Roller değişti mi?

Kaderin garip bir cilvesi ki, bir yanda tek parti diktatoryasıyla dinsizliğin hamiliğini yapmış, zulüm ve işkencelerle milleti inletmiş, milletten ve milletin değerlerinden uzak 1930’ların Halk Partisi…

Öte yanda, yeni bir kimlik arayan, demokrasi ve adalet diyen, muhafazakâr AKP eliyle devlet tekeline alınmak istenen Risale-i Nur’un serbestisini demokrasi için isteyen ve AYM’ye kanun iptali için giden bir CHP.

18 yıllık AKP, tek particiliğe soyunurken, CHP’nin eski günahlarından kurtulmak istercesine, kendisine demokrat bir misyon araması, “Kıyamet mi kopuyor?” mülâhazalarına sebep oluyor.

Evet roller değişmiş gözüküyor.

Sanki iktidarda, 1930’ların Halk Partisi’ne benzer bir AKP oturuyor.

Dün, laikliği dinsizlik olarak algılayanlar zalim, dindarlar mazlum iken, bugün siyasetli dindarlar, dine mesafeli, hatta dinle kavgalı kesimlerle beraber…

Dinî mütevazı hayatına hayat yapan sade vatandaş ise maraba.

Felilacaip ve minel garaip.

Nedir, dünün mazlumu, bugünün mağruru AKP’yi bu hâle getiren?

Dünün hor görülmüşlüğü ve 28 Şubat mağduriyeti, eski Halk Partisi zihniyetinin zulmü değil mi?

Peki, bugün yaşanan zulümlere, 1930-40’ları aratmayan hapislere, sürgünlere, tek adam rejimine, bizi dış dünyadan koparan politikalara, kamplaştırmalara ne demeli?

Ya bütün bunlara hipnoz olmuş bir şekilde destek verenler ne olacak?

Adeta cellâdına aşık olan idam mahkûmu nevinden, ne yaşanırsa yaşansın, kayıtsız şartsız “Padişahım sen çok yaşa” safdilliği…

İslâm âleminin lideri, halifesi pazarlaması gibi, alıcılarının tahkiksiz kabul sebeplerini tahlil etmek gerekirse;

En başta mağduriyetlerden ve krizden beslenen bir parti anlayışı…

Vatandaşı 1930’ların Halk Partisi ile korkutmak, din-dinsizlik kıyaslamasında “Dinin sahibi biziz, dolayısıyla biz varsak din vardır” zehabı…

İsrail’le tarihte hiç yapılmadığı kadar anlaşmaya rağmen one (van) minut efeliği…

Risale-i Nur ve Bediüzzaman’ı kullanarak, bir kısım dindarlara siyasî hâkimiyetin daha cazip görünmesi…

Zulüm, yolsuzluk ve hukuksuzluklar yaşanırken; köprü, yol ve havalimanı gibi bir hükûmetin yapması mecburî icraatlarının istimal ve istismarı…

Her yapılan yanlış ve hukuksuzluğa;

“Onlar da şunu yapmıştı” itirazıyla eski iktidarlara ve şimdiki muhalefete göndermeler yaparak temize çıkma yarışına girilmesi…

Böylesi bahaneler, el nezdinde cehaletimizi belgelemekten ve bizi dünya arenasında küçük düşürmekten başka işe yaramıyor.

Allah izan versin.

SİYASET KEFESİ

İnsan sormadan edemiyor; AKP döneminde yapılanlar herhangi bir parti döneminde yapılsaydı acaba kabul görür müydü?

Ya da o parti bu kadar zaman iktidarda kalabilir miydi?

AKP’nin her icraatına eyvallah diyen “sıkı hayran” seçmenlerine şöyle bir sorsak, başka bir iktidar döneminde;

Birkaç oy için Apo’nun mektubundan medet umulsa…

Osman Öcalan, seçim malzemesi olarak TRT’ye çıkarılsa…

TV, gazete ve dergilere el konulup kayyım atansa…

Milletin oylarıyla seçilen belediye başkanları görevden alınıp yerine kayyım olarak valiler atansa…

Tefsir, hadis, fıkıh kitapları suç unsuru sayılsa…

İlim adamları, gazeteciler, milletvekilleri, belediye başkanları…

Avukat, hâkim, öğretim görevlisi…

Binlerce baş örtülü…

86 yaşında hasta, hem de Üstadın talebesi bir pir-i fani…

Ve dahası ve acısı bebekler hapse atılsa…

Ne derdiniz?

Hangi parti iktidardadır sizce?

*

Eeeey CEHAPE..!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*