Ruhun mahiyeti ve Bismillah

Ruh ile ilgili bir kaç makale yazmış; Risale-i Nurlardaki bazı tanım ve tabirleri, bilim ve fen ışığında müzakere ederek ruhla ilgili bazı farklı izah ve yorumlar yapmış idik. Bu yazımızda ise ruhun mahiyeti ile ilgili bir hususa dikkat çekmek istiyoruz.

Öncelikle Nurlarda geçen bir ifadeyi nazarlara sunalım:

“İsim, Cenâb-ı Hakkın zâtî isimleri olduğu gibi, fiilî isimleri de vardır. Bu fiilî isimlerin, Gaffar ve Rezzak, Muhyî ve Mümît gibi pek çok nevileri vardır.

S – Bu fiilî isimlerinin kesretle tenevvüü neden meydana geliyor?

C – Kudret-i ezeliyenin, kâinattaki mevcudatın nevilerine, fertlerine olan nispet ve taallûkundan husule gelir. Bu itibarla, Bismillah Kudret-i Ezeliyenin taallûk ve tesirini celb eder. Ve o taallûk, abdin kesbine ve işine yardım edici bir ruh gibi olur. Öyleyse, hiç kimse, hiçbir işini besmelesiz bırakmasın!” 1

Mezkur ifadede geçtiği üzere, Allah’ın zati isimleri olduğu gibi fiili isimleri de vardır. Zati isimleri sadece O’nun zatına ait isimlerdir. Bunlar Vücûd, Kıdem, Beka, Muhâlefetün lil-havâdis, Kıyâmbi-nefsihî, Vahdâniyet gibi. Bu isimler sadece Allah’ın zatını tanımlamak için kullanılır. Yani hiç bir surette mahlukat için kullanılmaz.

Bunun yanında Allah’ın fiili isimleri vardır. Bu isimler mahlukat üzerindeki sıfatların tecellisinden kendini gösterir. Mesela aç olan rızk vermekle Rezzak, mahlukatı hayatlandırmakla Hayy, vefat ettirmekle Mümit, günahları bağışlamakla Gaffar ve Tevvab, hastalıklara şifa vermekle Şafii, rahmet etmekle Rahman ve Rahim gibi. Tüm bu isimler ise fiiller neticesinde gözükür. Mahlukattaki tüm faaliyetler, işlevler, hisler, duygular ve diğer tüm özellikler Allah’ın isimlerine istinat ederler. Bu nedenle Allah’ın doksan dokuz veya bin bir ismi mahlukatın işlerine yardımcı bir ruh gibi olur. Allah’ın isimlerini de Bismillah diyerek yardıma çağırırsınız. Bismillah Allah’ın tüm isimlerini ihtiva ettiği için hangi hayırlı fiil ve iş için söyleniyor ise, o iş ve fiile yardım edici bir isim tecelli ediyor demektir. Yani her bir fiilin arkasında bir İsm-i İlahi faaliyet gösteriyor.

Ruh ile Bismillah ve diğer isimler arasında da bu sıkı bağ bulunuyor. Yani ruhun arkasında çalışan yine Allah’ın isimleridir. Ruh bir kanun-u emri, yani bir kurallar manzumesi ise, bu kanunu ve kuralları icra eden Kudret-i İlahiyedir. Onun için ruh, İsm-i İlahinin tecellisine çok ince bir perde hükmüne geçer. Ruh da hayat, nur, rahmet, yağmur gibi doğrudan Meşiet-i İlahiye bakan, doğrudan Allah’ın emri ile çalışan, Ehadiyet-i İlahiyeye en parlak, en safi, en temiz bir ayna hükmündedir.

İşte ruhun mahiyeti budur. Yani Allah’ın isimlerinin temerküz edip bir aynada tecelli etmesidir. Onun için kainatta çalışan tüm isim ve sıfatlar bir insanın ruh aynasında da faaliyet gösterir. Nasıl ki Güneş mukabilindeki tüm varlığa ışık ve ısını verdiği gibi, bir küçük aynda da tüm özellikleri ile bulunur; aynen öyle de, Allah da kainatı nasıl idare ediyor ve isimleri ile tecelli ediyorsa, bir küçük insanın ruhunu da aynı şekilde idare edip tüm isimlerini tecelli ettiriyor.

İşte bu husus da veciz bir şekilde 33. Sözde beyan edilmiş:

“İKİNCİ NOKTA: Mühim bir sırr-ı ehadiyete işaret eder. Şöyle ki:

İnsanın nasıl ruhu bütün cesedine öyle bir münasebeti var ki, bütün âzâsını ve eczasını birbirine yardım ettirir. Yani, irade-i İlâhiye cilvesi olan evâmir-i tekvîniye ve o evâmirden vücud-u hâricî giydirilmiş bir kanun-u emrî ve lâtife-i Rabbâniye olan ruh, onların idaresinde, onların mânevî seslerini hissetmesinde ve hâcatlarını görmesinde birbirine mâni olmaz, ruhu şaşırtmaz. Ruha nisbeten uzak, yakın, bir hükmünde; birbirine perde olmaz. İsterse çoğunu birinin imdadına yetiştirir. İsterse bedenin her cüz’ü ile bilebilir, hissedebilir, idare edebilir. Hattâ, çok nuraniyet kesb etmişse, herbir cüz’ü ile görebilir ve işitebilir.

Öyle de, Cenâb-ı Hakkın, madem Onun bir kanun-u emri olan ruh, küçük bir âlem olan insan cisminde ve âzâsında bu vaziyeti gösteriyor. Elbette, âlem-i ekber olan kâinatta, o Zât-ı Vâcibü’l-Vücudun irade-i külliyesine ve kudret-i mutlakasına, hadsiz fiiller, hadsiz sadâlar, hadsiz dualar, hadsiz işler, hiçbir cihette Ona ağır gelmez, birbirine mâni olmaz, o Hâlık-ı Zülcelâli meşgul etmez, şaşırtmaz. Bütününü birden görür, bütün sesleri birden işitir. Yakın, uzak birdir. İsterse bütününü birinin imdadına gönderir. Herşey ile herşeyi görebilir, seslerini işitebilir. Ve herşey ile herşeyi bilir, ve hâkezâ…”2

DİPNOTLAR:
1. İşaratu’l-İcaz, Fatiha Suresi Tefsiri s, 34
2. Sözler, Otuz Üçüncü Söz 31. Pencere, s. 937

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*