilenin içinde gördüğüm Üstad Hazretlerine koştum. Ellerini öptüm. Böyle yol ortasında, soğuk bir havada karşılaşmak çok enteresan olmuştu. Bana ‘Sen Muhammed Fırıncı’sın’ diyerek mütemadiyen lâtife ediyor ve Risâle–i Nur’un fütuhatından bahsediyordu. ‘Adnan Menderes, Maarif Vekili Tevfik İleri, Nur’ların neşri için emir verdi. İnşaallah yakın zamanda neşrolacak, merak etme’ diye çok sürurlu bir haldeydi.” (Son Şahitler–4/367)
* * *
Aynı hadisenin devamını ise, merhûm Mustafa Türkmenoğlu Ağabeyin hatıra notlarından aktaralım.

“Üstad Hazretleri, Risâleleri Diyanet bassın istiyordu. Onun için bize haber gönderdi, ‘Diyanet’in Risâleleri basması için teşebbüse geçin’ dedi. Biz talebeyiz, pek Diyanete tesirimiz olmaz diye, rahmetli  Dr. Tahsin Tola görev aldı.

“Biz onunla tanışmıştık. Ziyaretine gittik ve durumu anlattık. Allah rahmet etsin çok mübarek bir zattı, çok temiz bir insandı, bizim önümüze düştü ve Diyânet’e kadar gittik. O içeriye Reis’in yanına girdi, biz dışarıda bekledik. Reis’e teklifi yapmış. Reis demiş ki: ‘Başbakan bize emir vermediği müddetçe, bunları basamayız.’

“Bunun üzerine, Menderes’i ziyaret ettik beraber; ama, biz yine dışarıda bekliyoruz, Tahsin Ağabey durumu Menderes’e anlatmış. Menderes de demiş ki: ‘Ben sizi vekil tâyin ettim. Gidin Diyânet İşleri Başkanına söyleyin, bassın.’

“Biz tekrar Diyânet İşleri Başkanına gittik, yine rahmetli Tahsin Tola içeri girdi, fakat Reis: ‘Ben Başbakanla kendim konuşmadıkça basamam’ diyerek kabul etmemiş.

“Neyse Reis Başbakanla görüşmek için çok uğraştığı hâlde muvaffak olamıyor. En sonunda Başbakanın müsteşarı Ahmet Salih Korur ile görüşüyor. Bu adam zannımca 33 dereceli bir masondu. O zamanlar Başbakan Müsteşârının bakanlardan daha çok sözü geçerdi.

“Diyanet İşleri Reisi bu adamla konuşuyor. Müsteşar, Üstad’ımızın ismini göstererek: ‘Bu eserlerin basılmaması için bu isim kâfi değil mi?’ diyor ve kabul etmiyor.

“Bunun üzerine Reis, Tahsin Ağabeye gelerek: ‘Bu durumda ben bu eserleri basamam’ demiş.

Kâğıt karaborsada

Ankara’da bu gelişmeler yaşanırken, Üstad Bediüzzaman Hazretleri de, talebelerine bir an evvel Risâle–i Nurların basılması gerektiğini söylüyor.

Neredeyse tamamı fakir ve dar gelir sahibi olan Nur Talebeleri ise, kâğıt temin etmekte ve matbaa masraflarını karşılamakta bir hayli zorlanıyorlar.

Zira, kâğıt karaborsada çok yüksek fiyatlarla, zaman zaman on kat fazlasına satılmaktaydı.

Bir çare olarak, basılacak kitap (abone) karşılığında Anadolu’daki arkadaşlarından para istiyorlar. Ancak, bu da cüz’i kalıyor.

Senirkentli Ali İhsan Tola’nın anlattığına göre, hiç kimsenin bilemediği, ummadığı ve tahmin edemediği bir şekilde, kâğıt temin ediliyor ve Sözler’den başlamak üzere 1957 senesinde risâlelerin basımına geçiliyor.

Menderes, kâğıt hibe ediyor

Yine “Son Şahitler”den olan Eskişehir’deki “İstanbul Oteli”nin sahibi H. Ömer Biçer, karanlıkta kalan bu mesele hakkında şöyle aydınlatıcı bir malûmatı naklediyor:
“Bir gün Tahirî Mutlu ve Rüştü Çakın Eskişehir’e geldiler. Ankara’ya gideceklerdi. O sıralarda, hükûmetin Risâle–i Nur’u resmen neşredeceği; Adnan Menderes, Celâl Yardımcı ve Tevfik İleri’nin bu hizmete yardımcı olacakları söyleniyordu.

“Âtıf Ural ve Isparta meb’usu Tahsin Tola’nın bu hizmetle Ankara’da bizzat alâkadar oldukları belirtiliyordu.

“Ankara’ya gittiğimde, Mustafa Türkmenoğlu ile beraber Demokrat Parti Genel Merkezine gittik. Genel Sekreter Halil İbrahim Beye Lem’alar’ı verdik. Lem’alar’ı memnuniyetle kabul eden Halil İbrahim Bey, ‘Bu eseri çoluk çocuğumla okuyacağım ve okutacağım’ dedi ve ilâve etti: ‘Size Risâle–i Nur’ların basılmasına altı ton kâğıt tahsis ettik. onu alın’ dedi.” (Son Şahitler–2/83)

Hatıralarında aynı meseleye temas eden Maraşlı Ahmet Ramazanoğlu ise, Menderes, Risâle–i Nurların baskısı için 10 ton da kâğıt hibe etti” ifadesini kullanıyor.

Verilen rakamlar farklı olmakla birlikte, rahmetli Menderes tarafından kâğıt yardımının riyâsız bir şekilde yapıldığı anlaşılıyor.

Dr. Tahsin Tola anlatıyor

Ankara’ya gideceğim zaman Isparta’da Üstada uğradım. Üstad daima: “Adnan Bey kardeşime selâm söyle. O bizim himayemizdedir. Eğer biz onu himaye etmezsek (eliyle işaret ederek) bir anda altı üstüne gelir. Bizi âlem–i İslâmdan, Pakistan’dan çağırıyorlar. Eğer burayı bırakıp gitsek, bir anda altı üstüne gelir. Burayı biz muhafaza ediyoruz’ diye dersler verirdi.

Adnan Menderes’in Londra seyahati sırasında (Kıbrıs meselesi), Üstad çok telâşlanmıştı. Ali İhsan Tola ile Atıf Ural’ı Menderes’e göndermişti. Seyahatini tehir etmesini istiyordu.

Arkadaşlarımız, Menderes İstanbul’a gittiği için görüşemediler. Üstad’ın çok mühim bir arzusunu Menderes’e ulaştıramadık.

Daha sonra Üstad’ın bu derece telâş sebebi ortaya çıktı. Menderes uçak kazası geçirdi (17 Şubat 1959). Fakat, inayet–i İlâhî ile kurtuldu.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*