Şahıs meselesine takılmadan

Siyasette şahıs meselesine takılanlarla anlaşabilmek, uzlaşabilmek, bir hayli zor görünüyor.

Şahıs ve lider, bilhassa “avamın nazarında” önem taşıyan bir faktördür.

Sıradan insanların teşkil etmiş olduğu halk tabakası, daha ziyade parti liderine bakarak rotasını tayin ediyor ve tercihini de ona göre yapıyor.

Ancak, belli bir misyon ve dâvânın sahipleri, takipçileri için, şahıs ve lider unsuru birinci sırada gelmez.

Şayet, partinin başındaki lider şahsiyet birinci derecede önemli ve öncelikli sırada gelen bir faktör olsaydı, meselâ Üstad Bediüzzaman 1950 seçimlerinde Celal Bayar başkanlığındaki Demokrat Partiye destek vermez ve liderine tebrik mesajı göndermezdi.

Oysa, Said Nursî, 14 Mayıs 1950 seçimlerinden sonra hem DP’li Bayar’ı, hem de Bakanlar Kurulunu tebrik etmiştir.

İşte, Emirdağ Lâhikası isimli eserin 264. sayfasında yer alan o tebrik mesajının kısacık bir bölümü:

“Reisicumhur Celâl Bayar ve Heyet–i Vükelâsına,

Ankara,

“…Otuz seneden beri ben siyaseti terk etmiştim. Bu defa, birkaç gün zarfında Ahrarların başına geçip milletin mukadderatına sahip çıkması sebebiyle, Reis–i Cumhuru ve Heyet–i Vekileyi tebrik ediyorum.”

Said Nursî

Burada, dikkat çekici daha başka noktalar da var. Meselâ:

1) Ocak 1946’da DP’nin başına seçilen Bayar, 22 Mayıs 1950’ye kadar da aynı makamda bulundu. Yani, Bayar, 14 Mayıs seçimlerinde de DP’nin Genel Başkanıdır.

2) Üstad Bediüzzaman, Bayar’ın “Ahrarların başına” geçtiğini ifade ediyor. Oysa Bayar, vaktiyle, yani Meşrûtiyet yıllarında Ahrarların muhalifi ve muarızı olan İttihatçıların içindeydi.

3) Cumhuriyet’ten sonra ise, Halkçıların içinde yer alan ve bu partinin mühim bir rüknü haline gelen Bayar, 1946’dan sonra kulvar değiştirdiği için, tebrik edilmeye lâyık görülmüştür.

4) Bununla beraber, hiçbir hakperest ortaya çıkıp da “Said Nursî, Bayar’ın (ya da Menderes’in) peşinden gidiyor” yaftasını yapıştırmamıştır.

* * *

Bütün bu tarihî gerçeklik meydanda iken, Bediüzzaman’ın vefatı olan 1960’tan bu yana, ne yazık ki kendini bilmez bazı kimseler ortaya çıkıp Nur Talebeleri için “şahıs peşinden gidiyorlar” tarzında haksız yakıştırmalarda bulunmuştur.

Evet, maalesef son elli yıldır, hemen her seçim devresinde Nur Talebeleri için “Siz şu şahsın peşinden gidiyorsunuz” diye, haksız ve insafsızcasına isnat ve ithamlarda bulunulmuştur. Nitekim, benzer isnatlar hâlen de devam ediyor.

Esasında kendileri öyle olduğu için, başkasını aynı “şahıs takıntısı” içinde görüyorlar. Ancak, böyleleri yanlış görüyorlar ve maalesef yanlışta ısrar ediyorlar.

Bediüzzaman ve onun “siyasetteki muktesit mesleğini” takip eden talebeleri, hiçbir zaman şahıs peşinden gitmediler, gitmiyorlar ve dahi gitmezler.

Bizce bâriz olan bu hakikati, bininci kez ifade etmiş olalım.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*