Rüya âleminde yaşayanlar

sukru-bulutYaşadığımız hayat bir uyku olduğuna göre, gördüklerimiz de rüya sayılır.
Hakikatin ne olduğunu bu rüyalardan uyandığımızda öğreneceğiz. Fakat bazen rüya içinde rüyayı yaşayanlarla da karşılaşıyoruz. Bize göre, mevcut realitelerin ve sebeplerin dışında yaşama mücadelesi veren hükümetimiz ayrı bir rüya âleminde yaşıyor.

Çocukların dünyasında pembe rüyalar ve olağanüstü haller çoktur. O güzel hallerle dünyaya tutunurlar. AKP kurmaylarının bazı rüyalarını okuyunca aynı duyguya kapılıyoruz. Merhum Erbakan için, hayaline kurşunların yetişemediği adam diyordu bazı arkadaşlar… Elbette hocadan talebeye bazı şeyler tevarüs edecektir. Fakat pozisyonlar, statüler, zamanlar ve muhataplar o kadar farklı ki… Ne şaka, ne teşbih ve ne de tolerans kaldıracak gibi değil.

Dünyamızda küresel cereyanların kıyasıya vuruştukları, belli çıkar gruplarının büyük ülkelerin merkez bankalarına diz çöktürdüğü, global kapitalin önemli bir kısmının o tahripkâr cereyanların eline silâh olarak geçtiği, daha önce hiç yaşanmamış dehşetli bir zamanı yaşıyoruz. Neoconların yirmi sene önce uydurdukları yeni dünya düzeninin yerinde şimdi yeller esiyor… Bu dehşetli mücadelede geçmişin klâsik unsurları artık önemini kaybetti: Irklar, kültürler veya mevziî küçük ittifaklar… Yep yeni bir siyaset anlayışı, dili ve formatı doğuyor: Muhafazakârlık, liberallik, popülizm, makyavelizm ve pozitivizm eski şekil ve manalarını çoktan kaybetti. Dünün güzel insanlarınca büyütülen değerlerin yağmalandığını ve içlerinin boşaltılarak menfiliklerle doldurulduğunu artık görmeyenimiz kalmadı. Âlemdeki herc-ü mercin evvelâ zihinlerde ve sonra kelimelerde meydana getirdiği felâketi dikkate almayan AKP kurmayları, hâlâ 1970’lerin, 80’lerin hülyalarıyla yaşıyorlar. AKP muhalefette olsaydı, Türkiye’ye de bu kadar zararı dokunmazdı. Eski hal muhal… Gömlek değiştirdiğimiz durağa dönsek bile, eskinin tek bir unsuruyla karşılaşamayacağız artık.

İKTİDARDA MUHALEFET OLMAZ

Zahiren AKP muktedir… Türkiye içinde hâkim olamadığı hiçbir unsur görünmüyor. Peki bu tedirginlik neyin nesi? Evet, dünya eski dünya değil. “Sana ne?” devri çoktan geçti. Komünikasyonla bütün mahremiyetimize giriliyor. Çıkar gruplarının itibarsızlaştırmak istediği demokrasiye bir de biz vuruyoruz. İsrail’e ağzınıza geleni söylerken ön cephede onunla müttefik olduğunuzu kimse görmüyor mu zannediyorsunuz? Filistin’de dayanışma gecesinde, cezbenin en üst haline geçerek konuştuklarımızla dünya hakikatleri birbirinden o denli uzak ki. Evet, bu bir rüyadır. Mevcut dünyanın realiteleriyle, hiç ama hiç uyuşmuyor.

TEZATLAR İKLİMİNDEN AYRILMA ZAMANI…

Suriye’yi İsrail’le birlikte parçalamaya çalışıyoruz. Sonra da, Irak’ta Sünnî Arapların korumacılığına soyunuyoruz. Bunları, Rusya ve İran’la müttefik olarak yapmaya çalışıyoruz. Kuzey Suriye’de bir Kürt koridoruna canhıraşane karşı koyarken, Kuzey Irak’taki Kürtlere “devlet (!)” muamelesi yapıyoruz. Hangi milletler arası konferans, mahkeme veya Irak, İran gibi devletler Barzani’yi devlet olarak kabul etti ki? Hani Amerika’ya karşı idik? YPG’yi destekliyorlardı… Erbil fitnesini de o inşa etmedi mi? İsrail’le birlikte devletleştirmeye çalışmıyorlar mı?

Diğer yandan Rusya üzerinden Şanghay’da enerji komisyonu başkanlığına oturuyoruz. Suriye’de aynı Rusya ile karşı karşıya geliyoruz. Aynı anda iki farklı at üzerinde yarışa katılanın akibetini biliyor muyuz? Türkiye AB ve ABD’ye düşmanlık yapmadan Suriye’yi terörden temizlemeye çalışırsa uyanmış demektir. Neoconların Amerika’sına karşlı demokrat Amerika, ikinci Avrupa’ya karşı Hıristiyan Avrupa ile beraber hareket ederse, hayal âleminden hakikate geçmiştir. Türkiye’deki ayrılıkçı Marksist teröre hangi politikacı, sivil organizasyon ve Avrupalı kurumların yardım ettikleri bellidir. Türkiye tüm o bilgileri hem AB komisyonlarına ve hem de BM heyetlerine rapor olarak sunarsa, toz pembe rüyalardan uyanmış demektir.

NETİCE:

Türkiye’ye her gün yeni bir kâbus gördürecek icraatların yerini demokraside yeni reformlar almalı artık. Neoliberallerin banka ve fonları üzerinden biriktirilen paralara dayalı palyatif iyileşmenin geçmişte ANAP’a da, Refahyol’a da hiçbir fayda sağlamadığını hep birlikte gördük. Demokrasi yolunda atılacak kalıcı adımlar, ekonomiye de kalıcı rahatlıklar verecek ve o da kısa zamanda halka yansıyacaktır. Dileriz ki, AKP bugüne kadar sebep olduğu birçok dış ve iç problemin nerelerden kaynaklandığını görsün, yaşananlardan ders alsın ve çözüme yönelsin.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*