Sadeleştirme tahribatına karşı tedbir

Mâlûm olduğu üzere Risale-i Nur’dan Lem’alar adlı eserin sadeleştirilmesi çok ciddi bir tepkiye neden oldu. Risale-i Nur’un dili üzerinde yapılmak istenen bu tahribat teşebbüsüne karşı, Nurlara gönül vermiş bir çok ehl-i kalem fikir beyanında bulundu.

Risale-i Nur’un sadeleştirilmesinin mümkün olmadığına dair edebî ve ilmî deliller ortaya koydular. Üstadın yakın talebelerinin de, Nurların sadeleştirilmesine karşı çıkan beyannameleri çok güzel bir açıklama oldu. Bu noktada elbette ki tepkiler devam edecek. Nurların diline ve hakikatlerine karşı yapılan bu tahribat teşebbüsü akim kalacaktır.

Peki bu tahribata karşı sadece tepki vermekle mi iktifa edeceğiz? Temel hizmet prensipleri müspet iman hizmeti çerçevesinde teşekkül etmiş olan Risale-i Nur mesleğinin ruhuna uygun daha güzel tedbirlerimiz yok mu?

Elbette ki var. Hem de mühim bir tedbirimiz var. O da şu: Okumak, okumak ve okumaktır. Nurlardaki hakikatler dem ve damarlarımıza karışıncaya dek okumak. His ve ruh dünyamız tamamen Nurlarla dolup taşıncaya kadar okumak. Akıl ve fikir midemiz tam olarak hakikatlerle doluncaya kadar okumak. Nurun hakikati gayr-i ihtiyarî nevinden lisanlarımıza yerleşinceye kadar okumak.

Ardından okutmak. Önce çevremize, ailemize, akrabalarımıza, yakınlarımıza ve dostlarımıza okutmak. Bilhassa ailemiz çok önemli. Evladımız, çocuğumuz, eşimiz, anne ve babamız, kardeşlerimiz… Nurlarda geçtiğine göre ailenizden, komşunuzdan üç-beş kişi bir araya gelip Nurlardan ders yapmak suretinde okumak bu zamanda talebe-i ulum şerefini kazandırır.

Diğer bir yöntem de Nurların okunduğu, Nurlardan izahların yapıldığı, Nurların müzakerelerinin terennüm edildiği mekânlara gitmek. Nur Dershaneleri diye tanımlanan mekânlara devam etmek ve burada meseleleri daha iyi anlayan ve anlatan kardeşlerden bilgiler alarak zihnimizi ve fikrimizi Nurun hakikatleri ile doldurmak.

Ve en önemlisi ise Nurlardan elde ettiğimiz bu hakikatleri yaşamak ve Nurlardan öğrendiğimiz kelime ve tabirleri içtimaî ve sosyal konumumuza göre günlük hayatımızda istimal etmek ve bu yolla güzel Türkçe’mizin zenginleşmesine katkıda bulunmaktır.

İşte mezkur faaliyetler ile sadeleştirmek adı altında yapılan dili fakirleştirme tahribatına karşı mühim bir tedbir almış oluruz. Zaten Risale-i Nur’un dili ağır değildir. Anlaşılması kolay, cümleler net, insan zihni ile hakikatler arasındaki mânâ bağı güçlü, kelime ve tabirler Türkçe ses uyumu noktasında akıcı ve berraktır. Problem kişinin kelime haznesinin yetersizliğidir. Bu gün dilimiz üzerinde öyle tahribatlar yapılmış ki, daha yüz sene öncesinde yazılan Safahat gibi eserleri bile anlamakta güçlük çekiyoruz. Bu da haliyle bir cemiyetin hafızasının silinmesine yol açıyor. Dikkat edilirse dil üzerinde yapılan tahribatların da esas maksadı budur: Geçmişle bağları kesmek. Yeni nesillerin zihinlerini tahriş edip, düşünme meleklerini sınırlandırmak.

Bu tür tahribatlara karşı Risale-i Nur zaten mühim bir set oluşturmuş. İnançlarımız üzerinde oynanmak istenen oyunları bozmuş ve cemiyetin imanını takviye etmiştir. Bir ölçüde güzel Türkçe’nin temel yapısını da muhafaza etmiştir. Bu açıdan Risale-i Nur’un dilimizin korunması yönünde de mühim bir vazifesi vardır.

Bizlere düşen en mühim vazife Risale-i Nur’u okuyup okutarak, öğrendiğimiz hakikatlerini cemiyet içinde yaşayıp yaşatarak, cümlelerde geçen kelime ve deyimleri günlük konuşmalarımızda kullanarak dilin tahribatına karşı ciddi bir set oluşturmaktır. Zaten şimdiye dek bu konuda mühim faaliyetler yapılıyor idi, en azından bizler bu faaliyetlere daha bir şevkle katılarak bu yönde hizmet etmiş oluruz.

Evet, o zaman haydi Risale okumaya!

Benzer konuda makaleler:

2 Yorum

  1. muhterem abim bu sadeleştirme işi neden bu kadar abartıldı anlamakta zorlanıyorum, üstad tabiat risalesini önce arapça yazmış sonra bakmış istifade istenildiği ölçüde değil türkçe yazmış. önemli olan herkezin bu hakikatleri okuyup anlaması ve yaşaması değilmi?i. bu kuranı kerim değil,hani bir harfi değişse…, bir burhan dır risale i nur. ben aldım şuan okuyorum gayet anlaşılır.hazırlayanlardan allah razı olsun diyorum. sizlerin hassasiyetiniz risale i nura sahip çıkmanız çok güzel ama,bence sizin bu işe girişip ehil bir el olarak sizlerin bu sadeleştirmeyi yapması lazım, buna direnmektense diye düşünüyorum. hürmetlerimi sunar, ellerinizden öperim..

  2. Tecdid Makamı’ndaki zata,vehbi bir tarikle lutf edilen külliyatın,öyle bazı elfazı vardır ki,sadeleştirme adı altında yapılacak tebdilat ve tağyirata asla müsaade etmez.Tebdile cür’et eden bir zat veya kadro,isterse eserleri anlayıp gereğince yaşamakda müntehilerden olsun.Çünkü,eserlere,veriliş makamı olan müceddidiyet makam-ı ulyasından bakışdan nasibleri yokdur.Sadeleştirilen kelimenin,müellifin muradı ile tamı tamına örtüşmemesi halinde,çok büyük bir anlam sapmasına sebebiyet verebileceğinin vahametini bir düşünebilseler.Yakın geçmişde,Ö.N.B.Hoca Efendi Merhum’un,Büyük İslam İlmihali’nin yapılan sadeleştirmesi,Cum’a Namazı-Edasının Farzları-birinci maddesindeki Veliyyul Emr veya Naibi ifadesinin,Devlet Başkanı veya Yardımcısı olarak değiştirilmesi,bu inceliği fark etmeye kifayet edecekdir.Birinin mazrufu İSLAM,diğerinin ise LAİSİZM dir.Aradaki uçuruma bakın.Ayrıca,sadeleştirme,eserin müellifine en büyük saygısızlıkdır.Bize düşen,sadeleştirme dışında, anlaşılma materyalerini çoğaltmakdır.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*