Sahabelerle (ra) sohbet etmeye ne dersiniz?

Evet, kim istemez sahabelerle (radıyallahu anhüm ecmâîn) sohbet etmeyi? O halde buyurun, Yeni Asya’nın sizleri sahabelerle görüştürecek, sohbet ettirecek “Hayatü’s-Sahabe” eserine…

Sahabe, sahabe-i kiram, Ashab-ı Suffa… Bunlar, Hz. Peygamber’in (asm) “gökteki yıldızları”dır. Öyle demiyor mu Resulullah (asm): “Ashabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine tâbi olursanız hidayete erersiniz.”
Sahabe olmak kolay bir şey değil. Cenâb-ı Hak, kâinatı Peygamber (asm) yüzü suyu hürmetine yarattığını bildiriyor. İşte böyle kâinatın efendisi bir zata (asm) muhatab olmak, onu sağlığında görmek, onunla sohbet etmek, sonra ona sahabe olmak… Kolay bir şey mi? Herkese nasib olmayan bu ulvî mertebeye ulaşan ve Hz. Peygamber’in (asm)  sohbetinde bulunduğundan dolayı onlara “sahabe” ismi verilen büyük zatların mertebesi de büyük oluyor. Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, bu manevî mertebeleri anlatırken, sıralamada Peygamberlerden sonra gelenlerin sahabeler olduğunu söylüyor.

Düşünün bir kere, çöllerin bedevisi iken, câhil ve zalim bir topluluk iken, Allah Resûlü’ne (asm) muhatap oluyor, onun bir lâhza da olsa sohbetinde bulunuyor, ondan sonra dünyanın en bilgili, en nurlu insanı oluyor. Bulunduğu yere, gittiği yere ışık saçıyor, nur oluyor. Gece karanlığındaki yıldız misâl oluyor, yollarını aydınlatıyor. Belki birkaç dakikalık görüşmeden sonra onu hiç görmüyor ama o payeyi, o unvanı alıyor, sahabe oluyor. Öyle ki, belki fazlaca bir insanın imanını kurtarmaya sebeb olmasa bile, “sahabe” olmasından dolayı, en büyük bir veli dahi kendisinin makamına yetişemiyor.

Onların her birinin çok değişik, çok ibretlik hayatları var. Bazılarını biliyoruz, duyuyoruz ama tam kaynağından okuyup takip edemiyoruz belki. İşte, gayesi ”vatan sathını bir mektep yapmak” olan ve “insanı ve kâinatı okutmak” için gayret eden Yeni Asya’nın, 13 Ocak’ta başlayacak “Hayatü’s-Sahabe” kampanyasına sizleri bekliyoruz. Hem okuyun, hem okutun. Abone olun, abone bulun. İzahatı gazetemizde yapılan ve sahasında en büyük bir eser olan ve Hindistan, Pakistan İslâm alimlerinden olan A. Ahmed Nedvî ile Sahib Ensarî tarafından yazılan, Üstadın arkadaşı Eşref Edip tarafından da yayına hazırlanan bu kıymetli eseri kaçırmayalım. Ve sahabelerle sohbet ediyormuşuz gibi, o tadı, o hazzı alarak okuyalım bu değerli eseri.

VAN VALİLİĞİNDEN BİR AÇIKLAMA
Yeni Asya’da, 9 Ocak günü “Depremzedelerin bir eksiği oydu!” başlıklı bir yazı yazmıştık. Hatırlarsanız orada, okuduğumuz bir haberden öğrendiğimize göre Van’daki deprem çadırlarında bir yılbaşı eğlence programının yapıldığını öğrendiğimizi ve buna üzüldüğümüzü beyan ile, bizde olmayan ve sevmediğimiz bu örf ve âdetlerin, depremde zaten çok sıkıntılı duruma düşmüş depremzedelerin derdine bir çare olamayacağı gibi, faydasının da olmadığını kısaca ifadeye çalışmıştık.

Aynı gün bir telefon geldi. Arayan hanımefendi, valilikten aradıklarını, valilik özel kalem müdürü Alpaslan beyin bizimle görüşmek istediğini bildirdi. Van Valiliği Özel Kalem Müdürü Alpaslan bey, kibar bir insandı. İlgili yazımızı okuduklarını ve onun hakkında bir izahatta bulunacaklarını söyleyerek, basında Van’daki ilgili faaliyetle alâkalı birkaç yazı daha olduğunu, ama bizim yazımızın daha çok dikkatlerini çektiğini bildirerek, o haberi basının biraz da yanlış aksettirdiğinden dolayı bizim öyle yazdığımızı ifade edip, aslında kendilerinin de yılbaşı eğlencesi tarzına karşı olduklarını ve orada daha ziyade çocukların morallerinin yükseltilmesine matuf bir takım faaliyet yaptıklarını söylediler. Ve tabii, bizim orada olmayıp, görmediğimizden dolayı tam olarak bilemediğimizi söylediler. Gelip gelmediğimizi sorduklarında, depremden önce Van’a birkaç defa gelip gittiğimizi ama deprem ve sonrasında gitmediğimizi söyledik. Biz de tabii, medyanın o tarzda verişinden ve bu mevzuulara hassasiyetimizden dolayı öyle yazdığımızı bildirdik ve kendilerine hassasiyetlerinden ve îzahatlarından dolayı teşekkürlerimizi ifade ettik. Onlar da bize teşekkür ettiler.

Benzer konuda makaleler:

2 Yorum

  1. sayın yazar
    Başına açıklama yazmışsın iyi de araştırmadan soruşturmadan , ezbere yazarsan sonuç özür olur. bir daha yazarken bizahmet çevrene bak.Vali sana soruyor yılbaşında ordamısın sen daha önce geldik gittik. pesyani ..insan ancak bu kadar demogoji yapar…

  2. Selim kardeş, ben Osman abinin yazılarını dikkatle okuyan biriyim.Bahse konu o yazıyı da dikkatle okumuştum. Bu valilik açıklamasını da.Abimiz ne diyor, orada. basında çıkan haberlerde Van daki deprem çadırında yılbaşı eğlencesi yapıldığını ve bunun yanlışlığını. O haberi ben de TRT haber sitesinden okumuştum.Bunun üzerine Osman abi yazmış, bunun neresi yanlış.Sonradan Valilikten aranınca da onlara da söylemiş yine işin yanlışlığını -ki onlarda basının aksettirdiği gibi değil diye tavzih etmişler- Osman abi de bunu açıklamış.Van a gelme meselesi de adam diyorki keşke orada olsaydınız da görseydiniz diyor. Sonra da Van a hiç gelip gelmediklerini soran bir sohbet yapıyorlar, abimiz de onları aktarmış. Siz lütfen her iki yazıyı güzelce okuyun da öyle bakın bir daha.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*