Saddam´ın heykelleri

CIA eski başkanının son beyanları mutlaka dikkatinizi çekmiştir. Her İslâm ülkesine bir M. Kemal’in lâzım olduğunu ve İslâmın da mutlaka reforma muhtaç olduğunu tüm dünyaya yüksek sesle haber veriyor. Gerçi, bu tür beyanların, genellikle yürürlüğe konulmak üzere olan “senaryo parçaları” olduğunu, müteaddit defalar gördüğümüzden bize yalnızca masum bir istek gibi gelmiyor. Bu istek veya niyetleri, bazı tarihî hadiseleri tedaî ettirdiğinden, sizlerle paylaşmak istiyorum.

Genç Cumhuriyetin kuruluşunu takip eden yıllarda ortaya çıkan belge ve hatıralar, M. Kemal’e Batıdan kuvvetli bir desteğin varlığını göstermişti. Hatta, Batılı bazı teorisyenlerin, M. Kemal pratiğini diğer İslâm ülkelerine ve bilhassa Arap halklarına model olarak takdim ettiğini başta Bessam Tibî olmak üzere birçok Batılı tarihçi itiraf ediyor. Türk milliyetçiliği üzerine bina ettirilen Kemalizm’e bedel meşhur Baas rejimi de Arap milliyetçiliğine bina ettirilmiş. Ortaya çıkarılan Abdünnassır, Hafız Esad, Saddam ve Zeynelabidin gibi diktatörlerin M. Kemal’i kendilerine örnek kabul ettikleri beyan ve hatıralarıyla orta yerde duruyor. Dini, bilhassa İslâmı toplum hayatından dışlamayı esas alan lâiklik anlayışıyla Kemalizm, Baas liderlerine bir yol haritası olmuş. Yani Hayim Naum’un genç Türkiye için ölçüp-biçtiği elbise hakikaten söz konusu ülkelere moda yapılmak istenmiş.

Kral Faruk’tan Haşimî sülâlesine kadar devrilen iktidarların yerine kurdurulan diktatörlüklerin hiçbirisinin arkasında Arap halkları olmadığına göre, Amerikalı ajanın arzusunun denendiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Belki de ihtilâlle iktidarın zirvesine gelen bu şahinler, nostaljik bir özlem refleksiyle, mümkün olmayanı isteme hatasına düşüyorlar. Arkalarında güneşin üzerinde batmadığı ülkenin tüm kuvveti olduğu, hak ve hürriyetlerin inkişaf etmediği ve haberleşmenin zaafından dünyanın bir köye dönüşmediği bir zamanda yapamadıklarını bugün yapmak… Hani bizdeki Kemalistler de zaman zaman 1930’lu yılların tahassürüyle sağa-sola sataşırlar ya… İşte öyle bir şey.

Bu deccalist güçlerin hali, putperest Arapların haline benziyor. Elleriyle helvadan yaptıkları putlara önce taparlar, karınları acıktıklarında da dönüp yerlermiş. İslâm ülkelerinin başlarına ihtilâlle getirdikleri bu diktatörleri putlaştıranlar, şimdi de balyozlarla onları ufalayıp yiyorlar…

Amerika ve İngiltere’deki Yahudi asıllı ve semavî dinlerle alâkası olmayan politikacıların İslâmı reforma kalkışmalarına ne dersiniz? Bizde ilk reform hareketleri 1924-35 yıllarında başlamış. Ama, devletin tüm imkânları ve Batılı ülkelerin yardımına rağmen, Asr-ı Saadet modeli 1950 baharında tekrar Anadolu’ya avdet etmiş.

M. Kemal ve Türkiye modelini seslendirenler, Türkiye’nin iç dinamiklerinden habersizce konuşuyorlar. Bu aptallar Neceflilerin de işgalcileri ellerinde çiçeklerle karşılayacaklarına öyle inandırmışlardı ki…

Organize ve yardımlarıyla Anadolu’ya musallat olmuş 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylüllerin getirdikleri kaos ve istibdatlar olmasaydı, Türkiye herkesten önce Bağdat’a, Şam’a ve Kahire’ye hakîkî demokrasiyi götürecekti. Hem de ihraç etmeden. Humeynî’nin İslâm Devrimi ihraç etmesine kızan dinozorlar “demokrasiyi”, dinozorcuklar da Kemalizmi ihraca kalkışıyorlar. Bu hürriyet asrında hâlâ insanlara hayvan muamelesi yapmaya kalkışmak, hakikaten iğrenç birşey olsa gerek. Türkiye demokrasiye geçmeden hiçbir İslâm ülkesinin demokrasiye geçemeyeceğini bilen “deccalist kuvvetler”, Türkiye’deki antidemokratik yapıyı ayakta tutmak için canla-başla çalışırlarken, İslâm ülkelerini de işgal ederek “demokratikleştirmeye” çabalıyorlar. Fakat bu husus başta AB olmak üzere dünya kamuoyunun gözünden kaçmıyor.

“Peygamber pratiğinin” merkez üssünün Anadolu olduğunu bilmeyen ahmak şeytanların dünyaya “Türkiye modelini” takdim etmeleri, dünyanın hayrına olacaktır. Yalnız burada en önemli vazife “Asr-ı Saadet modelini” bilen ve “Peygamber pratiğini” yaşamaya çalışan Kur’ân talebelerine düşüyor. İhlâs, sebat, metanet, dikkat, takva ve sadakatle biraz daha dışa açılmaları gerekiyor. Hürriyet ve meşvereti evvelâ aralarında tatbik, sonra da diğer Müslümanlara güzellikle takdim etmeleri icabediyor. İşte o zaman incecik, siyah ve pörsümüş istibdat, mezellet ve sefalet örtüsünü üstümüzden atmış olacağız.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*