Sağanak feyiz günleri: Şuhur-u Selâse

Image

Farklı ve şok etkili ibadetleri bulunan günlere, aylara, yani Üç Aylara girmiş bulunuyoruz. İbadet fırtınaları için programlanmış ve gündemimize taşınmış yepyeni günler bu günler ve aylar. Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle şuhur-u selâse, yani üç aylar, pek çok uhrevî faydaları kazandırıyor, ticaret-i uhreviyenin bir kudsî pazarı ve ehl-i hakikat ve ibadet için mümtaz bir meşher ve üç ayda seksen senelik bir ömrü ehl-i imana temin ediyor.

Başka vakitte ‘on’ olan her bir hasenenin sevabı, Receb-i Şerif’te yüzden geçiyor, Şâban-ı Muazzam’da üç yüzden ziyade ve Ramazan-ı Mübarek’te bine çıkıyor ve Cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadir’de otuz bine çıkıyor.1

Bu bereketli zaman dilimlerinde, diğer günlerde olduğu gibi, kalbimiz tek bir makama yönelecek, tek bir makamdan imdat isteyecek, tek bir makama arz-ı hâcet edecek, tek bir makamı zikredecek. Ahlâkımızı tek bir makamla olan ilişkilerimiz yönlendirecek. Kalbimiz hastalıklarına şifâ kaynağı olarak yalnız Allah’ı bilecek.

Bazı topraklar ve bazı mevsimler, diğer bazı örneklerine göre bir bereket fırtınası yaşarlar. Kimi topraklara kimi mevsimlerde ne ekseniz, hemen çimlenir, hemen yetişir ve hemen elinizden tutar. Bir verirsiniz, en az on katıyla hemen alırsınız. Bazen yüksek derecelere doğru katlanır bu verimlilik, yükselir. Bazen bire yüz, bire bin aldığınız olur.

Kıraç ve verimsiz topraklara, bir de mevsiminin dışında bir şey ekmeye kalksanız, bir şey alamazsınız. Ne var ki, maneviyatta merhamet daha yüksektir. Mâneviyâtta toprağın verimsizini, kıracını, mevsimin olumsuzunu tamamen bizim iç dünyamız, yönelişimiz ve Allah’ın hadsiz rahmeti belirliyor. Hele biz bir yönelelim. Nerede, ne zaman, nasıl yönelmiş olursak olalım; Allah “Onca fırsatları kaçırdın da, gelmedin” demiyor; bizi rahmetiyle, merhametiyle, affıyla, mağfiretiyle, şefkatiyle kucaklıyor. Biz O’na doğru yürürsek, O bize doğru koşuyor. Yani ezelî imkânlarını seferber ediyor, elimizden tutuyor, imdat çığlıklarımıza muhatap oluyor, cevap veriyor, bize yardım ediyor.

Çünkü Yaratıcımız,—tâbir caizse—, bize çok düşkün. Bizim mutluluğumuz için hayrı da, şerri de sebep kılıyor. Hayır veriyor, şükredeni mükâfatlandırıyor. Şer veriyor, sabredeni mükâfatlandırıyor. Kur’ân bunu, “Belki sevmediğiniz şey, hakkınızda hayırlıdır”2 âyetiyle ilan ediyor.

Bu üç aylarda ve üç ayların içinde bulunan muhtelif gün ve gecelerde rahmet-i Rahmân’ın daha coşkulu bir rahmet ve daha büyük bir şefkatle bizi sardığı, bize yöneldiği, bu gün ve gecelerin mânevî yükselişimiz için, günahlarımızdan arınmamız için, tövbe ve istiğfar etmemiz için ve makbul bir kul olmamız için daha münbit ve daha verimli bir zemin teşkil ettiği konusunda çok sayıda haber mevcut. Başka zamanda bire on sevap getiren ibâdetler, bu aylarda, bu gün ve gecelerde bire yüz, bire yedi yüz, bire bin, bire on bin, bire yirmi bin, bire otuz bin mânevî kazanca vesîle olabilmektedir. Duâlar daha çok müstecâb olmakta, niyazlar reddedilmemektedir.

Şimdi bu mesaj ve haberlerden bir demet sunalım:

Peygamber Efendimiz Aleyhissalatü Vesselâm buyurdu ki:

“Recep Allah’ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan ise ümmetimin ayıdır.”3

“Bu aya Recep denmiştir. Çünkü bu ayda Şaban ve Ramazan hürmetine büyük hayır ve hürmet lütfedilmiştir.”4

“Beş gece vardır ki, onlarda yapılan duâ geri çevrilmez. Bunlar: 1- Receb ayının ilk gecesi olan Regâib Gecesi, 2- Şaban ayının on beşinci gecesi olan Berat Kandili, 3- Cuma Gecesi, 4- Ramazan Bayramı gecesi, 5- Kurban Bayramı Gecesi.”5

“Şaban ayı, Receple Ramazan ayı arasında bulunan, insanların çoğunun değerini bilmediği bir aydır. Onda kulların amelleri Allah’a arz edilir. Ben amelimin ancak oruçlu iken Allah’a arz edilmesini isterim.”6

“Şaban ayına bu ismin verilmesinin sebebi, bol ve bereketli hayırlar, onda oruç tutan kimse Cennete girinceye kadar dallanıp budaklandığı içindir.”7

“Şaban ayının yarısı geldi mi, o geceyi ibâdetle ihyâ edin, gündüzün de oruç tutun. Çünkü Allah Teâlâ o akşam güneş battıktan sonra dünya semâsına tecellî eder ve der: ‘İstiğfar eden yok mu, affedeyim. Rızık isteyen yok mu, rızık vereyim. Hastalığa uğramış olan yok mu, âfiyet vereyim! Kezâ, duâ eden yok mu, kabul edeyim!’ Bu böyle sabaha kadar devam eder.”8

“Ramazan ayına bu ismin verilmesinin sebebi, günahları yakıp erittiği içindir.”9

“Ramazan ayının başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise Cehennem ateşinden kurtuluştur.”10

Üç Ayların İslâm âlemi için ve bütün Müslümanlar için hayırlara ve bereketlere vesile olmasını Cenâb-ı Feyyâz-ı Mutlaktan niyaz ederim.

 

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*