Sabah kalkınca bir baktık ki…

Image
Sabah kalkınca bir baktık ki; her tarafa beyaz bir çarşaf sermişler sanki. Günlerce beklenen kar nihayet yağmış. Aslında geç bile kaldı. Normalde kış aylarının birinci kısmı olan zemherir bitmek üzere neredeyse. Hani; biz ilkokulda okurken, duvarda mevsimlerin tablosu olurdu, neredeyse yarım asır önce. Orada mevsimlerine göre aylar sıralanırdı. Kış mevsiminin ayları da: Aralık, Ocak ve Şubat olarak. Genellikle de o yıllarda mevsimler, bu minval üzere de giderdi.

Ama zamanla insanın tefessüh etmesiyle, kainattaki işleyen çarkların tabii seyrinin, insan eli tarafından bozulmasıyla, mevsimler de bozuldu, değişti. Bazen yazda kış, kışta da yaz, tezahürleri görünür oldu. Bugünlerde Türkiye’nin batı kısımlarına kış geldi, kar yağmaya başladı.

Yani, yağan karı pencereden seyrettim de, tefekkür nazarının ince muvazenesiyle gözlerim baktı. Hani, okullarda; Yağmur, kar ve dolunun yağmasının izahı yapılırken, işte; su buharı göğe yükselirken, serin tabakaya gelince yağmur, soğuk tabakaya gelince kar, bunların kristal hale gelmesiyle de dolu meydana gelir ve dünyaya düşer denirdi. Yahu demek ki, bu su buharı ne akıllı bir şeymiş be! Ne marifet varmış onda, nasıl da ayarlıyormuş, kar, yağmur ve dolu şekline girmeyi.

Yine otuz beş sene kadar önce; Ankara Ziraat fakültesinde okuyan bir arkadaşımız anlatmıştı, bir Risale-i nur dersi mütalaası esnasında, Üstadın tabiat hadiseleriyle ilgili tevhid delillerini nazara verdiği bir bahsin açıklanmasında. Okulda ders hocaları bir Prof. bu yağmur, kar ve dolunun meydana gelmesini anlatırken, geniş bir izah yaptıktan sonra ”arkadaşlar, bu hadiseleri hani hep ilkokul sıralarından beri anlatırlar ya,’ su buharı; soğuk tabakaya gelince yağmur, su, dolu olur’ diye, bunların hepsi hikaye. Bu işler tamamen Cenab-ı Hak’kın kudretidir!“ dedi diye. Bunu da ben hiç aklımdan çıkarmamıştım.

Aynen öyle, işte camdan bakarken müşahedelerimiz de, Cenab-ı Hak’kın bu kudret mucizelerini görmekten başka bir şey değildi. Kar taneleri semadan aheste, aheste ve tek, tek iniyor, daha doğrusu Bediüzzaman hazretlerinin tabiriyle, her bir tane bir müekkel (adeta o tanenin kaptanı, şoförü) melaikenin nezaretiyle, gökyüzünden yer yüzüne indiriliyor. Birbirine çarpmadan, kar topu veya çığ haline gelmeden. Düşünün bir de öyle olsa birkaç tane birleşerek o yükseklikten hızla inseler ne olur? Hayır! Merhamet sahibi kudret eli, onu öyle indirtmiyor. Dünyaya veya dünyaya ait bir cisme gelinceye kadar, o melaike onu indiriyor, dünya zeminine gelince de bırakıp gidiyor. (Ondan sonra karlar birleşiyor, kümeleşiyor, çocuklar kartopu yapıyor, dağlardan da çığ halinde yuvarlanıp düşerek, altına aldığı her şeyi ezip geçiyor. Birçok insanın da ölümüne sebeb oluyor.) Allah-u alem, o meleğin vazifesi bitiyor ve her taneyi ayrı bir melek getiriyor dünyamıza. Cenab-ı Hak’kın meleklerinin sayısına bir bakın!

 

Bazen, cama yapışıyor kar taneleri erimeden şekillerini de görebiliyorum. En usta bir çizimcinin dahi yapamayacağı birbirine benzemeyen çeşitli geometrik şekilleri Rabbim yaparak yolluyor. Harika manzaralar. (Bunlardan bazılarının resmedilmiş halini de aşağıda gösterdim) İnsanın menfaatine olan birçok şeyin yataklığını yapan karlar, aynı zamanda barajların ve yer altı su kaynaklarının anası olduğu gibi, kış mevsiminin menfi tesirinden, bitki ve ağaçları da sarıp, sarmalayarak onlara da analık yapıyor adeta. Bütün bunları görüp, müşahede ettikten sonra da; “Ya Rabbi! Sen ne büyüksün öyle! Senin azamet ve kudretini görüp de iman ve iz’andan mahrum kalan insanlara yazıklar olsun!“ diyesimiz geliyor içimizden.

 

Image

 

Image

 

Image

 

Image

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Fesuphanallah şu kar şekillerine baktımda kim öyle mükemmel şekil çizebilir acaba.Karın hikmet va yağışındaki mucizeliği anlatan yazar kardeşimize teşekkürler ederiz.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*